Gaziantep’te 17 Nisan 2012’de hasta yakını tarafından görevi başındayken öldürülen Dr. Ersin Arslan, ölüm yıldönümde sağlık çalışanları tarafından anıldı. Yaşamak ve yaşatmak isteyen sağlık çalışanları, “Sağlık sistemi böyle devam ettikçe, toplumsal şiddetin önüne geçilmedikçe sağlık kurumlarında da şiddetin sona ermeyecek” diyor.
Türk Tabipleri Birliği (TTB) 2016’da 17 Nisan’ı ‘Sağlıkta Şiddete Karşı Mücadele Günü’ ilan etmişti.
Yedi yılda 23 bin sağlık çalışanı şiddet gördü
Sağlık bakanlığına göre, 1 Aralık 2015 (Beyaz kod uygulaması ilişkin yazılım sistemi hayata geçirilmişti) ile 30 Kasım 2022 tarihleri arasında sadece bakanlığa bağlı kuruluşlarda görev yapan toplam 23 bin 86 sağlık personeli, uğradığı şiddet nedeniyle ‘beyaz kod’ bildirimi yaptı.
Sağlık kurumlarında bugün saat 12:30’da düzenlenen törenlerde Arslan’ı ve öldürülen meslektaşlarını anan ve sağlıkta şiddetin son bulmasını isteyen meslektaşları, TTB’nin hazırladığı ortak bildiriyi okudu.
Arslan’ın öldürülmesinin üzerinden 11 yıl geçtiği halde sağlıkta şiddet sorunu hâlâ çözülmediği belirtilen bildiride, “Tam tersine tırmanarak devam etti, ediyor” dendi.
Sağlıkta Dönüşüm Programı zemin hazırladı
Bildiride özetle şunlar dile getirildi.
* Pandemide sevdiklerimizden ayrı kaldık, görevinin başında iken COVID-19 nedeniyle 217 meslektaşımız hayatını kaybetti, ancak bizler hastalarımızı korumak için koşulsuz çalışmaya devam ettik. Ve şiddet bu koşullarda da hız kesmedi.
* Deprem oldu hemen olay yerine koştuk. Aile fertlerini kaybeden, evi yıkılan, çalışma arkadaşlarını kaybeden hekimler dahi afet alanından ayrılmadı ve bir kişi daha yaşatabilmek için mücadele ettik. Depremde kaybettiğimiz her hastayla beraber bizim de bir parçamız öldü. Halen her gözümüzü kapattığımızda soğuktan buz kesmiş ellerini tutuyor, her aklımıza geldiğinde gözyaşı döküyoruz. Ama yaşam alanlarını kaybeden insanlarımızın yanındayız ve onları hiçbir zaman yalnız bırakmayacağız.
* Şiddetin nedenlerini sorgulamaya, şiddeti ortadan kaldıracak sağlık politikalarını dile getirmeye ve bu politikaların hayata geçirilmesi için mücadeleye devam ediyoruz.
* 2003 yılından beri adım adım uyguladıkları Sağlıkta Dönüşüm Programı, neoliberal politikalarla sağlığımızı meta, bizleri köle kıldı. Apartman bodrumlarına, penceresiz mekanlara sıkıştırılan birinci basamak sağlık hizmetleri, bu ülkenin yurttaşları olarak hepimizin geleceğini çalan kara delikler olarak şehrin en uzak yerine kondurdukları ‘şehir/şirket’ hastaneleri, eğitimden uzaklaşan, niteliği değil niceliği gözeten üniversite hastaneleri hem pandemide hem de depremde enkaz altında kaldı.
* Güvencesiz, esnek çalışma koşullarıyla güvenli ve sağlam olmayan binalarda sağlık hizmetinin verilemeyeceğini yine en son deprem bize gösterdi. Keza alınamayan randevular, alınsa bile 5 dakikaya sığdırılmaya çalışılan muayenelerle verilemeyen sağlık hizmeti, yok sayılan sağlık hakkı, iyileşemeyen hastalıklar, yapılamayan ameliyatlar, mesleki özerkliğe yapılan müdahaleler, hekimlerde ve sağlık emekçilerinde tükenmişliği, toplumun sağlığını bozdu. Sağlığımızı bozan, bizi yok sayan, tüketen, değersizleştiren sağlık politikaları şiddeti körükledi.