
H. Ayhan Tinin / Sanat da var / Tiyatro
insanatinart@gmail.com
Kaybolanın ne olduğunun bilinmediği bir gece…
Bir yılbaşı gecesi…
Bir kentsoylu diğeri toprak kökenli iki küçük burjuva…
O gece kırmızı çizgilerini aşarak yaptıkları konuşmayla, bütün bir hayatı çözebilirler mi?
Yoksa sonunda evliliklerinin korunaklı hayatına dönüp “Biz başkayız” diyerek herkes gibi yapmaya devam mı edecekler?
Bunun bir doğrusu var mı? Ya da doğrusunu bilen var mı?
Semaver Kumpanya, ‘Mağrur Fil Ölüleri‘ oyunuyla iki perde tiyatro keyfi yaşatıyor.
Oyunun geçtiği 1969’u 1970’e bağlayan yılbaşı gecesi hem Türkiye hem de Dünya açısından oldukça sarsıntılı bir zaman dilimi…
Bu sarsıntıyı bilmeden Belkıs ile Cahit’in tartışmalarını anlamlandırmak kolay değil.
Bu bağlamda Hakan Tabakan’ın metni meraklı seyirciye güzel bir araştırma alanı da açıyor.
O yıl ODTÜ’de ABD büyükelçisinin otomobili yakılmış. Singer fabrikasında işçiler, büyük eğitim yürüyüşü ile öğretmenler göz altına alınmış. TPAO Batman’da petrol bulunduğu ve Türkiye’nin geleceğinin değiştiği müjdesini vermiş. Amerika’da 250 bin kişi “Vetnam’a hayır” diye yürümüş. Led Zeplin rock, folk, mitoloji ve mistisizm içeren ilk albümünü çıkarmış…
Bütün dünya arayış içinde… Daha iyi bir dünya özlemi sınırları aşmış.
Albay Kaddafi Libya’da devrim yapmış. İnsanlık Ay’a inmiş. 6. Filo İstanbul’a gelmiş. Prag’da Sovyet işgalini protesto eden bir öğrenci kendini yakmış. Kimse farkında değil ama internet ilk denemeleriyle doğmuş.
İşte 1969 yılı bu…
Bir akademisyen çocuğu olan Cahit ve bir toprak zengininin İstanbul’da okumuş kızı Belkıs o yılbaşı gecesini nasıl ve kiminle geçireceklerini konuşurken hayatlarını ve evliliklerini de sorguluyorlar.
İki küçük burjuva… Yalnızca hayatları iyi olsun, eğlenceli olsun, mutlu olsun istemişler. Evlenmişler. Ama olmamış.
1970’de de olmayacak. İngiltere’de Hong Hong virüsü bir haftada 2 bin 850 kişiyi öldürecek… Gülriz Sururi ve Engin Cezzar’ın ‘Düşenin Dostu’ oyunu yasaklanacak… Halide Edip büstü dinamitlenecek… Türkiye’nin Ortak Pazar (AB) üyeliği için katma protokol imzalanacak… Polonya’da yürüyüş yapan işçiler kurşunlanacak…
Cahit’in babasının ölümünden sorumlu olanlar delil yetersizliği ile beraat etmiş. Belkıs’ın babası değişen ekonomik koşullara dayanamayıp iflas etmiş.
Cahit güçsüzlüğünden arınmak için İnce Memed romanını kaçıncı kez okuyor. Memed kazandıkça o da rahatlıyor. İçinden Belkıs’ın babasına benzeyenleri suçluyor.
Belkıs kaybettiği bebeğinin ve kimsenin kapısını çalmadığı hayatlarının eğlencesizliğini Cahit’e yüklese de elinde kalan tek şeyin bu aşk ve evlilik olduğunu biliyor. Yine de aşkın kıskançlığı ve evliliğin hırçınlığı arasına sıkışmış bu ilişkiyi hem hırpalıyor hem de istediği biçime dönüşmesini bekliyor.
Yaşanılan bir evlilik hayatının bütün hüznü ve öfkesi bazen “Malumatfuruş Cahit bey” gibi küçücük bir cümlede patlayıveriyor.
Aşkla, aşkın ölümü arasında söylenmiş ve söylenmemiş sözlerin sağanağında, kazasız belasız atlatılmak istenen o yılbaşı gecesinde sahnenin ortasında bir pandora kutusu açılıyor…
Belkıs’ın kendisiyle dolu dünyası, onun öfkesiyle yüzleşemeyen Cahit’in içtenlik gibi sunduğu korkuları…
Sezin Boyacı ve Sarp Aydınoğlu oynadıkları karakterlere çok başarılı bir şekilde hayat veriyorlar sahnede… Seyirci oyun sonunda hak ettikleri gibi ayakta alkışlıyor.
Sezin Boyacı’nın sahnedeki zamanlamaları neredeyse kusursuz. Sarp Aydınoğlu sahneden, vıcık vıcık olmadan da komedi unsurlarının nasıl seyirciye yansıtılacağını ders gibi gösteriyor. ‘Mağrur Fil Ölüleri‘ bir fili ölümden kurtarmak mümkün olmasa da bir evliliği hayatın sıradanlığından kurtarıp aşk haline dönüştürmenin mümkün olduğu umudunu veriyor izleyenlere…