Uluslararası haber ajansı Reuters, Avrupa Parlamentosu’nun (AP) Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne (AB) üyelik müzakerelerini dondurmasına ilişkin tavsiye kararı almasına rağmen ekonomik ve siyasi maliyetleri nedeniyle tarafların köprüleri tamamen atmasının beklenmediğini belirtti.

Fotoğraf: Reuters
Avrupa Parlamentosu’nun kararını yorumlayan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “Bana bak, daha ileri giderseniz sınır kapıları da açılır bunu da öyle bilesiniz” diye gözdağı vermişti.
AB’den ilk yanıt, Alman Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Sawsan Chebli’den gelmişti. Chebli, “Gerçeklere bakıldığında her iki taraf da anlaşmaya sadık kalıyor ve bu her iki tarafın da çıkarına olduğu için devam edeceğini umuyoruz” derken, Alman Hükümet Sözcü Vekili Ulrike Demmer de, “Tehditlerin her iki tarafa da faydası yok” diye konuştu.
Karşılıklı atışmalar sürse de, Reuters’a açıklama yapan analistler AB liderlerinin AP’nin tavsiye kararı yönünde bir adım atmayacağını düşündüklerini belirtirken, Ankara’nın AB ile ipleri koparmayı tercih etmesi halinde bunun ekonomik ve siyasi maliyetinin olacağını ve ayrıca belirsizlik yaratacağını söyledi.
‘AB’nin de Erdoğan’ın da açıklamaları popülist’
Türkiye için AB’nin alternatifini bulmanın güç olduğu belirtilirken, Chatham House Türkiye analisti Fadi Haukra, AB ile Türkiye arasında müzakerelerin durduğunu belirterek, her iki taraftan gelen açıklamaları da ‘popülist’ diye niteledi: “Dürüst olalım, ortada bir müzakere süreci yok. İlerleyen bir müzakere yok, tamamen durmuş durumda. Bu nedenle Erdoğan’ın referandum ya da Şangay Beşlisi’ne katılma tehditleri tamamen iç politik tüketim için gündeme getirilmiş popülist söylemler. Ne Türkiye ne de AB, Türkiye’yi AB kulübüne alacak samimi bir süreç içinde olmadığından AB’den gelen açıklamalar da aslında boş ve popülist.”
AKP’li Aktay: İlişkilerin devamından yanayız
AKP Sözcüsü Yasin Aktay ise AB ile ilişkilerin devam etmesi gerektiğini kaydederek, “AB ile Türkiye’nin üyelik bazlı ilişkilerini koparması iki tarafa da zarar verir, bunun bilincindeyiz. Biz ilişkilerin devamından yanayız. Ancak karşı taraftan bu yönde olumsuz bir adım gelirse olacakların sorumlusu da biz olmayacağız. Aklı selimin sonunda galip geleceğini umuyorum” diye konuştu.
AB’nin Türkiye ile kavga istemediğini belirten analistler ise ilişkilerin ilerlemesini istediklerini söyledi: “28 ülke masaya oturduğunda müzakerelerin kesilmesini isteyenin sadece Avusturya olduğu açık. Biz ilişkilerin ilerlemesini istiyoruz, tam tersini değil. Ayrıca yasadışı göç konusunda kurduğumuz mekanizmaların Türkiye olmadan işleyip işlemediğini de test etmek istemiyoruz.”
‘Fevri bir davranış katlanılamayacak ekonomik maliyetler taşıyor’
AB analisti Can Baydarol ise referandum yapılması halinde AB ile müzakerelere son verme yönünde bir sonucun çıkmasının olası olduğunu belirterek, şu uyarıda bulundu: “Fevri bir davranış Türk ekonomisinde ciddi belirsizlikler ve katlanılamayacak ekonomik maliyetler taşıma riskini içerir. Bir taraftan Gümrük Birliği’ni zenginleştirme yönünde bir çalışma varken, bir taraftan bu söylemlerin ortaya konması kamuoyuna ve iç siyasete yönelik mesajlar gibi geliyor. Cumhurbaşkanı herhalde Aralık’taki konsey toplantısına bir mesaj veriyor. Ama o zirvede Türkiye’ye dönük daha yumuşak bir ton benimsenmesini bekliyorum.”
‘Şangay Beşlisi’ne girmek, NATO’dan çıkmak demek’
Baydarol, Erdoğan’ın AB’nin alternatifi olarak işaret ettiği Şangay Beşlisi’nin alternatif niteliği taşımadığını belirtti.
EDAM Başkanı Sinan Ülgen de Şangay Beşlisi’ne katılmanın NATO’dan çıkmak anlamına geleceğini söyledi: “Şanghay Beşlisi olsa olsa NATO’nun alternatifi olur. Çünkü özünde güvenlik endişeleriyle kurulmuş ve ekonomik fonksiyonu yok denecek kadar az olan bir örgüttür. Dolayısıyla Şanghay Beşlisi’ne üye olalım demek aynı zamanda NATO’dan çıkalım demektir.”