Kobani politikası, Diyarbakır’daki gövde gösterisi sırasında Başbakan Davutoğlu’nun Kobani’ye selam göndermesine rağmen bir fiyaskodur. 200 bin Kürt’e sınırdan geçme izni verildiği, binden fazla savaşçının Türkiye hastanelerinde tedavi edildiği doğrudur. Ancak ABD emrivakisi olmasaydı ve Kobani ekimde düşseydi, PYD/PKK orada bir yenilgiye uğrasaydı Türkiye’nin bundan mutluluk duyacağı da doğrudur.
Halbuki o tercihle Türkiye, özellikle (IŞ)İD ortaya çıktığından beri Kürtlerin giderek ortak bir ulusal tarih ve kimlik inşa etmeye başladığını kavrayamadığını gösterdi. Üstelik, (IŞ)İD’in en azından dolaylı müttefiki olduğu algısını da, haklı ya da haksız güçlendirdi.
Bu bağlamda, Arzu Yılmaz’ın www. birikimdergisi.com sitesindeki yazısında vurguladığı gibi Kobani bir dönüm noktasıdır. Yılmaz’a göre tahmin edilenin aksine, “Kürtlerin Türkiye’yi gözden çıkardığı sonucuna varmak yanlış olur. Çünkü Kürtler için uluslararası toplumla işbirliği geçici, ama Türkiye’yle birlikte yaşam baki… Kürtler aslında Türkiye’yi karşılarına almak istemiyor; bilakis, Türkiye’yi yanlarında görmek için her şeye rağmen ısrar ediyor.”
Bu tespitin doğruluğu HDP’nin seçim kampanyasında ve eğer Meclis’e parti olarak girerse Anayasa konusundaki tutumuyla sınanacaktır.