Birçok yorumcunun işaret ettiği gibi metni imzalamak Netanyahu için siyasi kariyerini bitirmek anlamına geliyor. Nitekim metin sürekli bir ateşkes öngörüyor, Netanyahu ise “Sonuna kadar Gazze’de savaş” şiarıyla hareket eden bir hükümetin lideri. Üstelik savaşın sonlanması 7 Ekim’deki Hamas saldırılarının nasıl olup da milyarlar harcanmış güvenlik duvarını aştığı gibi soruların kaçınılmaz olarak gündeme gelmesine neden olacaktır. Aylardır süren şiddet ve psikolojik harp esnasında sorulmayan sorular, konuşulmayan konular, dile gelemeyen eleştiriler görünür hale gelecektir.
Metni imzalamak Gazze’deki savaşın şiddetlenmesini arzu eden Netanyahu Hükümetinin paydaşları olan sağcıları kızdıracağı gibi, Netanyahu’yu nicedir mahkemede, hapiste görmeyi isteyen solcuların da yüreğini soğutmayacaktır. Kısacası, Netanyahu’nun siyasi çıkarları böyle bir metne imza atmaya müsait değil. Ancak imzaya zorlanabilir. Bunu da Biden’ın tek başına yapması mümkün değil, İsrail’deki siyasi aktörlerin de bu yönde harekete geçmesi gerek.
Tel Aviv’de ateşkesin kabulü ve rehinelerin iadesi için yapılan gösteriler ne kadar etkili olacak? Aylar sonra Hamas’ın elindeki rehinelerin yakınları yeniden, daha güçlü bir şekilde sokaklarda. Anlaşmaya ve yakınlarına kavuşmaya bu kadar yaklaşmışken, rehine yakınlarının giderek daha yüksek sesle muhalefet etmesinde şaşılacak bir şey yok. Ancak rehine yakınlarının İsrail kamuoyunu etkileyebilecek potansiyeli var mı?
Dışarıdan görüldüğü kadarıyla İsrail kamuoyundaki hakim trend rehinelerin sağ salim geri getirilmesini istiyor, evet. Lakin bu hedefle fiilen tamamen zıt olan bir başka hedefi de destekliyor: Hamas’ı yok edene kadar Gazze’de savaş. Rehinelerin hayatı ve savaş şu anda birbirini tamamen dışlayan iki zıt seçenek. İkisinin beraber gerçekleşme imkanı yok: Ya hayat, ya savaş. Bu babda savaşın bir çözüm olup olmadığının da tartışmaya açılması lazım.