
NEVŞİN MENGÜ
@nevsinmengu
Rand Corporation 2030’a doğru ABD’yi askeri olarak nelerin beklediğine dair bir rapor hazırlamış. Raporun adı ‘Savaşların Geleceği‘. Rapor Mayıs ayında yayınlanmış. Halka açık, rand.org‘un sitesinden girip okumak mümkün.
Raporda, ABD’nin uluslararası arenada lider pozisyonunun sarsılacağı öngörüsünde bulunuluyor. Askeri olarak güçlenen Çin ve Rusya’ya dikkat çekiyor rapor; ABD’nin doğal müttefiki Avrupa’nın içe döndüğü ve kendi içinde bölünmüş hale geldiğinden söz ediyor. Avrupa’da göçmen karşıtı hareketlerin güçlendiği, aşırı sağın yükseldiği tespiti yapılıyor.
Ne var ki, raporda ABD’deki popülist iktidarın ülkeyi ve dünyayı nasıl etkileyeceğinden bahsedilmemiş. Benim dikkatimi çeken rapordaki bir başka tespit oldu. Rand Corporation raporunda, akıllı telefonlar sayesinde dünyanın bir görüntüler dünyası olduğu, dolayısıyla bundan sonra yaşanacak savaşlarda, aslında gerçekte ne olduğu değil ortaya saçılan görüntülerde ne olduğu; hangi tarafın olan biteni nasıl yansıttığı belirleyici olacak diyor.
Bu tespit haliyle sadece ABD ordusu için değil tüm ordular, tüm askeri operasyonlar için gerekli. Dünyayı algılayış biçimizi artık, cep telefonumuzda önümüze düşen, bir iki dakikalık videolar şekillendiriyor. Rand, misyonu gereği bu gelişmelerin askeri boyutlarını ele almış.
İletişim devriminin hayatımızı nasıl değiştirdiğini aslında yaşadıkça anlıyoruz.
2009’da İran’da başlayan, sonra Arap Baharı’nda devam eden, Gezi’de Türkiye’de gördüğümüz, şimdi de ABD’de George Floyd’un öldürülmesi sonrasında ülkenin dört bir yanına sıçrayan, sadece ABD ile sınırlı kalmayıp Avrupa’yı da etkisi altına alan eylemler dizisi, öncüllerinden, değişen iletişim biçimimiz sayesinde de ayrışıyor.
Bir meydanda, bir parkta ya da caddede olan eylem sadece orada kalmıyor. Eylemlere ait görüntülerin en hararetli, en ateşli yerleri kesilip biçiliyor ve tek tıkla dünyanın dört bir yanındaki internet kullanıcılarına servis ediliyor.
Eylemler, sadece o anda orada olanlar arasında yaşanan bir şey olmaktan çıkıyor, dünyanın dört bir yanında tekrar tekrar izlenmek suretiyle aslında bir anlamda tekrarlanıyor, algılanıyor, zihinlerde bir yere oturuyor, heyecan ya da hayalkırıklığı yaratıyor.
Baudrilliard, 11 Eylül sonrasında terör eylemlerinin televizyon dünyasında, ekranlardan saçılan dehşet etkisini arttırmak için bir koreografiyle yapıldığı tespitinde bulunmuştu.
Şimdi yaşanan toplumsal olayların da yeni iletişim biçimine göre şekillendiğine tanık oluyoruz. Eylemlerden dünyaya yayılan videolar, eylemlerin siyasi etkisini de arttıracağı için, sokaklarda yaşananlar da aslında videolara göre şekilleniyor. Bir eylemden ne kadar viral malzeme çıkarsa, eylemin hedefine ulaşma ihtimali de o denli artıyor. Viral video, eylemin dünyada dikkat çekmesine, destekçi toplamasına yarıyor. Eylemin kendisinin ötesinde viral videolar karşısında otoriteler geri adım atabiliyor.
İletişim devrimiyle beraber siyasalı da aslında viral videolar yönlendiriyor.
Sosyal medya mecralarını yasaklamakla da bu iş bitmiyor; viral videolar kendilerine fışkıracak bir alan, henüz yasaklanmamış bir sosyal medya mecrası buluyor.