‘Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği’, cinsel şiddeti besleyen, toplumda doğru bilinen yanlışlara dikkat çekmek, cinsel şiddete maruz bırakılanları suçlayan ve failleri aklayan algı ve pratikleri görünür kılmak ve bunlara karşı argümanlar üretmek için ‘Öyle Değil Böyle’ kampanyası başlattı.
Kampanyada, Ayça Damgacı, Berrak Tüzünataç, Ceren Moray, Esra Dermancıoğlu, Hasibe Eren, Laçin Ceylan, Seyhan Arman ve Tülin Özen’in de aralarında bulunduğu isimler, cinsel şiddetle ilgili üretilen yanlış inanışlara, bu inanışları besleyen dile, söyleme ve yaklaşıma “Öyle Değil Böyle” dedi.
Cezayir Restoran’da yapılan lansmanda toplumun her kesiminden insan, cinsel şiddet konusunda çözümün bir parçası olmaya çağırıldı. Cinsel şiddetin toplumda herkesi ilgilendiren, toplum içinde öğrenilen, dolayısıyla önlenebilecek bir şiddet türü olduğu; onu besleyen toplumsal algının dönüşmesiyle ortadan kaldırılabileceği vurgulandı.
Kampanyada dikkat çekilen ‘cinsel şiddet mitleri’ ve bu mitleri çürüten argümanlar şöyle:

Cinsel şiddetle ilgili toplumda yaygınlaşmış ve gerçek olmayan genellemeler, inanç ve yargılar söz konusu. Bunlar doğru bilinen yanlışlar veya mitler. Cinsel şiddeti yeniden üreten, sürdüren, görünmez kılan mitler toplumsal cinsiyet kalıplarından besleniyor. Toplumun cinsiyetlerinden ötürü kişilerden beklediği roller ve davranışlar cinsel şiddete zemin ya da bahane değil.

Cinsel şiddet, hayatta kalanın ne giydiğiyle, mesleğiyle, hangi saatte nerede olduğuyla, medeni haliyle, cinsiyet kimliğiyle ve/veya cinsel yönelimiyle ilgili değil. Bunlar hayatta kalanın cinsel şiddeti ‘hak ettiğini’, eksik, yetersiz, yanlış kararlar verdiğini ima eden inanışlar. Oysa cinsel şiddet sadece failin suçu ve sadece failin sorumluluğunda.

Evlilik içi cinsel şiddet suç ve cezası var. Kişilerin partnerleriyle ilişki biçimleri her ne olursa olsun, ister evli ister flört ediyor olsun, ister birlikte yaşasın, her ilişkide onay almak zorunlu. Onayın olmadığı her eylem cinsel şiddet. Cinsel şiddetin kişilerin medeni durumları üzerinden cinsellik gibi gösterilmesi faili ve toplumdaki yanlış inanışları güçlendiriyor. Bir toplum sağlığı sorunu olan cinsel şiddeti gizliyor.

Cinsel şiddet faili gündelik hayatta saygı duyulan, sevilen ve önemli olan bir kişi, aileden birisi, bir tanıdık, sevgili ya da bir yabancı olabiliyor. O kişinin ünlü biri, birinin babası, eşi vs. olması şiddetin uygulayıcısı olmayacağı anlamına gelmiyor. Cinsel şiddet uygulamak kişilerin meslek, statü, ekonomik, sosyal ve kültürel sınıflarından bağımsız.

Cinsel şiddet şaka malzemesi değil. Şaka adı altında cinsiyetçi, cinsel şiddeti olağanlaştıran ve olumlayan ifadeleri kullanmak cinsel şiddet tehdidi. Cinsiyetçi şakalar, küfürler, ayrımcı ifadeler şiddeti besliyor. Değişim dilde başlıyor, toplumu dönüştürmek dili dönüştürmekle mümkün.

Cinsel şiddete maruz bırakılanın yediği, içtiği, giydiği, söylediği, yaşam tarzı; kısacası herhangi bir davranışı cinsel şiddetin bahanesi değil. Cinsel şiddet uygulayanın suçu. Bahane bulmaya çalışmak mağdur suçlayıcılık. Mağduru suçlayanlar “Hiç kimse cinsel şiddeti hak etmez” yerine “Bazı insanlar cinsel şiddeti hak eder” düşüncesinden besleniyor.

Cinsel şiddet toplumsal bir sorun. Her yaştan, sınıftan, cinsiyet kimliğinden, cinsel yönelimden ve yaşam tarzından insan cinsel şiddete maruz bırakılabiliyor. Toplumda sadece belli bir kesimin bu suçun mağduru olduğu yaklaşımı doğru değil. Örneğin, erkeklerin yaşadığı cinsel şiddet toplumsal yapının ataerkilliği nedeniyle daha az görünür.

Cinsel şiddet kişilerin kontrol edilemeyen dürtüleriyle, cinselliğiyle ilgili değil, güç ve iktidar ilişkileriyle ilgili. Toplumda öğrenilir, kaynağını toplumsal cinsiyet normlarından alıyor. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasıyla cinsel şiddet önlenebiliyor.