H. AYHAN TİNİN
Sanat da var / Sinema
insanatinart@gmail.com
Türk halkı ona, ‘Erkek Fatma‘ dedi.
Hepimizde sessiz bir ortakla benimsediği ismiydi…
Sözünü esirgemeyen tavrı, bir haksızlıkla karşılaştığında koca renkli gözlerini açarak öfkesini dile getirmesi, zalimden
değil her zaman zayıftan yana olan koruyucu anaç yaklaşımı, kocaman bir ülkenin ona bu ismi vermesiyle sonuçlanmıştı.
Fakirliğin kıyısından, 1940’lı yılların Sultanahmet ile Kadırga arasındaki bir mahallesinden çıkmıştı.
Eğitimini erken bırakmak zorunda kalmış, annesi Münevver hanımla birlikte sabah karanlığında film setlerine gidip, figüranlık yapmaya başlamıştı.
Amacı artist olmak değil, kendisinin ve ailesinin karnını doyurabilmekti.
Okulu da bu nedenle bırakmıştı.
Küçük de olsa rol üstlendiği ilk filminden aldığı parayla ilk kez evde muz yemişti küçük Fatma… 14 yaşındaydı.
Belki de bu erken başlayan hayat mücadelesi, Yeşilçam filmlerinde canlandırdığı gözü pek ve mücadeleden yılmayan karakterleri yorumlarken çok işine yaramıştı.
Yeşilçam’ın ünlü ‘dört yapraklı yonca’sının arasında adının yer almasını sağlayan en güçlü özelliği neydi Fatma Girik’in?
Sanırım hakiki olmasıydı.
Anadolu’dan fakir bir kadın, şehirden zengin bir kadın, çocuklarından uzak bir anne ya da bir öğretmen; sonuç hiç değişmiyordu…
Türk seyircisi Fatma Girik’e her zaman inanıyordu.
Hatta ‘Şoför Nebahat’ filminde, 1969 yılında Taksim’de dolmuşunun aynalarını parlatırken bile…
Belki de siyasete atıldığında bundan dolayı partili partisiz herkesin oyunu almış, sokaklarda en çok gezen belediye başkanlarından biri olmuştu.
Siyaset sahnesinden edebiyle çekilerek, yine halkın sevgilisi olmak için de ancak onun kadar dürüst, samimi ve net olmak gerekiyordu sanırım…
Henüz daha ilk filmlerinden birinde dönemin ünlü oyuncusu Talat Artemel, Muhterem Nur’u vesile ederek ailesinden istemişti…
Kendi deyimiyle Yılmaz Güney ile de uzaktan bakışmışlar fakat aralarında hiçbir şey olmamıştı.
Filmlerinin çoğunda ‘Fatma’ ya da ‘Fatoş’ adını kullanmıştı nedense…
17 yaşında gönlünü Memduh Ün’e kaptıran Fatma Girik’in sonraki aşkı sinema ve kitapları olmuştu.
Belki en zor olan elli yıllık hayat arkadaşını yitirmesiydi.
Bazen öyle insanlar çıkar ki hayatımızdan, anlam azalır biraz…
Fatma Girik-Memduh Ün beraberliği de böyleydi…
Türk sineması ya da daha doğru bir deyimle Yeşilçam’ın altın yıllarına ‘Keşanlı Ali Destanı’, ‘Acı’, ‘Ezo Gelin’ gibi filmlerle damgasını vuran, en iyi oyuncu ödülü başta olmak üzere birçok özel ödülün de sahibi olan, adını taşıyan ödüller dağıtılan Fatma Girik bu hoyrat hayata veda etti.
Belki de halkla sevgili olmaya alışmış bir sanatçı kuşağının son kalan temsilcilerinden biriydi…
Sanat, sanatçı, halk birlikteliğinin kirletilmediği zamanlardan gelip sonsuzluğa giden gerçek bir yıldız Fatma Girik.
Popüler değil güçlü karakterler ortaya koyarak Yeşilçam sinemasının güzel günlerine damgasını vurdu.
Her eksildiğinde biraz daha sararan Yeşilçam sembolünü ayakta tutan en güçlü isimlerden birini daha
yüreğimizde acı, gözümüzde sevgiyle uğurluyoruz.
Güle güle Ezo Gelin…