AYŞEGÜL KASAP
aysegulkasap@diken.com.tr
@aysegul_kasap
Ardahan köylerindeki hayvanlar şap nedeniyle ölüyor. Bu hayvanlarla aynı ortamda bulunan kurbanlıklar da bayramdan önce İstanbul başta olmak üzere büyükşehirlere gönderilmiş.
Diken’e konuşan bölgedekiler hastalığın Irak’tan ithal edilen hayvanlardan bulaştığını öne sürdü.
Hastalığın görüldüğü köylerden Hasköy’ün muhtarı Musa Yılmaz başından beri yetkililere ulaşmaya çalıştıklarını ama yetkililerin ‘duyarsız’ kaldığını söyledi: “İnsanlar ağlıyor hayvanlar can çekişiyor siz bayram derdindesiniz, tatil diyorsunuz. Nöbetçi olması lazım. Yayla festivalinde vali geldi, onunla da konuştuk dile getirdik. O da ilgileniyoruz yakından takip ediyoruz dedi ama aslında öyle değil.”
Ölen hayvanların bir kısmı da bölgedeki kasaplar tarafından 3-4 bin lira gibi fiyatlara satın alınmış. Et ürünlerinde ‘yeterli kontroller sağlanmadığı’ için kasaplar istedikleri gibi ölmüş şaplı hayvanları toplamış.
Hayvanlar ölünce sahipleri tarafından yol kenarlarına atılıyor. Çünkü ortada bir yetkili yok. Hem bakanlıkta hem de mülki amirliklerde irtibata geçilen her yetkili bayram sonrasını işaret etmiş.
Yol kenarlarındaki cesetler hem diğer hayvanların hem de bölgedekilerin sağlığı için tehdit oluşturuyor.

Bakanlık ‘Geleceğiz’ dedi gelmedi
Köyde hayvancılıkla uğraşan Turan Yılmaz bu hastalığın diğerlerinden farklı olduğunu söyledi: “Hayvanlarımız ölümle pençeleşiyor. Çoğu da ölüyor. Ciğerlerinde de sıkıntı oluyor. Hayvanların direnci düşüyor. Yemeden içmeden kesiliyor. Ben şimdi dört tane büyükbaş hayvanımı köye getirdim. Gittikçe yaygınlaşıyor. Önlem alınmadıkça ölmedik hayvan kalmayacak.”
Köylüler bakanlıkla irtibata geçse de ilk günlerde bölgeye gidip ilgilenen olmamış.
‘Ölen hayvanlar yol kenarına atılıyor’
En son köyün muhtarı, valinin de bulunduğu bir grupta isyan etmiş. Ondan sonra belediye bir kepçe göndermiş. Ölen hayvanların bir kısmı çukur kazılarak gömülmüş.
Ama köylülere göre bu yeterli değil: “Gömerken dezenfektan, kireç dökecekler ki o koku yayılmasın, hayvanlara bulaşmasın. Kargadan bulaşıyor tekrar hayvanlara geliyor.” Gömülmeyip yol kenarına atılan hayvanlar da var.
Köy muhtarı şöyle devam etti: “Çok duyarsızlık var. Şu anda yol kenarlarına ölen inekleri atıyorlar. Hastalık neredeyse insanlara bulaşacak. Dezenfektan falan da dökülemiyor. Kil dökülür kapatılır, o da yok. Duyarsızlık var. İnsanlar ağlıyor, hayvanlar can çekişiyor siz bayram derdindesiniz tatil diyorsunuz. Tarım il müdürlüğünün, özel idarenin nöbetçileri olması lazım.”
‘Bakanlık malzeme vermedi’
Yöre halkı yetkililerin gelmeyip uzaktan tavsiye vermesine de tepkili: “Bize diyorlar ki oldukça hayvanları birbirinden uzak tutun. Yahu bir tane değil ki, bir evde 20 tane 30 tane hayvan var. Biz evde bir karı koca hangi birini ayıracağız? Nereye götüreceğiz? Ayrı yerlere koysan da aynı kişi gidip bakıyoruz. Biz ne yapacağız biz de bilmiyoruz.
Bu insanlara da bulaşıyor. Ben danayı elledim alerji yaptı. Sinek ısırığı gibi ellerim. Bakanlık kendimizi koruyacak malzeme de vermedi. İnsanlar ilacını bulsa parayla alıp kendileri tedavi edecek. Veterinerler gelsin, çözümü millet alsın.”
Yedi köyde de hastalıklı hayvanlarla temas halindeki insanlarda ve çocuklarda bir süre halsizlik ve ateş görülmüş.
Aşılar etkisiz

Şap hastalığı baş gösterdiğinde hayvanların ilk aşıları yapıldı. Daha sonra ikinci aşıları da yapıldı ama buna rağmen öldüler. Nedenini Ardahanlı moleküler biyolog Melisa Demir’e sorduk.
Aşıların etkisiz kalmasını şöyle açıkladı: “Bizim ülkemize giren şap aslında bizim ülkemizde olan şap hastalığı değil. Bambaşka bir versiyonu, SAT 2. Benim ailem de hayvancılıkla uğraşıyor. Veterinerlerle de görüştük. Hayvanda birkaç bakteri türü de aktif olduğu için hayvan bir anda çöküyor.”
Yani virüs mutasyon nedeniyle aşı ve antibiyotiğe karşı dirençli. SAT 2 daha önceki versiyonları gibi uzun bir kuluçka süreci yok. Hayvanlar 48 saat içinde kesilmek zorunda kalıyor.
‘Kurban için şehirlere gönderildiler’
Demir şöyle devam etti: “Bayramdan önce köyde hayvanlarımız bir bir ölüyordu. Bunun nedeni de mayısta, seçim dönemi öncesinde açık olmaması gereken hayvan pazarları açılmış ve Irak’tan ülkemize denetimsiz hayvan girmiş. Normalde ülkeye gelen her hayvan karantinaya alınır, aşıları yapılmış mı yapılmamış mı, hastalık taşıyor mu taşımıyor mu diye denetimden geçer. Ama hızlı bir şekilde yapılmadı. Et fiyatların düşürülmesi için mi artık bilemiyorum? Bilerek ve isteyerek hayvan pazarlarına Irak’tan getirilen hayvanlar sokuldu. Daha sonra bu hayvanlar halsizleşti ve seçim sonrası hepsi kurbana hazır olmak üzere şehirlere gönderildi.”
Gönderilen şehirlerin arasında İstanbul, Trabzon ve Bartın var.
Bölgede haziran başında yaylaya çıkmak bir gelenek. Ahırlarda bekleyen hayvanlar böylece yayladaki mayıs ve haziran yemlerini yiyor. Burada bölgedeki bütün hayvanlar iç içe oluyor.
Bu nedenle hem açık hayvan pazarlarına gönderilenler hem farklı farklı köylerden hayvanlar birbiriyle temas etmiş.
Biyolog Demir, hastalıklı bir hayvanın yediği otun üstünde salya kaldığında o ottan başka hayvanlara hastalığın geçebildiğini söyledi.
Hızla artan salgın köyü ‘cehennem yerine döndürdü.’
Kasaplar ölmüş hayvanları kesip götürdü
Bölgedeki durumdan haberdar olan kasaplar köyleri dolaşarak ‘ucuz et’ için ölmüş hayvanlara fiyat biçmiş: “Normal şartlarda 50 bin, en kötü şartlarda 30 bin TL edecek hayvanlarımız öldü. Kasaplar ölen hayvanları görüp ‘Ben bunu satın alıyorum, size 3 bin TL maksimum 4 bin TL para veriyorum’ deyip dersini soyup kesip götürdü.”
Ölen hayvanların kesimi sırasında iç organların hastalık nedeniyle patladığı da gözlemlenmiş.
Demir’in aktardığına göre kasapların aldığı et sadece Ardahan’a değil etraftaki şehirlere yetecek kadar çok.
Köylülerin tek geçim kaynağı
Normalde şap görüldüğü anda Birleşmiş Milletler Tarım ve Gıda Örgütü’ne anında haber verilmesi gerekiyor. Ama burada köylüler günlerdir yetkililere bile sesini duyuramadı: “Dünyadaki salgının nedeni olabiliriz bundan dolayı.”
Bu salgın nedeniyle köydeki buzağılara süt bulunamıyor. Bu nedenle önümüzdeki günlerde başka krizler de kapıda.
Bir diğer konu da köylülerin tek geçim kaynağının hayvancılık olması. Yetkililerin ilgisizliğine bu nedenle de tepkililer: “Burada fabrika yok. Köylü olarak geçim kaynağımız. O olmasa biz nasıl yaşarız? O zaman biz burada nasıl duralım? Yetkililer bize el uzatmalı. Belediyenin bir kepçe getirip orayı eşip hayvanları gömmesi çözüm değil.”