UMUT ÖZKIRIMLI
Dikkatli bir Twitter takipçisiyseniz, Dünya Kobani Günü ilan edilen 1 Kasım sabahı Wan Bağımsız Milletvekili Aysel Tuğluk ile Türkiye Gazetesi yazarı, ‘akil insan’ Yıldıray Oğur arasında yaşanan polemik gözünüzden kaçmamıştır.
T24’te yayımlanan ‘Kobanê’den sonra çözüm süreci ve AKP’nin tükenişi’ başlıklı yazısından sonra AKP yanlısı yazarların hedefi haline gelen, Başbakan Davutoğlu tarafından bile ‘ordu göreve’ çağrısı yapmakla suçlanan Tuğluk, 1 Kasım sabahı Diyarbakır sokaklarında boy gösteren tankları kastederek “Kim darbeci? Kürtlere karşı askerle kim iş tutuyor? İşte Amed” diye bir tweet attı.
Tweet, her zamanki had hudut bilmeyen, iğneleyici üslubuyla Tuğluk’u sekülerlerin kapısında bekleyen ‘çılgın ve vazgeçmeyen bir aşık’a benzeten Oğur’a sesleniyordu. Bu tweete 7 Ekim günü Diyarbakır’da vahşice katledilen Yasin Börü’nün ölü bedeninin fotoğrafını göndererek yanıt veren Oğur’a göre “Bi önceki ‘sivil’ eylemde 16 yaşındaki çocuk bu hale getirilince” askerin sokağa inmesinde şaşılacak bir şey yoktu.
Oğur’un “Kalpsizler gibi acıları mı yarıştıralım” diye soran Tuğluk’a cevabı da hazırdı. Tuğluk’un Yasin için edilmiş tek bir kelimesi var mıydı?
Örnek alınması gereken bir hassasiyet!
Doğruya doğru, Yıldıray Oğur PKK’ya yakın olduğu iddia edilen bir grup tarafından linç edilen Yasin Börü konusunda örnek alınması gereken bir hassasiyet sergilemişti.
6-7 Ekim olaylarıyla doğrudan ya da dolaylı ilgili dokuz yazı kaleme alan ve yaşananlardan –rastlantı bu ya, aynı AKP iktidarı gibi– sadece HDP ve Kandil’i sorumlu tutan Oğur, bu yazıların beş tanesinde Börü’nün katledilmesini detaylarıyla tasvir etmişti Oğur (“üçüncü kattan aşağı atıldı”; “insanları binalardan atıp”; “16 yaşındaki Kürt çocuklarının başını taşla ezen”; “binadan atılıp kafası ezilmiş 16 yaşındaki çocuğun”; “linç edilip, başı ezilerek öldürülen 16 yaşındaki bir çocuk”; “sokakta başı ezilen çocuk”).
Böylelikle çocuk ölümleri konusunda bir ‘aydın’a düşen sorumluluğu fazlasıyla yerine getirmişti (Burada ironi yok; Börü’nün katli, katlediliş biçimi insanlık dışı bir vahşet örneği. Sorumlusu kim olursa olsun).
‘Ölüye ölü demem, öldüren PKK’lı olmadıkça’
Sorun şu ki 6-7 Ekim olaylarında Yasin Börü ile birlikte (bu yazının yazıldığı tarihe kadar) 49 kişi daha hayatını kaybetmişti ve nedense Oğur’un yazılarında PKK ya da PKK sempatizanı grupların öldürdüğü kişilerin dışındakilerin esamesi okunmuyordu!
Polis ya da Özel Harekat tarafından vurulan Hasan Buksur (25), Yunus Aktaş (19), Murat Dağ (24); Hüda-Par/Hizbullah tarafından öldürüldüğü iddia edilen Emrah Demir (23), Mahsum Çoban (21), Uğur Özbay (19), Bilal Gezer (29); korucular tarafından katledildiği söylenen Yusuf Çelik (17) ve babası Necmettin Çelik (45); jandarma tarafından vurulan Abdülkerim Seyhan (27) ve daha niceleri Oğur’un 9 yazılık 6-7 Ekim külliyatında kendilerine bir satır bile bulamamıştı (bunlar hep iddia demeyin; PKK’ya atfedilen cinayetlerin büyük bölümü de iddia).
Daha da ilginci, ölümler konusunda bu kadar hassas olan Oğur, HDP’nin ilk aşamada PKK’nin üzerine atılan Bingöl suikastinin araştırılması için meclise sunduğu önergenin AKP tarafından neden reddedildiğini sormaya bile gerek duymamıştı!
Oğur’un sessizliği, olayın failleri olarak gösterilen ve bizzat başbakan tarafından “bir-iki saat içinde cezalandırıldıkları” iddia edilen dört kişinin olayla ilgisi olmadığı ortaya çıktıktan sonra da sürecekti. Yoksa Oğur, ben ‘Ölüye ölü demem, öldüren PKK’lı olmadıkça’ düsturunu mu benimsiyordu?
Ya Berkin, Ethem, Medeni ve Ali İsmail?
En iyisi Oğur’un başka ölümlerle ilgili tutumuna bakmaktı. Türkiye Gazetesi’nde yazmaya başladığı 17 Eylül 2013’ten 3 Kasım 2014’e kadar 98 yazı kaleme alan Yıldıray Oğur, örneğin Berkin Elvan’dan kaç kez bahsetmişti? Ya bir sokak arasında dövülerek öldürülen Ali İsmail Korkmaz? Polis kurşunuyla hayatını kaybeden Ethem Sarısülük? Asker tarafından vurulan Medeni Yıldırım? Kafasına gelen gaz fişeğiyle can veren Abdullah Cömert? (Örnekler, söylemeye bile gerek yok ama, Oğur’un tutumunu test edebilmek için özellikle kolluk güçleri tarafından ‘katledilenler’ arasından seçildi).
Berkin Elvan: Toplam üç kez. Bunların ikisi Erdoğan’a yönelik nefreti örneklemek için seçilmiş tweetler. Yani Oğur, 98 yazıda Berkin’den sadece bir kez bahsetmiş, o da cinayeti kınamak için değil, Gezi’ye sempatiyle bakan ‘TÜSİAD’cılar’ı eleştirmek için (hukumetdustumu.com, 14 Mart 2014. Aynı yazıda Burak Can’ı öldüren DHKP-C’nin sert bir dille eleştirildiğini de not düşelim).
Ali İsmail Korkmaz: 0 (yazıyla ‘sıfır’)!
Ethem Sarısülük: 0 (yazıyla ‘sıfır’)!
Medeni Yıldırım: 0 (yazıyla ‘sıfır’)!
Abdullah Cömert: 0 (yazıyla ‘sıfır’)!
Ölecekseniz öldüreni iyi seçin!
İyi ama barış için kapı kapı dolaşan bir ‘genç akil’ ölü seçici olabilir miydi? Belli ki basireti bağlanmıştı.
Hem Tuğluk’a attığı başka bir tweette ifade ettiği gibi, “Uludere için devlet halkını katletti manşetini atan gazetenin yazı işlerinde” çalışmıştı. 8 Ocak 2014’te yazdığı bir yazıda ‘Başbakan Erdoğan devlet adına özür dilemelidir’ bile demişti.
Gerçi 34 sivilin hayatına mal olan bir katliam özür dilemesi gereken başbakanın deyişiyle ‘Ankara’nın karanlık dehlizlerinde’ kaybolup gitmişti ama Oğur ne yapsındı? Roboski için de dokuz yazı yazacak, akiller toplantısında devlet büyüklerinden hesap soracak değildi ya. Hem cumhurbaşkanının uçağında fotoğrafçılara poz verirken bu tarz tatsız konuları dile getirmek yakışık alır mıydı?
Yine de siz siz olun, ölecekseniz ‘Yeni Türkiye’ eliyle ölmemeye dikkat edin. Belki o zaman ‘genç akil’in listesinde kendinize bir yer bulursunuz.
Not: Araştırma sürecinde bana yardımcı olan University of Queensland Tarih Bölümü Yüksek Lisans öğrencisi Nadir Fırat’a teşekkürü borç bilirim.