• SANAT
  • 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11'i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • SPOR
  • VPN HABER

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • EKONOMİ
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • YAZARLAR
  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Senin sorunun sevgilim, fanatizme fanatikçe karşı olman

24/03/2024 12:36

MUSTAFA ALP DAĞISTANLI

mustdagistanli@gmail.com

Takım tutan sevgililerim olmuştu, fanatik olanı da vardı hatta. Tabii, bildiğimiz şey, fanatik olmadıklarını söylüyorlardı. Peki.

Ben takım tutmuyorum. Bazı sezonlar bir takımı tuttuğum olur ama ona da sadık kalacağım diye bir şey yok. Bazan karşılaşan iki takımdan birine gönlüm daha çok yatar, onun kazanmasını ister gibi olurum ama maçı bu isteğe bağlanıp seyretmem, edemem. Oyuna bakarım. Mesela benim tuttuğum takım değil de rakip sıkı bir pozisyonu kaçırsa bile hayıflanırım: “Öyle mi vurulur ona yahu! Yazık oldu güzelim pozisyona…”


Yıllar önce, sevgilimle maç seyrediyoruz. Sevgilim Galatasaraylıydı. Galatasaray gol kaçırıyor, tühleniyorum ben de, ama sonra rakip Z takımı da güzel bir pozisyonu harcıyor, ben yine yazık çekiyorum ya da Z güzel bir gol atıyor, “Helal olsun be, şahane vurdu” diyorum mesela.

“Sen beni hiç sevmiyorsun!”

“Ne demek?! Sevgimizin ne işi var maçta?”

“Sevsen, beni üzen bir şeye böyle sevinmezdin.”

Hadi buyur!

“Ya kızım, ben de bir takım tutuyor olamaz mıyım?”

“Ama sen takım tutmuyorsun, benim tuttuğum takımın da yanında durmuyorsun.”

“E ama ben senin gibi maç seyretmiyorum, sen rakip takıma hınçla seyrediyorsun. Hem ben de senin gibi bir takım tutuyor olabilirdim, hatta fanatik olabilirdim, o zaman ne olacaktı?”

“Ben fanatik değilim, Galatasaray’ı seviyorum, tutuyorum, fanatik olan sensin. Takım tutmama fanatikliği var sende.”

Anlayacağınız, ben fanatik olmadığım için çıkıyordu kavga, ama aynı zamanda ben fanatik olmadığım için kanlı bıçaklı olmuyorduk. Çetrefil iş.

Herhalde en az 15 yıl olmuştur, Fenerbahçe’de bir düzeyde yöneticilik yapmış biri bir tv kanalına çıkıp isim, yer, tarih vererek bazı kirli ilişkilerden bahsetmişti. Seyrettiğim şeyler değil ya, karşıma çıkınca herifin söyledikleri dikkatimi çekmişti. Biri içinde olduğu pisliği açığa vuruyordu bu ülkede, nasıl dikkatimi çekmezdi! Seyrettim sonuna kadar.

Ertesi gün iki iyi arkadaşımla biraradaydık, ikisi de Fenerli, aklıma o adamın anlattıkları geldi, “Yahu gördünüz mü dün akşam şu kanaldaki herifi? Neler anlattı öyle! Onda biri doğru olsa yeter. Üstüne gidilmeli…”

Bizimkiler somurttu. Ben şaşıp kaldım. Feleğin ve devletin vahşi çemberinden geçmiş, siyasi bilinci yüksek, ülkedeki pisliğin her türünden şikayetçi sevdiğim insanlardı. Fakat söz konusu Fenerbahçe olduğu için benim duyduğum temizlenme ihtimali heyecan vermiyordu onlara. (Zaten herhangi bir şey temizlenmedi.) Hatırlamıyorum tam ne dediklerini ama işte ifşacı herifi kötülediler, dediklerine itibar edilemeyeceğini, edilmemesi gerektiğini söylediler. Belki komploydu Fenerbahçe’ye karşı, falan fıstık…

Çok fanatik görmüştüm tabii, ama bu siyasi bilinç düzeyinde böylesine rastlanabileceğini de galiba pek beklemiyordum. Sanki kaleciydim de kendi kaleme gol yemiş gibi oldum sağlam iki stoperimden.

Beşiktaş’ı tutan bir akrabam var, üstelik sporu iyi bilen biridir, voleybol aşığıdır, voleybolda öyle takım tutmaz ama, gerçek bir sportmen gibi, voleybolsever gibi seyreder maçları. Fakat futbolda iş değişiyor. Ben de bir zamanlar Beşiktaş’ı tutmuştum, Gordon Milne takımın başına geçtiğinde. Sonra da hocasına göre falan arada Beşiktaş’ı tuttuğum olmuştur. Ne bileyim, Sergen’i getirdiklerinde tuttum, gönderdiklerinde bıraktım mesela. Demek istediğim, bizimki bilir benim Beşiktaş düşmanı olmadığımı, zaten hiçbir takımın düşmanı değilim.

İşte bu akrabamla özellikle Beşiktaş’ın maçını seyretmek müşkül bir iş. Beşiktaşlı bir futbolcuya yapılan neredeyse her harekete faul çalınmalıdır, çalınmadıysa vay! Öyle küfreden biri değildir, bol bol “Şerefffsizzzzz!” der.

“Şu penaltıyı vermedi, görüyor musun? Şereffsiz!”

“Penaltı değil ki” derim de dinleyen kim?

Bir pozisyon olur, “Şerefsiz! şuna kırmızı kart göstermedi” diye kükrer.

“Yahu ne kırmızı kartı, faul bile çalmam ben olsam” derim ama gemlemek ne mümkün. Tabii tersi de olur bu saydığım pozisyonların, yani rakip takım lehine bir düdük çaldıysa hakem: “Şerefsiz!” Kartı Beşiktaşlıya gösterdiyse: “Şerefsizzzz!”

Üç beş yıl oldu, yok biraz daha fazla, Kadıköy’de çok sevdiğim birkaç arkadaşımla uzun menzilli olmayacak gibi kafa çekiyoruz. Az sonra maç başladı. Beşiktaş oynuyor bir Anadolu takımıyla. Arkadaşlardan üçü Beşiktaşlı da, birinin hiç ilgisi yok, sporu bilen, seven biridir ama futbol karamboluyla ilgisini kesmiş. Öbür ikisi maç kaçırmamacasına sıkı taraftar, fanatik demeye dilim varmıyor, desem de onlar kabul etmez zaten, seviyorlar canım. Ben de onları seviyorum.

Maçta işler pek iyi gitmiyor. Beşiktaş o sezon iddialıydı galiba, ama işte bu ‘önemsiz’ takıma gol atamıyor bir türlü, rakip canla başla oynuyor. Ha, bir de rakibin hocası da eski Beşiktaşlı bir futbolcu. Bizimkilerden biri rakip takıma çıkışmaya başladı:

“Ulan ne iddianız var da böyle asılıyorsunuz maça bu kadar!”

“Yahu adamlar şike mi yapsın?” diye isyan ettim. “Kazanmak için oynayacaklar tabii, kazanmamak için sahaya çıkılır mı? Elinden geleni yapacak?”

Biraz sonra öbürü: “Şu hocaya bak nasıl da yırtınıyor kazanmak için, bir de eski Beşiktaş futbolcusu bu ha! Bu kadar olmaz be, neden yani, ne geçecek eline, Beşiktaş’a karşı…”

Gözümle görmesem, kulağımla duysam inanmazdım bu iki arkadaşımın bu hale geleceğine, bu mantıksız şeyleri söylemiş olacağına.

“Olur mu” dedim, “adam işini yapıyor, Beşiktaşlı diye yapmasın mı işini, işini iyi yapmaya çalışmasın mı, mesleki geleceğini çöpe mi atsın?”

Bu itirazlarıma biraz kulak verir gibi oldular ama … hatırlamıyorum, Beşiktaş kazandı da bizimkileri sportmenlik dışı düşüncelerini sürdürmekten alıkoydu mu?

Şimdi de Trabzon taraftarının yediği herzelerden sonra bir arkadaşım şaşırttı beni. Bu son örnekte artık futbol, daha doğrusu oyunun kendisi hiç yok ortada, düpedüz vandallıkla, saldırganlıkla karşı karşıyayız. Diyeceksiniz ki, “Futbol sadece futbol değildir”, evet öyledir ama sadece futbol olmayan şeyden futbolu çıkarırsanız geriye futbol olmayan bir şey kalır sadece. Karşımızdaki işte o.

Bu arkadaşım Trabzonsporlu, tabii ki hiç fanatik değil. Birkaç yıl önce fanatikçe taraftarlığını eleştirmiştim, ona yakıştıramadığımı söylemiştim, bir orta yol bulur gibi olmuştuk, bir anlaşma zemini istemiştik ikimiz de, geçinip gidiyorduk, yine gidiyoruz tabii…

Dört gün bu konuyu açmadık. En sonunda bir vesileyle açılır gibi oldu konu (yazışıyorduk), ama ikimiz de bir, bilemedin iki cümle kurup sustuk. Şu cümle, takım taraftarlığının (fanatiklik değil canım, takım sevgisi, taraftarlık) nasıl bir boyuta tırmandığını, önemli değerlerin, olguların nasıl üstüne çıktığını, onları nasıl ezdiğini, örttüğünü gösteriyor:

“Bu konu da Filistin-İsrail meselesi gibi, çoğunluk ne tarafa çekiyorsa, diyor ve konuyu kapıyorum.”

Filistin meselesi en büyük, en şedit uluslararası sorunlardan biridir, başlı başına bir şiddet kaynağıdır. Soykırımcı, apartheid’cı İsrail şu anda dünyadaki en vahşi işgal yönetimidir. Şu son altı ayda 30 binden fazla Filistinliyi öldürdü İsrail, bütün Gazze Şeridi’ni yerlebir etti… Onyıllardır süren ‘Filistin-İsrail meselesi’ muazzam bir adaletsizlik tarihidir.

Trabzon taraftarının onu bunu atıp, Fenerli futbolcuları yıldırmak için elinden geleni yapıp maç sonunda da sahaya inmesiyle Filistin-İsrail meselesini kıyaslamak, üstelik bu meselede taraflar eşitmiş gibi konuşmak!

“Çoğunluk ne tarafa çekiyorsa” ne demek? Filistin-İsrail meselesinde çoğunluk (bütün dünyayı göz önüne alırsak) Filistin’in yanındadır, adil olan da budur zaten, haklı olan Filistinlilerdir. İsrail’in yaptıklarını siyonistler, İsrail’le çıkar birliği içindeki ülkeler, ABD hegemonyası altındakiler, İsrail lobisinin etkisindeki güruhlar, Batı medyasının propagandasıyla gözü boyanmış, beyni bulanmış kişiler destekliyor.

Bu karşılaştırma, ‘Çoğunluk aksini düşünüyor ama Trabzonspor haklıdır’ demeye getiriyor, diyor. Düpedüz saldırıyı görmezden gelip haklı çıkmaya çalışmak bu ve İsrail’in yavuz hırsızlığına, arsızlığına, yüzsüzlüğüne benziyor.

Geçen gün Facebook’ta rastladım, kadınlı erkekli birkaç gazeteci arkadaşım birbirine girmişti de kibar olmaya çalışıyorlardı. Severler birbirlerini, bu sevgi tutuyordu herhalde ipi koparacak laflar etmelerini. Paylaşımı yapan Fenerli bir arkadaştı, ağzından öyle kelimelerin, cümlelerin çıkmasına, alev saçmasına öyle şaşırdım ki. Vay canına! Tartıştığı da Galatasaraylı.

Güzel oyun futbol, ama işte şiddetle, saldırganlıkla, faşizmle, ırkçılıkla, muazzam paralarla yoğrulmuş bir endüstri. Bu fanatik taraftarlık bütün bunları içinde eritiyor, eritmekle kalmayıp yeniden üretiyor, türevlerini üretiyor, büyütüyor…

Bakalım Federasyon ne yapacak, ne ceza verecek Trabzonspor’a? Pek etkili bir şey beklemiyorum ben, laçkalık cennetidir Türkiye, laçkalıkla yaşar, laçkalıkla beslenir, laçkalıkla kazanır, laçkalıkla ölür. Topluma hakim olan da budur. Laçkalık eski parlamenter sistemle artık yeteri kadar etkili sürdürülemediği için laçkalığın timsali olan Türk Tipi Başkanlık Sistemi’ne geçildi işte, daha da laçkalaşabilmek için. Hedefe ulaşıldı da – şimdilik.

Peki, Fenerbahçe bir şey yapamaz mı? Daha önce de Trabzon’da otobüsü kurşunlanmıştı, hesabı sorulmadı. Ben Fenerbahçe olsam, bundan böyle Trabzon’daki hiçbir maça gitmezdim, 3-0 mağlup olmayı göze alırdım. Böylece Trabzon’u da Fenerbahçe’den mahrum bırakırdım, o maçtan kazanacağı parayı da kazandırmazdım. Ne zamana kadar? Trabzonspor yöneticisiyle, seyircisiyle, taraftarıyla, ahalisiyle, belediye başkanıyla, muhtarıyla … kendini terbiye edip, sportmenliği öğrenip sindirene kadar.

Kategori:Agora, Vitrin-mobil

Tüm yazılar: Mustafa Dağıstanlı

SON HABERLER

İsrail-İran gerilimiyle ilgili provokatif paylaşımlara soruşturma

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, İsrail-İran gerilimiyle ilgili provokatif paylaşımlara resen soruşturma başlatıldığını duyurdu.

Axios: ABD, İran füzelerinin savunulmasında İsrail'e yardım etti

İran’ın füze saldırılarının püskürtülmesinde ABD’nin İsrail’e destek verdiği öne sürüldü.

Netanyahu, İran halkını rejime karşı ayaklanmaya çağırdı

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, “İran halkının özgürlükleri için zalim ve baskıcı rejime karşı ayağa kalkmasının zamanı gelmiştir” dedi.

Atom Enerjisi Ajansı: İran'daki Natanz nükleer tesisinde sızıntı var

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) İsrail’in hedef aldığı İran’ın Natanz nükleer tesisinde sızıntı olduğunu bildirdi.

İranlı yetkili: İntikamımız daha yeni başladı

Reuters’a konuşan üst düzey bir İranlı yetkili, “İntikamımız daha yeni başladı. Komutanlarımızı, bilim insanlarımızı ve halkımızı öldürmelerinin bedelini ağır ödeyecekler” dedi.

2024, 2023'ü aratabilir!
Murat Sevinç'in çağrısı üzerine somut bir öneri

Ara

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 2 bin 782 gündür hapiste

YAZARLAR

Dere Sokak Üçlemesi, 'Körfez'le sona eriyor

Behzat Şahin

Yanlış 'tarafında' bu ısrar acep nedendir?

Mustafa Dağıstanlı

Mutluluk pazarlama

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Eşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi

Murat Sevinç

Bağıran lüks, suskun zarafet

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Halayda kiminlesin?

Ayhan Tinin

İlhan Şeşen'i üne kavuşturan aşkı: Bir adam, iki kadın ve 'ellerimde çiçekler'

Meşerret Şerbetçi

GÜNÜN 11’İ

Fehmi Koru: Sınırlarımızda yeni bir savaş çıkabilir…

Abbas Güçlü: Gençlerimiz mutsuz hem de çok mutsuz

Fikret Başkaya: Bireyler borçlu, aileler borçlu, belediyeler borçlu, şirketler borçlu, devletler borçlu…

Esfender Korkmaz: Türkiye yüksek teknoloji üretmezse, dış açıklardan kurtulamaz

Abdulkadir Selvi: Trump, İran'ı vurmak için vize isteyen Netanyahu'ya, 'Makul ol Bibi' demişti

Murat Muratoğlu: Mehmet Şimşek ne yapmaya çalışıyor gerçekten?

Mustafa Mutlu: İsrail'in arkasında ABD var

Zülal Kalkandelen: VELA, Mersin Limanı'ndan kolayca ayrıldı

Yalçın Karatepe: Raflarda ithalat, tarlada iflas, hanede açlık varken neyin büyümesi bu?

Çiğdem Toker: Milletin canı burnundayken Şimşek'in 'program çalışıyor' ezberi ziyadesiyle sıktı

Zeynep Aktaş: Son bilançolara göre Koç Holding'in esas faaliyet kârı yıllıklandırılmış verilerle yüzde 79 azaldı

  • 9 SORUDA
  • YAZARLAR
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DİKEN ÖZEL
  • DİKEN'E TAKILANLAR
  • DÜNYA
  • EKONOMİ
  • KEYİF
  • MEDYA
  • POPÜLER BİLİM
  • SANAT
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 10 YAŞINDA
  • Künye
  • İletişim
  • Gizlilik ilkeleri
  • Çerez politikası

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi

×