MESUDE DEMİR
@mesudedemirr
Yılda yaklaşık 20 milyar tek kullanımlık ambalajı geri kazanmayı hedefleyen depozito iade sistemi, 2025’te devreye girecek. Ambalaj başına 25 kuruşluk depozito bedeli belirlendi. Mikroplastik Araştırma Grubu Başkanı Prof. Dr. Sedat Gündoğdu, “25 kuruşun 2025’te bedel olarak konması sistemin ölü doğmasına neden olacak” dedi.
Devede kulak bile değil
Dünyanın plastiklerle başı fena halde dertte. 1950’lerde 2 milyon ton olan plastik üretimi, tek kullanımlık ürünlerin gelmesiyle 2017’de 348 milyon tona çıktı. 2040’ta bunun da iki katını çıkacağı tahmin ediyor.
Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) raporlarına göre plastik atıklar, nehirlerle okyanusların her köşesine taşındı. Mikroskobik boyuttaki tek hücreli planktonların en küçüğünden, en büyük balinalara kadar denizdeki hemen hemen tüm canlılarda plastik atık görülüyor. Her yıl 19-23 milyon ton plastik atık dünya sularına bırakılıyor. Tek kullanımlık plastiklerse denizlerdeki kirliliğin yüzde 60’ını oluşturuyor. Geri dönüştürülebilen plastik oranı devede kulak bile değil.
Türkiye’de yılda 20 milyar ambalajlı içecek üretiliyor

Türkiye’de 0.1 ila 3.0 litre yılda yaklaşık 20 milyar cam, pet ve alüminyumdan yapılan ambalajlı içecek üretiliyor. Bunların çevre kirliliğine yol açmaması amacıyla hayata geçirilen depozito yönetim sistemi, 2025’te Türkiye genelinde devreye girecek. Başta satış noktaları olmak üzere birçok noktaya depozito iade makineleri yerleştirilecek. Ambalajlı ürünleri makineye attıktan sonra karşılığında şişe başına 25 kuruş alınacak. 25 kuruş, yazılımı Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından yapılan e-cüzdan hesabına yatırılacak.
Dünyanın ve Türkiye’nin tek kullanımlık ambalaj üretimi ve tüketimini kontrole almasının zamanı geldi de geçiyor bile. Türkiye’de 2050’de denizlerde balık sayısından daha fazla pet şişe olması bekleniyor. Günde 50 milyondan fazla içecek ambalajı tüketiliyor.
Her ambalaj barkodlu olacak
Bakanlığın hayata geçireceği ve Türkiye Çevre Ajansı’nın yöneteceği depozito yönetim sistemi, ambalajların çevresel etkilerini azaltmak ve ekonomiye kazandırmak amacıyla oluşturuldu. Sistemle, çevreyi kirletebilecek ürünlerin ve ambalajların fiyatına ek bir ücret ekleniyor. Böylece kontrolsüz bir şekilde çevreye bırakılması yerine, tüketicilerin katılımıyla kontrol altında ve düzenli bir şekilde toplanması hedefleniyor.
Bu amaçla cam, pet ve alüminyum ambalajlı içeceklerin ambalajlarının üzerinde taklit edilemeyen özel bir barkod sistemi ve Depozito Yönetim Sistemi (DYS) logosu kullanımı zorunlu hale getirildi. Süreçte ambalajlar DYS logosu olmadan tek kullanımlık olarak üretilmeyecek. Ambalaj üreticileri, ambalajlarını bu sisteme uygun biçimde üretmekle mükellef hale geldi.
Plastik şişeler yeniden dolum için uygun üretilmiyor
Bunlar işin teorisi. Ancak pratikte bazı sorunlar var.
Depozito sistemin tüm dünyada içecek ambalajı kaynaklı atıkların çevreyi kirletmesini önlemek ve yeniden kullanmak (geri kazanım) için uygulanıyor. Geri kazanım iki şekilde olabiliyor. Ya bu ambalajların yeniden doldurularak değerlendirilmesi ya da dönüştürülmesi.
Çukurova Üniversitesi öğretim üyesi Gündoğdu, Türkiye’de ambalajların yeniden doldurulmasının zor olduğunu söyledi: “Plastik şişelerin tekrar doldurulabilmesi için ona uygun üretilmiş olması gerekiyor. Şu anda piyasadaki ambalajların hemen hemen hiçbiri tekrar kullanım özelliğine sahip değil. Kaldı ki böyle bir çaba, zorlama, teşvik de yok. Aynı içecek grubundaki ambalajların, markalar arası geçişini sağlayabilecek standart bir tipte olmasına dair bir yönetmelik çıkması gerekirdi.”
Geri dönüşüm iyi mi?

Gündoğdu depozito yönetim sisteminin pet şişelerin geri dönüşüm endüstrisine kazandırılması amacıyla yapıldığını düşünüyor: “Tasarım aşamasında da onların çok fazla söz sahibi olduğunu görüyoruz. Tüm dünyada pet şişelerin geri dönüşüm oranına yüksek seviyede değil. En fazla yüzde 30’u geri dönüştürülebiliyor. Geri dönüşümleri pet şişe olarak değil daha çok tekstil sektörü vs. için. Ana yapılan işlem bunların ipliğe dönüştürülüp tekstil sektöründe daha düşük kaliteli ama daha pahalıya satılan, içeriğinde hangi kimyasalların olduğu belli olmayan riskli bir malzeme üretilmesi. Geri dönüşüm iyi bir şeymiş gibi pazarlanmasına rağmen en nihayetinde ortaya çıkan ürün maalesef bir toksik kimyasal kokteyl. Çünkü her pet şişe üretiminde farklı kimyasallar vs. kullanılıyor. Hangi üreticinin, hangi kimyasalları, ne kadar koyduğunu bilmiyoruz. Şeffaflık yok, zorunluluk da yok. Üreticiler beyan etmiyorlar.”
Cam şirketleri geri dönüşüme destek vermiyor
Pek çok Avrupa ülkesinde plastik ambalajların (özellikle içecek için olanlar) tekrar kullanılabilir şekilde tasarlandığını belirten Gündoğdu şöyle devam etti: “Bunlar tekrar geri toplanabiliyor. Ancak Türkiye’deki depo iade makinelerinin kurulumu, tasarımı, mantalitesiyle tüm malzemelerin geri dönüşüm tesislerine gönderilmesini amaçlanıyor. Burada hesaplanmayan bir şey var. Cam için geri dönüşüm o kadar yüksek değil maalesef. Çünkü birçok cam şirketi tekel pozisyonunda olduğu için geri dönüştürmek üzere şişeleri almıyor. Zaten bütün belediyeler de bundan şikayetçi.”
Gündoğdu’nun ambalajların toplanması için motivasyona ihtiyaç duyulduğundan şüphesi yok. Ancak bunu artırmak için bazı kriterlerin olması gerektiğini vurguladı. Kriterlerin başında ürün başına verilecek ücretin geliyor: “Çevreye gönül verenler para için toplamayacak. Ama kaç kişiler? İnsanların bundan bir kazanç elde etme motivasyonuyla hareket edeceklerini unutmamak lazım. Ambalaj ücretini yüksek tutmak, bu sistemin işlemesine katkı sağlar. 25 kuruş, yerde bulunsa alınmayacak bir para. Bir ekmek alabilmek için şimdinin parasıyla 40 şişe toplamak gerekiyor. Halkın coşkun akan seli geri dönüşüm otomatlarını bekliyormuş da ellerindeki bütün şişeleri atacakmış gibi bir algı var. Ama bu koşullarda öyle bir şey yok, olmayacak da. Kimse 25 kuruş için uğraşmaz. Türkiye’nin gerçeklerinden bihaber olarak tasarlanmış.”
‘Sıfır Atık Projesi’ gibi olacak
Yedi yıl önce Türkiye’de ‘Sıfır Atık Projesi’ hayata geçirildi. Projenin önem verilen ayaklarından biri de naylon poşetlerin depozito karşılığıyla alınmasıydı. Yedi yenedir 25 kuruşluk ücret değişmedi. Kampanyanın başında poşetlere para vermek yerine alışveriş torbaları kullanıldı. Ancak enflasyon, 25 kuruşluk tutarı anlamsız hale getirdi. Artık poşet başına 25 kuruş ödemek kimsenin umurunda değil. Hatta bazıları çöp poşetlerinden daha ucuz, bu amaçla kullanmak için ihtiyaçtan fazlasını ‘satın’ alıyor. Sıfır atık da çok büyük bir fark yaratamadı. Hala atıkların, çöplerinin yüzde 90’ı depolama sahalarına gönderiyor. Oysa ‘Sıfır atık’ hiç atık üretmemek demek.
Gündoğdu şöyle anlattı: “Toplam atık miktarını azaltmamız gerekirken ciddi bir artış söz konusu. Kampanyanın başındaki etkinin devam etmesi için poşet fiyatının artması gerekiyordu. Bir poşet en az 3-4 lira hatta belki 5 liraya kadar çıkmalı. Enflasyon karşısında her şeye zam yapılan bir ortamda poşete yapılmaması çözümün taca atılması anlamına geliyor.”
Sanayicilerin baskısıyla ücret düşük tutuluyor
Gündoğdu, sanayicilerin poşet ve pet şişeler için depozito ücretinin 25 kuruşun üzerine çıkmaması için büyük baskı kurduğunu söyledi: “En ucuz ambalajın en az 1.5 lira olması gerekiyor. Hoş asıl yapılması gereken pet şişelerin üretiminin ve gıdayla temasının azaltılması. Plastik, kimyasal ve petrolden üretilen bir madde. Toplansa, geri dönüştürülse de her yıl üretim miktarı artıyor. Bu da demek oluyor ki sistemlerin hiçbiri plastiğin çevreye salınımını azaltmıyor.”