Doğrusu bu dönemde AK Parti içindeki bir grubun “MHP yerine Kürt seçmen tabanına yönelme” tartışması da örtülü biçimde sürdü. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin de gerek bu iç nabzı tutma gerekse ABD ile görüşmelerin stratejik detaylarını öğrenme çabası hız kesmedi.
Lakin gelinen noktada…
31 Mart 2019 seçimlerinin, 24 Haziran 2018 seçimleri ile orantılı ve uyumlu sonuçlar üretmesinin önemini AK Parti ve MHP’nin sağduyulu merkezleri kabul etti.
Artık vakit de daraldı. Duygusallığın değil mantığın gereği ağır bastı.
İstanbul ve Ankara gibi seçim sonuçlarına doğrudan etki eden merkezlerde sıkıntı yaşanması halinde Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin tartışmaya açılabileceğinin altı çizildi.
CHP- İYİ Parti- HDP ve Saadet’in adam ve alan paylaşılmasına dayalı, ilkesellik içermeyen ve sadece AK Parti karşıtlığında biçimlenen ittifakının, üst akıl destekli bir proje olduğu kesinleşti.
AK Parti’deki analizlerde, MHP’nin ısrarcı olduğu illerde aday gösterilmemesi halinde, seçmenin tepkisellikle hareket edebileceği ve sıcak baktığı alternatif adaya yönelebileceği görüldü.
MHP’nin Ankara ve İstanbul’da, AK Parti’nin ise Bahçeli’nin seçim bölgesi olan Osmaniye’de ve tabanda uzlaşma sağlanabilecek bir ilde daha (Isparta gibi) aday çıkarmaması seçeneği öne çıktı.