
H. AYHAN TİNİN
Sanat da var
insanatinart@gmail.com
Ağustos çağrışımlarla yüklüdür.
Siz de eğer tatilinizi temmuz curcunasından kurtarıp yazın son ayına, ağustosun sakin sularına bıraktıysanız iyidir.

Ağustos çağrışımlarla zenginleşir. Sözgelimi Dmitry Şostakoviç’i anmadan olmaz.
1942 yılı, 9 Ağustos’unda Nazi kuşatması altındaki Leningrad’da, 7. Senfoni’nin cepheye konulan hoparlörlerle çalınmasını ve Nazilerin “Bu kez kaybediyoruz” diye düşündükleri o günü, bir akşamüstü güneş batarken anımsayıverirsiniz.
Şostakoviç’in bu besteyi yazdığı nota kağıtlarını, Pera Palas’ın 147 no’lu odasında konakladığı günlerde, 1935 yılında Yüksekkaldırım’dan satın aldığını düşünürken kıyıda, tarihin kum taneleri arasında gezinmeye başlarsınız.
O seyahatte Şostakoviç’in Taksim Stadı’nda Liberlas-Fenerbahçe maçını en ön sıradan izlemiş olması ne kadar gülümsetirse yüzünüzü, ünlü bestecinin yine bir 9 Ağustos günü 1975 yılında ölmesi, içinizi acıtan bir cilvesidir hayatın.
Ağustos çağrışımlarla yüklüdür.

17. Uluslararası Bodrum Bale Festivali’nin açılışında 3 Ağustos’ta ‘Frida‘yı izlerken geliverir aklınıza bunlar… 21 Ağustos’a kadar Bodrum Kalesi’nde aklınızda türlü hikayeler ile olağanüstü bale gösterileri içinde yaşanır yaz dinlenceniz. Güneş, kum ve denizden fazla bir şeydir artık…
Ya da 6 Eylül’e kadar Gümüşlük’te sürecek Klasik Müzik Festivali’ne katılır; kumda çello, Antik Taş Ocağı’nda keman, Dibeklihan’da piyano dinlersiniz.
Ağustos çağrışımları oradan oraya sürükler.
Kütüphaneden bir Edip Cansever kitabı size seslenir “Bir daha oku beni” diye… Yanınıza alıp kumsala inersiniz. ‘Kirli Ağustos’ ilk baskı, 1970…
“ve anlamalı bir ağaç gölgesi gibi durmaktaki sakıncayı
gitmek, durmadan gitmek
ne ölümünü bilsinler ne yaşadığını”
Tam da 9 Ağustos’ta okurken bu dizeleri, akşam Eklisia’da Mehmet Erdem konseri olduğu gelir aklınıza, akşama hazırlanmak için erken terk edersiniz deniz kıyısını…
Ağustos çağrışımlarla yüklüdür.
Eğer siz de akıllı davranıp Temmuz kalabalığından kurtardıysanız bu yaz dinlencenizi, eğer Ağustos’ta kıyılarına vurduysanız çantanızda şiir kitaplarıyla, kulağınızda klasik müzik cd’leri ve kulaklığınızda Mehmet Erdem’le… Sizin ağustoslarınız da farklılaşır artık…
“Sanki bir gölgeye geldik; yorulduk, acıktık, susadık biraz
Ve doyduk, ve içtik, ayıldık bir anlamda
Ayıldık ve sorduk, baktık ki hep ormandayız
Kaç kere ölmemişiz, kaç kere sormamışız, bu kaçıncı dalgınlığımız
Yani kaç sesli bir evrende kaç kere yalnız”
Yalnız zannedersiniz kendinizi, fakat değilsinizdir, ağustos insanları çıkar saklandıkları yerden. Yaz biterken, gölgeler uzar, mehtap sararırken, bir ‘İzdiham’ gibi Edip Cansever!
Ama ya gidemediyseniz kıyılara?
Ya İstanbul’un nemli sıcağında gömleğiniz teninize yapışırsa?
Korkmayın, ağustos nefes aldıracaktır.
Yürüyün Teşvikiye’ye doğru. Biraz da yavaş, biraz da aylak adımlarla, ki bu çok yakışır Ağustos’a…
7 Ağustos olsun. Akşam saat 20:00 civarı; Teşvikiye Mahalle Evi’nde Suna Keskin, Melek Baykal, Nedim Saban söyleşisi sizi şehirde misafir edecek, sanatın sesi tiyatronun ışığıyla ılık bir denizin çekildiği kıyılara sürükleyecektir.
Yazın bu son ayı çağrışımlarla yüklüdür.
Bir yaş daha büyüdüğünüz gelir aklınıza.
Oysa sanatın sokağında hala meraklı bir çocuk hevesiyle dolaşmaktasınızdır. Şehirde ya da kumsalda, yaşamaya iyi gelir sanat, iyi gelir bu koşturmaca…