MESUDE ERŞAN
mesudeersan@diken.com.tr
@mesudersan
Acil tıp uzmanı Prof. Dr. Serkan Yılmaz, İstanbul depreminde medikal kurtarma ekipleri gelene kadar, en az 12-24 saat, halkın kendi kendine yetebilir bir sağlık organizasyonuna sahip olması gerektiğini söyledi. Yılmaz, “Sahada yönetemediğimiz afeti, hastanede yönetemeyiz” dedi.

Ürküten rakamlar
11 şehri sarsan, resmi rakamlara göre 50 bin 783 insanın hayatını kaybettiği, 107 bin 703’ünün yaralandığı 6 Şubat depremleri ülke nüfusunun yüzde 16,43’üne etkilemişti. Beklenen İstanbul depreminin ülke nüfusunun yüzde 18,65’ini etkileyeceği öngörülüyor. Diğer etkilenecek şehirlerle birlikte hesaplandığında ortaya çıkan rakamsa yüzde 28,1.
Diğer yandan Türkiye genelinde nüfus yoğunluğu (1 kilometrekareye düşen kişi sayısı) ortalaması 111 kişi iken, İstanbul’da bu sayı 3 bin 62 kişi.
Rakamlar İstanbul’un mevcut durumda diğer illerin gerisinde kaldığını gösteriyor. Türkiye genelinde toplamda 254 bin 497 hastane yatağı var. Marmara bölgesi içindeki dokuz ildeyse 72 bin 301 hastane yatağı bulunuyor. Bu Türkiye genelinin yüzde 24,7’si demek. İstanbul en fazla hastane yatağına sahip olsa da 10 bin kişiye düşen yatak sayısı oranı açısından İstanbul (29,6), Edirne (47) ve Çanakkale’nin (31,4) gerisinde yer alıyor.
Türkiye genelinde toplamda yoğun bakım yatak sayısıysa 48 bin 753. Yine Marmara bölgesindeki dokuz ilde toplam 14 bin 508 yoğun bakım yatağı bulunuyor. Bu oran Türkiye genelinin yüzde 29,75’ine tekabül ediyor. Bölgede en fazla yoğun bakım yatağına sahip il İstanbul. Ancak 10 bin kişiye düşen yatak sayısı oranına göre İstanbul (6,1), Yalova (6,7) ve Edirne’nin (6,6) gerisinden geliyor.
En önemli kriter
Depremin afete dönüşmesindeki en önemli kriter, insan ölümleri ve yaralanmalar. İstanbul beklenen depreme karşı ne hazır ne de dayanıklı. İstanbul ve depreminin etkileyeceği diğer illerle ilgili sağlık hizmetine yönelik verilerse şeffaf, net ve detaylı değil.
Depreme özgü sorunlar ve çözümler için harekete geçen İstanbul Tabip Odası, İstanbul Depremine Yönelik Sağlık Hizmetinin Yapılanması Çalışma Grubunu kurdu. Çalışma grubunda, İstanbul depreminden doğrudan etkilenecek dokuz ilin tabip odaları, İstanbul sağlık meslek odaları, uzmanlık dernekleri, sendikalar, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) İstanbul şubeleri ve birçok yerel yönetimlerin temsilcilikleri bulunuyor. Çalışma grubunun kuruluş amacı, beklenen İstanbul depreminin insan ve toplum sağlığına yönelik olumsuzluklarını asgari düzeye indirmek adına (risk yönetimi, hazır olma) deprem öncesinde, anında ve sonrasında yapılması gerekenleri belirlemek, çözüm üretmek ve uygulanmasını sağlamak.
Hastanelerin triaj alanları bile yok!

Çalışma grubunun bugün düzenlediği ‘Depremde Acil Tıp Uygulamaları Sempozyumu‘nda depreme özgü acil tıp uygulamaları konuşuldu. Çalışma grubunun genel koordinatörü Dr. Hasan Oğan, İstanbul depremine bağlı olarak sağlık hizmetinin ani bir çöküş yaşamasının kaçınılmaz olduğunu söyledi.
Altyapı sorunları (elektrik, temiz su, ulaşım) sağlık hizmetini durma noktasına getirecek. Tüm bunların sonucu ölümler artacak, yaralılar, kronik hastalıkları olanlar ve dezavantajlı gruplar, insanlar yeterli sağlık hizmeti alamayacak.
Diğer yandan kent içindeki köklü kamu ve üniversite hastanelerinin yıllardır depreme hazırlanmadığını, bazılarının yerinden edildiğini belirten Oğan, depremde yaralıların 30 kilometre mesafedeki Çam Şakura Şehir Hastanesi’ne gitmesinin istendiğini söyledi. Hastanelerin ne kadar dayanıklı olduğunun açıklanmadığını vurgulayan Oğan, “Triaj (acilde öncelik belirleme) alanları çok önemli. Binlerce yaralı gelecek. Boş yani sıfır metrekare alanla hastane imar ederseniz tiraj alanınız olmaz. Bütün hastaneler, özellikle özel sektördekiler sıfır boş alan mantığıyla inşa ediliyor. Hem triaj alanları hem de hastane zarar görürse hastalarını indirebileceği güvenli, boş alanı, bahçesi yok!” dedi.
Her mahalle ekibini kurmalı

Türkiye Acil Tıp Derneği adına konuşan Prof. Dr. Yılmaz, mahalle afet gönüllü organizasyonları, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD), İstanbul Afet Koordinasyon Merkezi (AKOM) gibi kuruluşların aynı dili konuşması ve hangisinin ne yapacağını önceden bilmesi gerektiğini söyledi: “Her mahallede afet bilincine sahip, temel arama ve ilk yardım bilgisine (sahip) ekipler yetiştirilmeli. Arama kurtarma malzemelerinin nerede olduğunu, triajın nerede yapılacağını, hastanın nereye gönderileceğini bilmeleri gerekiyor. Deprem gibi afetlerde yerel ve bölgesel yanıtlar önemli. Etraftaki ve yardımcı illerdeki medikal kurtarma ekiplerimiz dağıtılacakları yerleri bilip buna göre organize olmalı. AFAD’ın ve ve UMKE’nin yardım götürecekleri iller belli. Ama son depremde gördüğümüz gibi sivil inisiyatifin alana dağıtılmasıyla ilgili problem var. Örneğin Bolu’daki Dağçılık kulübünün arama kurtarmacılarının İstanbul’da hangi mahallede görev alacaklarını bugünden çalışıyor olmalıyız. Kimse onlarla ilgilenip de sen şuraya git, sen buraya git diyemiyor? Gitmesi doğru mu? Akrediteler mi, eğitimleri nasıl, bunlar bilinmiyor.”
Yaralılar hastaneden önce tasnif edilmeli
Medikal rezerv ekiplerinin de oluşturulması ve görev yerlerinin planlanması gerektiğini belirten Yılmaz, bunların alanda yaralıları değerlendirerek hastanelere gereksiz yığılmaların önüne geçebileceğini söyledi: “Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Hastanesi’nin aciline ilk getirilen hastalara baktığımda, bin-iki bin yaralının aynı anda geldiğini, içeriye girmek için insanların birbirlerine silah çektikleri ve alanda hasta yatırabilecek yer bulamadığım bir organizasyon gördüm. Hastalar bu şekilde hastanelere gelmemeliler. Alanda o hastalara bir şekilde ilk bakımı vermeliyiz. Gerek afet gönüllerimiz, gerekse medikal rezerv ekiplerimiz gerekse UMKE hastaları alanda görüp tasnif edip hastaneye gönderebilmeli.”
Tüm hastanelerin HAP’ları yenilenmeli
İstanbul Depremine Yönelik Sağlık Hizmetinin Yapılanması Çalışma Grubu şu önerilerde bulunuyor:
*Depremler ve yol açtıkları afetler yalnızca kamunun sorumluluğuna bırakılamaz. Afetlerden en fazla zarar gören ve bunun bedelini en ağır şekilde ödeyen bireyler ve toplumun kendisi. Bu nedenle devlet ve iktidarların yanı sıra bireyler ve de toplum da üstlerine düşen sorumluluk ve görevleri almalı.
*Gerekli önlemlerin alınması ve kurallara uyulması halinde depremlerin ölümlere yol açmadığı artık bilinen gerçekler. Bu nedenle depremlere bağlı ölümler cinayet. Sorumlular, ihmali olanlar mutlaka yargı önüne çıkmalı ve hesabını vermeli.
*Sağlam olmayan mevcut sağlık kurumlarını yerinde dönüştürerek en kısa sürede sağlık hizmeti içerisinde yer almaları sağlanmalı.
*Depreme bağlı ulaşım sorunu da göz önüne alınarak sağlık kurumlarının merkezi yerleşim planlaması yapılmalı ve oluşturulmalı.
*Tüm hastanelerin, Hastane Acil ve Afet Durum Planları (HAP) şubat 2023 depremleri ışığında yeniden değerlendirilerek özellikle depreme dayanıklılık yönünden incelenmeli ve gereği yapılmalı.
*İstanbul ve depremden etkilenecek diğer iller açısından destek iller belirlenmeli. Kamuoyuyla detaylı olarak paylaşılmalı. Depremzede sağlık çalışanlarının görev yeri değişikliği taleplerinin önemli bir soruna yol açacağı gerçeğinden hareketle planlama buna göre yapılmalı.
*ASM’lerin hızla depreme dayanıklı güvenli binalarda hizmet vermesi sağlanmalı.
*Afet yönetiminin her aşamasından resmi kurumlar sorumlu olmakla birlikte, toplumsal destekler (STK) olmadan afetlerle kesinlikle mücadele edilemez. Bu nedenle Sağlık Bakanlığı ve il sağlık müdürlükleri sağlık hizmeti temelinde ilgili STK’lar ile birlikte çalışmalıdır. Bu yöndeki yasal prosedürler geliştirilmeli ve oluşturulmalıdır.