Erzurum’da yanlış teşhis konmasının ardından kanser tedavisi gören hastanın hayatı ‘cehennem’e döndü. Soğuk algınlığına ‘kanser’ diyen doktor hakkında ise soruşturma izni verilememesi nedeniyle dava bile açılamadı.
DHA’dan Turgay İpek’in haberine göre kamu kuruluşunda işçi olarak çalışan evli ve dört çocuk babası Yılmaz Kızıloğlu, Şubat 2015’te halsizlik ve yüksek ateş şikayetiyle Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Yakutiye Araştırma Hastanesi’ne gitti.
20 gün İntaniye Servisi’nde tedavi gören Kızıloğlu taburcu olduktan sonra 10 gün sonra tekrar aynı şikayetlerden hastaneye gitti. Yeniden yatışı yapılan Kızıloğlu’nun koltuk altı ve boyun bölgesinde değişik büyüklükte şişlikler oluştu.
Birçok doktorun muayene ettiği Kızıloğlu’nun boyun bölgesindeki şişlikten örnek alınarak patolojiye gönderildi. ‘Lenf bezi kanseri’ teşhisi konulan Kızıloğlu’na pet filmi çekildikten iki gün sonra kemoterapi verilmeye başladı.
Toplam dört kür alan Kızıloğlu’nun kardeşi, patolojik örnekleri alarak Ankara Tıp Fakültesi Araştırma Hastanesi’ne götürdü. Ankara’da yapılan tahlil sonucunda ise hastaya yanlış teşhis konulduğu ortaya çıktı.
Sağlıklı çıkmasına sevinemedi!
Kızıloğlu, sağlıklı olmasına rağmen kendisine kanser teşhisi koymakla suçladığı doktor B.G. ve hastane hakkında 20 Kasım 2015’te Erzurum başsavcılığına suç duyurusunda bulundu.
Savcılık, kusur tespitinin ve soruşturma izninin verilmesi için dosyayı görevsizlik kararıyla Atatürk Üniversitesi Rektörlüğü’ne gönderdi.
Rektörlük, üç yıldan bu yana ön soruşturmasını tamamlayıp Atatürk Üniversitesi Sağlık Araştırma ve Uygulama Merkezi çalışanlarıyla ilgili savcılığa bilgi vermedi.
Bunun üzerine Kızıloğlu ve avukatı, soruşturmanın akıbetini öğrenmek için 29 Ağustos’ta Atatürk Üniversitesi Rektörlüğü’ne dilekçeyle başvurdu. Üniversiteden 5 Eylül’de gönderilen cevapta “İlgililer hakkında ceza soruşturması açılmasının gerekli olmadığı sonucuna varılmıştır” dendi.
Kızıloğlu ve avukatı, rektörlüğün soruşturma izni vermemesi üzerine Danıştay’a başvurdu.
‘Ailece perişan olduk’
Kızıloğlu, yaşadıklarını şu sözlerle anlattı: “Hayatım zindana döndü. Kanser teşhisi koyup kemoterapi vermeye başladılar. Dört kez kemoterapi aldım. Bu sırada Ankara’da raporu alan ağabeyim müjdeyi bana verdi. Fakat aldığım kemoterapi nedeniyle fiziksel zayıflık ve güç kaybına uğradım. Saçlarım döküldü. Aynaya bakmak istemiyordum. Çocuklarım yüzüme ağlayan gözlerle bakıyordu. Uyurken yanıma gelerek nefes alıp almadığımı kontrol ediyorlardı. Ailece perişan olduk. Bana göre sağlık skandalına imza atan sorumluların başka canları yakmaması için cumhuriyet başsavcılığına suç duyurusunda bulunduk. Ancak üniversite doktorların yargılanmasına izin vermedi. Danıştay’a müracaat ettik. Şimdi oradan cevap gelmesini bekliyoruz. Belki benim gibi kanser olmayan birçok kişi kemoterapi alıyordur.”
‘Ciddi psikolojik sorunlar yaşadı’
Kızılığlu’nun avukatı Muhammet Tetikçi de şunları kaydetti: “Bu sürecin sonunda müvekkilim Ankara’dan farklı bir hastaneden tahlil istemiş ve bu tahlil sonuçlarında müvekkilimin kanser olmadığı anlaşılmıştır. Hatalı teşhis ve tedavi sonucunda müvekkilimin kemoterapinin ağır etkilerini görmüş, fiziksel, biyolojik ve ruhsal olarak hatalı kemoterapinin etkilerini halen daha görmektedir. Müvekkilimin saçları ve kaşları dahil, vücudundaki bütün tüyler dökülmüş olup ciddi psikolojik sorunlar yaşamıştır.”