Şimdi temel soru şu: Sadi Güven ve 10 arkadaşı kendilerine hakaret edildiği konusunda herhalde fikir birliği içinde hareket ettiler. Şunu şimdilik bilmiyoruz: Acaba bu davayı açmaları için iktidar cenahından bir yönlendiriş oldu mu olmadı mı?
Nedenine gelince, İmamoğlu’nun açıklaması, İçişleri’nde oturan ve iktidarın bir numaralı siyaset savaşçısı konumundaki Soylu ile karşılıklı “ahmak atışması” ile ilgilidir.
İddianamede adı geçen 11 yargıcın hiçbiri bunu görmemiş olabilir mi?
Son mahkeme başkanı bile İmamoğlu’nun sözlerinin Soylu’ya yönelik olduğunu, Yüksek Seçim Kurulu üyelerine yönelik olmadığını söylediğine göre?
Baktığımızda önce hakaret olayı kotarılıyor, sonra da mahkemeye ceza ver deniliyor… Bu talimata karşın yargıç, vicdanına göre hareket edince Samsun’a atanıyor.
Yani baştan sona tepeden kotarılmış bir sahte dava ile karşı karşıyayız…