Türkiye’nin siyasi arenasında artık sözlerin anlamını yitirdiği bir dönemden geçiyoruz. Siyaset, yıllardır dillendirilen sorunlar ve çözüm önerileriyle sıkışmış durumda. Ne yapılması gerektiği, hangi doğruların uygulanması gerektiği neredeyse herkes tarafından ifade edildi. Ancak hayata geçirilenler, yanlışlar ve tutarsızlıklarla dolu. İktidar, halka hesap veren bir yapıyı çoktan geride bıraktı ve hukuku kendi denetimi altına alarak, kendine muhalif her yapıya meydan okuma zemini oluşturdu. Muhalefet, halkın sorunlarına dokunmak ve onlara çözüm üretmek yerine çoğu zaman iç çekişmelerle meşgul! Sözler havada kalıyor, vaatler unutuluyor.
Tavır ile muhalefet, siyaset arenasında yalnızca söylem üretmekle yetinmeyip, somut adımlarla halkın güvenini kazanmaktır. Bu tutarlı ve sürekli bir duruş sergilemeyi gerektirir. Tavırla muhalefet yapmak, sadece seçimin yaklaştığı zamanlarda değil, her an sahada olmayı, vatandaşın derdiyle hemhal olmayı, çözüm üretecek pratikler geliştirmeyi ve bunları kararlılıkla uygulamayı içerir. Muhalefet, kendi içinde samimi ve dürüst bir tavır sergilemediği sürece halkın gözünde bir alternatif olma şansı elde edemez.
Sözün bittiği yerde tavır başlar. Bugünün Türkiye’sinde, muhalefetin halkın gözünde güven kazanabilmesi, yalnızca söz söylemekle değil, somut tavır sergilemekle mümkündür. Tavır ile muhalefet, bir siyasi partinin halkla kurduğu ilişkiyi yeniden tanımlayabilir ve siyasetin genel işleyişini değiştirebilir. Bu anlamda, muhalefetin net ve açık bir tavır sergileyerek halkın lehine bir siyaset üretmesi, iktidar yolunu açmanın en etkili yollarından biridir. Tavır, halkın gözünde güçlü bir alternatif yaratır ve siyaseti dönüştürebilir. Siyasetçinin kendi lehine koyduğu tavrı ve o tavırla oluşan bedeli vatandaş görmemezlikten gelmeyecektir. Güzel konuşarak değişimi gerçekleştirmek artık mümkün değil gibi.