Bağırsaklara çok faydalı probiyotik bakterilerin peyniri yiyerek ortaya çıkardığı iri gözenekler ve delikler, gravyer peynirinin alametifarikası. Bir lezzet bombası olan bu muhteşem peynirin hem yapılışı zahmetli hem de maliyeti oldukça yüksek. 1000 kilo sütten ancak 85 kilo gravyer elde ediliyor. Hani bana sorsanız “İtalyanların ünlü parmesanı mı yoksa Kars’ın gravyerini mi tercih edersiniz?” diye, tartışmasız “bizim gravyer” diyebilirim.
Ekmek arası lezzeti dışında, benim çok sevdiğim kremalı makarna sosuna pek yakışıyor. Bizim ekibin büyük çoğunluğu Kars’ın eski kaşarına bayılıyor. Bu arada tulum peyniri, otlu peynir, çeçil peyniri ve taze kaşar peynirinin yanı sıra peynir altı suyundan yapılan kaymağını da es geçmek olmaz.
Hani “coğrafya kaderdir” derler ya, işte Kars coğrafyasının kaderine de en çok besi hayvancılığı, süt ve süt ürünleri yakışmış. Coğrafya derslerinde okuduğumuz platolar, yüksek ovalar, çöküntü gölleri, vadiler, düzlükler gibi birçok yeryüzü şekillerinin hepsini Kars’ta bulabilirsiniz.
Kars, yol boyunca tek bir ağaç göremeyeceğiniz sonsuz kara parçası görünümünde. Bu coğrafyada gece gündüz meralarda gezinen, taze ot yiyen ineklerin sütleri ve etleri çok lezzetli oluyor. Kars; güzel kızları, gümüş gibi parıldayan karıyla, lezzetli peynirleri ve daha nicesiyle sizlere pek çok hikaye anlatmaya hazır, sizlerin ziyaretini bekliyor. Cemal Süreya’nın dediği gibi “beyaz, uykusuz ve uzakta.”