Okura not:
Günün 11’i, Türkiye medyasındaki görüş ve yorum çeşitliliğini yansıtmak amacıyla hazırlanmaktadır. Aşağıda özetini bulacağınız yazıya yer vermemiz, içeriğini onayladığımız ve/veya desteklediğimiz anlamına gelmez.
Dünya güçlü ve korkunç bir ırkçılık dalgasının etkisinde. Bu dalgayı yaratanlar ve kullanmak isteyenler açık olarak ırkçı olduklarını söyleyemedikleri için çoğunlukla göçten söz ediyor ve göçmenlerin birer düşman olduklarını iddia ediyorlar. Salı günü ABD’de gerçekleşecek olan başkanlık seçiminde de ırkçılık başrolde. Bunu anlamak için Donald Trump’un seçim kampanyasının New York’taki son mitingine bakmak yeterli.
Miting boyunca yapılan konuşmaların hemen hepsi, öfke ve kin içeriyordu. Trump, daha önce de yaptığı gibi “içerideki düşmanla” savaştığını ve seçilir seçilmez, “ABD tarihinin en büyük sınır dışı etme programını” başlatacağını söyledi. Trump açık açık, “Ben ırkçıyım!” veya “Beyazlar üstündür!” demedi. Onun söyleyemediklerini diğer konuşmacılar söylediler. Konuşmacı olarak seçilen kişilerin birer saldırı aracı olarak kullanıldıkları ortadaydı.
Yaklaşık 15 yıl boyunca sağcı medyanın en saldırgan kanalında çalışan ve bu kanalın en bilinen yüzü olan Tucker Carlson yine görevini yaptı ve Demokrat Parti Başkan Adayı Kamala Harris’in etnik kimliğiyle dalga geçti. Bir radyo sunucusu, daha önceki Demokrat Parti adaylarından Hillary Clinton için “piç” dedi. Pek tanınmayan bir komedyen, ABD sömürgesi olan Porto Riko’yu “çöp adası” olarak tanımlayarak tüm Porto Rikoluları karaladı.
Serdar M. Değirmencioğlu’nun yazısı