Türkiye ekonomisi üzerine doktora tezimi yazarken, ulusumuzun kurucusu Atatürk’ün ekonomiye el attığı günlerde gördüğü manzarayı detaylı analiz etme durumunda kalmıştım. Atatürk ülke oluşturmak için yola çıktığında ekonomisi olmayan bir durumla karşı karşıyaydı. Yetersizlik şaşırtıcı ve ürkütücü düzeydeydi.
Zaten global kriz yaşandığından yardımına başvuramayacağı bir dünyada ülkenin olmayan kaynaklarını yaratıp bunları en iyi kullanarak hızla sanayi kurmak zorundaydı.
Bunu da bir plan hazırlatarak yaptı. O plan, günün şartları gereği emredici bir plan olmak zorundaydı. 1924- 1946 arası rakamları incelerseniz Türkiye’nin o günlerde gerçek bir mucize yarattığını görürsünüz.
O günün şartlarına aldırmadan o zamanın politikaları üzerine polemik yapan günümüz siyasetçileri planlamaya ideolojik saldırılarını sürdürebiliyorlar. O dönemde planlamanın ağır sonuçlarını yüklenmiş olan tarım sektörünü de kendi yanlarına oy tabanı olarak çekebiliyorlar. Ülkede sağın özellikle güçlü olmasının tarihi ekonomik temeli de budur.