6-18 Kasım tarihleri arasında 194 ülkenin katılımıyla Mısır’ın Şarm El-Şeyh kentinde toplanan Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Konferansında Türkiye, iklim değişikliğine neden olan sera gazı emisyonunu azaltma amacıyla belirlediği 2030 iklim hedefini açıkladı. Türkiye’nin “Emisyon artımında azaltıma gitmek” şeklinde özetlenebilecek açıklaması yıllardır ülkemizde yurttaşların aklıyla dalga geçen politikaların, dünya halklarının da aklıyla dalga geçme şekline evrildiğini gösteriyor!..
Doları düşük tutmak için ekonominin arka kapılarında bozdurulan 128 milyar dolara ya da daha güncel bir ekonomik veriyle, yine dövizin yükselmesini önlemek adına uygulanan “kur korumalı mevduat hesabı”nın yılın sonunda ülkeye maliyetinin 300 milyar liraya ulaşacağını göz önünde bulundurduğumuzda siyasi iktidarın emisyon azaltımı maliyetini göze almamasını tamamen sınıfsal tercihleri ile açıklamak gerekiyor. Üstelik bu rapora göre emisyon azaltımı sonucu çevresel kirliliğin azalması sonrası sağlık maliyeti de ciddi oranda azalacak. Yüzde 32 emisyon düşüklüğü, sağlık maliyetlerini de 42 milyar dolar düşürecek! Bu çok ciddi bir rakam ama bu sefer de hasta garantili şehir hastaneleri boş kalacak, ilaç sanayi, özel hastaneler kârdan zarar edecekler! Fosil yakıtlardan geriye gidiş de termikçi şirketlerin hiç işine gelmeyecekti.
İşte tam bu nedenle siyasi iktidarın Mısır’daki emisyon taahhüdünü, sınıfsal tercihini de ortaya koyması olarak okumak gerekiyor. AKP yine halkın en geniş kesimlerini, yoksulları, işçi-emekçileri, gelecek neslin sağlıklı bir çevrede yaşamasını değil ilaç tekellerini, enerji şirketlerini, maden işletmelerini, özel hastaneleri tercih etti! Şaşırdık mı?!