KADRİ GÜRSEL
Şu meşhur türbe tahliyesiyle ilgili yasadışı ses kaydı ilk kez internete düştüğünde, yüksek rütbeli asker kişinin ağızından üst düzey siyasi kişiye hitaben çıkan şu cümleyi hafızamın bir köşesine yazmıştım: “Yani bu silahlı kuvvetler her dönemde sizlere lazım olan bir tool…”
‘Tool‘ İngilizce bir sözcük. Anlamı ‘alet‘. ‘Tuul‘ diye ‘u‘ sesi uzatılarak telaffuz ediliyor.
Asker kişi ‘tool‘ deyince siyasetçi muhatabı durur mu, o da cevabına İngilizce karıştırmıştı: “Hard power olmadan bu topraklarda durulmaz. Ama hard power olmadan soft power olmaz.”
‘Hard power’, ‘hard pavır’ diye okunur. ‘Pavır‘daki ‘a‘ sesi azıcık uzun olacak. ‘Sert güç‘ anlamına gelir. Silahlı kuvvetlerdir. Yani ‘tuul‘. Alet.
‘Soft pavır‘ın anlamı da ‘yumuşak güç‘tür…
Bir ülkenin politikalarını uygulamak için sert güç kullanmasına gerek bıraktırmayan kapasitesi, velhasıl cazibesidir yumuşak güç.
En iyisi, işleri sert güce gerek kalmadan yumuşağını kullanarak yürütmektir. Yumuşak güç listesinin demirbaşları şunlardır: Demokrasi, insan hakları, iyi yönetişim, ahlaki üstünlük, ekonomik güç, toplumsal refah, bilimsel ve akademik kapasite, uluslararası yardımseverlik, kültür, turizm, uluslararası kurumlarda etkinlik… Uzar gider.
Bunların yanında sert güç, askerin söylediği gibi hakikaten her dönemde hazır bulundurulması gereken bir alettir. Lakin, hazır bulunsun da kullanılmasın. Caydırsın.
En kötüsü ise ülkeyi yönetenlerin elinde bu sert aletten başkasının kalmamış olmasıdır. Yumuşak güçlerini yanlış politikalarla tüketmişler ve yenisini üretecek halleri de kalmamışsa ve diğer yandan yanlışı sürdürmekte hala çok arzulu ve ısrarlı iseler, eldeki tek ‘tuul‘ olan silahlı kuvvetleri kullanmayı denerler.
Çökmüş, sorun çözme gücünü yitirmiş ve tıkanmış politikalarının önünü silahlı kuvvetler adlı aletle açmak istemektedirler. Durumun tarifi, külliyen tıkanan siyasetin içte ve dışta militarizasyonudur.
‘Alet’in yanlış kullanılması riskleri artırır
‘Alet‘in yanlış politikalar için yanlış biçimde tutulup kullanılması da vahameti ve riskleri artırmaktadır. Mesela Rus uçağı hadisesi… Başından sonuna acemiliktir.
Başında, Anadolu Ajansı bir Rus Su-24’ünün düşürüldüğü haberini Genelkurmay’ın açıklamasını beklemeden, ‘Cumhurbaşkanlığı kaynakları’na dayandırarak patlattı.
Konunun asıl muhatabı olan hükümet ya da askeri makamlar dururken Cumhurbaşkanlığı’nın kaynak gösterilmesi, eylemin saray tarafından siyasi olarak üstlenilmesinden başka bir anlam taşımazdı.
Hatanın farkına varılmış olunacak ki sonraki haberde, “Rus uçağı olduğu tahmin ediliyor” dendi.
Bunu takiben, siyaseten doğru açıklama TSK’dan geldi, ‘milliyeti bilinmeyen bir uçağa iki F-16 tarafından müdahalede bulunulduğu‘ bildirildi.
Sonunda gelinen noktada, Rus tehdidi yüzünden Türk F-16’ları artık Suriye hava sahasında uçamıyor ve Putin de Moskova’da, “Türkiye, Suriye hava sahasını ihlal edip duruyordu. Tekrar denesinler görelim” gibisinden küstah ve kışkırtıcı biçimde konuşabiliyor.
‘Rus gambiti‘ başarılı olduysa, nedeni Ankara’daki yanlış siyasi kafanın ‘alet‘i yanlış biçimde kullanmasıdır.
Irak’ın bölünmesine biraz daha katkıda bulunuldu
Gelelim Irak’taki Başika harekatına…
Başında, Musul’daki IŞİD mevzilerinin 10 kilometre ötesine küçük bir birlik göndermekte maksat, kriz yaratarak içeride milliyetçi kamuoyunu cezbetmek, dışarıya da bölgede izlenen mezhepçi politikaların meşrebine uygun mesajlar vermek olduğu için Bağdat’ın onayı özellikle alınmadı.
Böylece Irak’ın bölünmesine biraz daha katkıda bulunulmuş olundu.
Sonunda ABD’nin yanı sıra arkasına İran ve Rusya’yı da alan Bağdat’ın baskısıyla, bu birliğin büyük bir kısmı Kürdistan Bölgesel Yönetimi alanına çekildi. Ardından IŞİD’in Başika’ya düzenlediği roket saldırısında Türk askerleri yaralandı ve bu olayla ‘alet‘in ne kadar gereksiz ve yanlış kullanıldığı yine görüldü.
Ve nihayet sıra ‘alet‘in PKK’ya karşı dağdan şehre indirilmesine geldi. Askeri çözüm politikasının şehirlerde tatbikinde eldeki kolluk kuvvetleri yetersiz kalmıştı çünkü.
Başında, binlerce asker, tank ve zırhlı araçların desteğinde güneydoğunun kent ve kasabalarında operasyona girişti.
Sonunda, bu ‘tuul‘un Türkiye’nin birlik ve bütünlüğünü sağlamakta herhangi bir başarı sağlamayıp sadece insani, ahlaki ve siyasi maliyetleri artırdığı bir kez daha görülecektir.
Sadece ‘hard pavır‘la bu topraklarda durulmaz.