ONUR ÖNCÜ
@oencueonur
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Meclis açılışında DEM Partililerle tokalaştıktan sonra PKK lideri Abdullah Öcalan’a, “Teröristbaşı gelsin Meclis’te konuşsun, PKK’yı lağvetsin” demesiyle başlayan ‘süreç’ DEM Partili iki vekilin İmralı ziyaretiyle yeni bir noktaya geldi.
Dünkü görüşmenin ardından bu sabah DEM Parti, Öcalan’ın mesajını paylaştı. Mesaja göre Öcalan ‘sürecin başarısı için… gereken pozitif adımı atmaya ve çağrıyı yapmaya hazır.’ Mesajda dikkat çeken noktalardan biri çözümün adresi olarak Meclis’in işaret edilmesi…
Öcalan’ın mesajı nasıl karşılık bulacak? Bundan sonra gerekli adımlar atılacak mı? PKK silah bırakır mı?
DEM Parti Grup Başkan Vekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, CHP Grup Başkan Vekili Gökhan Günaydın, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüsü Ali Kenanoğlu, Saadet Partisi Meclis Başkan Vekili Bülent Kaya, akademisyen Prof. Dr. Vahap Coşkun ve siyasal iletişimci Eren Aksoyoğlu’la konuştuk.
‘Tarihi bir mesajdı‘
Gülistan Kılıç Koçyiğit: Heyetimizin sayın Öcalan’la yaptığı görüşmeden sonra kamuoyuna aktardığı mesajın kendisi tarihi niteliktedir. Aslında barışın yol haritası, barışa dair kendi kararlılığını, demokratik çözüm için durduğu yerin altını bir kez daha çiziyor. Bu anlamıyla tarihsel olarak kardeşliği, Türk-Kürt ittifakını yeniden güçlendirmeye dikkat çekiyor. Bir kez daha barış noktasında durduğunu, Kürt sorununun demokratik çözümü noktasında sorumluluk almaya, rolünü oynamaya hazır olduğunu anlıyoruz.
Öcalan geçmiş dönemde de Meclis’in rolüne dikkati çekmişti. Bu sefer de hem bütün siyasi çevrelere bu meselenin, Kürt sorununun demokratik çözümüne yaklaşımın dönemsel ve dar yaklaşımların ötesinde ele alınması gerektiğini ve böyle bir inisiyatif gerçekleştirilmesini gerektiğine dair mesajını verirken, aynı zamanda en önemli zeminlerden Meclis’i tarif ediyor. Tabii ki Meclis siyasal ve anayasal zemin açısından yasal ve anayasal düzenlemeler açısından kritik, önemli bir nokta. DEM Parti olarak bu sorumluluğun gereğini her düzeyde yerine getirmeye açığız. Zaten heyetimiz diğer siyasi partilerin liderleriyle randevu alarak görüşmeler gerçekleştirecek. Meclis zemininde de yapıcı şekilde bu süreçte herkese katkısının olması için çalışma yapacağız. Elimizi taşın altına koyacağız.
Sayın Öcalan 22 Ekim’de Ömer Öcalan’la yaptığı görüşmede, “Koşullar oluşursa çatışma ve şiddet zemininden siyasi ve hukuki zemine çekecek güçteyim” diyordu. Bu anlamıyla muhtemelen yapacağı çağrı ve açıklamalar tam da hukuki ve siyasi zemine dönük olacaktır.
‘Meclis’in ve ana muhalefetin bildiği tek bir husus yok‘
Gökhan Günaydın: Ziyaretten 24 saat sonra bir metin gördük. Herhalde bu Öcalan ile ‘devlet yetkililerin yaptığı‘ bir sürecin son halkasıydı. Bir sürü şeyin konuşulduğu açık. 1 Ekim’den bu yana Bahçeli’nin ve ona eşlik eden (Cumhurbaşkanı Tayyip) Erdoğan’ın gayretlerini görüyoruz. Öcalan da bunu paradigma diye tanımlıyor. Onlarla ne konuşuldu hiç bilmiyoruz.
Sırrı Süreyya Önder ve Pervin Buldan’ın açıklaması neden 24 saat gecikti? Onu da bilmiyoruz. Ama elimizde bir metin var ve metin şundan ibaret, Devlet Bahçeli ve Erdoğan’a teşekkür ediliyor, Türkiye’de Kürtler ile Türkler arasında bir kardeşliğin kurulması gerektiğinden bahsediliyor ve arkasından da Gazze ve Suriye’de yaşananların meselenin çözümünü acil noktaya getirdiğini ifade ediyor. Peki sonra? Üzerine konuşacağımız konu nedir? TBMM’nin ve ana muhalefet partisinin bildiği tek bir husus yok bu konuda. Gidenler ne biliyordur onu da bilmiyoruz. Devlet Bahçeli’nin de ne bildiğini bilmiyoruz. Dolayısıyla üzerine yorum yapabilecek herhangi bir durum yok. Ama şu söylenebilir, toplumsal mutabakat aranarak, şeffaflık ilkesi çerçevesinde hukuki meşrutiyet temelinde kalınarak ve TBMM çatısı altında bütün sorunların çözülmesi gerektiği gibi, Kürt sorunu da çözülmeli. Ama “Biz bunları gizli görüşmelerle yapıyoruz, siz de bunlara sorumlu muhalefet olarak destek olun” deniyorsa ortada destek olması gerekecek ya da gerekmeyecek bir metinden haberimiz olmadığı için söyleyebileceğimiz bir şey de olmaz.
‘Bundan sonra iş iktidardadır‘
Ali Kenanoğlu: Şu an içinde bulunduğumuz ortam, yanı başımız karışık. Bunun karşısında Türkiye’nin içeride ve dışarıda barışı tesis etme ihtiyacı var. Bu da Türk ve Kürtlerin barış içinde bir arada yaşamasıyla mümkün olacaktır.
Uluslararası alana yayılmış bir Kürt sorunu var. İçeride sorunu çözmezseniz dış müdahalelere açık hale geliyorsunuz. O anlamıyla Türkiye’nin Kürt sorununu çözmesi gerekiyor. Bu anlamda bu ziyaret, bu mesaj önem arz ediyor.
Burada bütün mesele birilerinin beklediği gibi, ‘Öcalan serbest bırakılsın, bunun karşılığında da örgütü feshetsin’ meselesi değil. Zaten mesajın özeti şu: Türkiye’nin demokratik bir cumhuriyete evrilmesi, Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yollardan çözülmesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir hukuk, demokratik bir cumhuriyet haline dönüşmesi için hazırız. Bu mesajda cumhuriyetin ikinci yüzyılında yeni bir anayasayla kurucu bir anayasayla Türkiye’de Alevilerin de Kürtlerin de kadınların da sorunlarının çözüldüğü demokratik bir cumhuriyete evrilme beyanı var.
Abdullah Öcalan daha önce Ömer Öcalan’la görüşmesinde de kendisinin bu süreci yürütmeye hazır olduğunu belirtmişti. Burada da bu süreç için gerekli çağrıyı yapmaya hazır olduğunu ifade ediyor. Bugün Kürt siyasi aktörleri söylemesi gereken her şeyi söyledi. Daha önce Kandil açıklama yaptı, “Biz liderimizin yürüteceği müzakere çerçevesine hazırız” dedi. DEM Parti “Bu sürece katkı sunamaya hazırız” dedi. Bundan sonra bütün iş iktidardadır. İktidarın adım atması gerekiyor. Ama bu adımı atarken de Öcalan’ın da vurguladığı gibi muhalefetin de katkı sunabileceği şekilde parlamentonun esas alınarak şeffaf bir şekilde yürütülmesi gerekiyor. Bundan sonra söyleyecek söz kalmamıştır. Artık adım atılması lazım.
‘İhtiyatla yaklaşmak lazım‘
Bülent Kaya: DEM Parti’den randevu talebi olduğunda tabii ki de yetkili kurullarımızla görüşürüz. Siyaseten bu konu konuşulur, siyasetçilerin görüşme taleplerine yok demesi sağlıklı olmaz.
Niyetinde ülke egemenliğine karşı yıllardır silahlı bir mücadele içinde olan bir yapının elbette tasfiyesiyle sonuçlanacak bir adım olumludur. Ama ihtiyatla yaklaşmak lazım. Sonuçlarını ve ne yapılmak istendiğini görmek lazım. Bunun bu kadar kapalı yürütülmesi sağlıklı değil.
Sırrı Süreyya Önder ve Pervin Buldan’ın siyasi partilerin genel başkanlarını randevu talep ederek ziyaret etmesinden önce, bence Bahçeli ve Erdoğan’ın siyasi partilerin genel başkanlarına ne yapmak istediklerini bilgilendirmesi daha doğru sağlıklı olur.
‘Sürecin en önemli adımı atıldı‘
Prof. Dr. Vahap Coşkun: Bahçeli’nin 1 Ekim’de başlattığı sürecin en önemli adımı atıldı. Nihayetinde Öcalan’ın buna nasıl karşılık vereceği bekleniyordu. Bahçeli ve Erdoğan’ın vurguları da PKK’nin silah bırakması, hatta lağvedilmesi ve bu yönde de Öcalan’ın çağrıda bulunması gerektiğini ifade ediyordu. Öcalan da olumlu bir adım atamaya hazır olduğunu ifade ediyor. Dolayısıyla 1 Ekim’deki o adımın karşılık bulduğunu ve yeni bir sürecin başladığını söylememiz mümkün. Bahçeli ve Erdoğan’ın bu paradigma değişikliği Öcalan tarafından paylaşılıyor. Bunu metinden net bir şekilde görmek mümkün.
Yine metinde vurgu yapılan konulardan birisi de Gazze ve Suriye’deki gelişmeler… Biz de bu süreçte devletin tavır değişikliğinin en önemli sebeplerinden birinin, bölgesel dinamikler olduğunu belirtiyorduk. Bölgesel dinamiklerin istikrarsızlık hali devleti yeni bir adım atmaya yönlendirirdi. Artık yeni bir sürecin başladığını söyleyebiliriz.
Bundan sonraki dönemde en önemli hususlardan biri, Öcalan’ın Meclis vurgusu. Yine aynı şekilde olumlu bir atmosferin oluşmasında muhalefetin de elini taşının altına koyması gerektiğini belirtiyor. Meclis’teki diğer partilere, büyük oranda CHP’ye de yöneltilmiş bir mesajdı. CHP’nin bu süreç içinde yer alması ve adım atması gerektiğini ifade ediliyor.
Muhtemelen bundan sonraki dönemde Sırrı Süreyya Önder ve Pervin Buldan, Öcalan’ın bakış açısını siyasal iktidarla olduğu gibi, Meclis’teki diğer partilerle de paylaşacak. Dolayısıyla diğer partileri de bu sürece katmaya çalışacaklar ve Meclis’i odak noktası haline getiren bir çözüm mimarisini inşa etmeye çalışılacaklar.
Bu bağlamda 2013-2015’ten daha olumlu bir atmosferde olduğumuzu düşünüyorum. Çünkü o zaman Meclis’te ciddi bir muhalefet vardı. Hatta o dönem MHP bunu bir ihanet süreci olarak nitelendirip hem sokaktaki hem de Meclis’teki muhalefetin başını çekiyordu. CHP, çok hevesli bir tutum içinde değildi. Şimdi ise çok farklı bir tablo var. Meclis’te sadece İYİ Parti’nin açıktan muhalefet ettiği bir açılım süreciyle karşı karşıyayız. Dolayısıyla bu süreç içerisinde Meclis’te birtakım adımlar atılmak istenirse daha olumlu bir tablo var. Bir yeni dönemin başladığını söyleyebiliriz.
‘CHP’nin rol aması için cesaretli davranması lazım‘
Eren Aksoyoğlu: Öcalan’ın Meclis vurgusu çok önemli ama bunun Mecliste karşılık bulması kanımca pek mümkün olmayacak.
Bir toplumsal mutabakat için CHP’nin rızasına ihtiyaç var. Ama CHP kendi içindeki dinamikler sebebiyle o rızayı şu anda üretemez.
CHP’de bir kırılganlık var. CHP, topyekûn bir arada hareket eden ve içinde muhalefeti barındırmayan bir grup değil artık. CHP sürecin içerisine dahil olmaya konjonktürel olarak çok uygun değil. Çünkü iki kanatlı bir parti görüntüsü sebebiyle kullanılacak. Özgür Özel ve genel merkez hangi hamleyi yaparsa yapsın bir karşıtlığını kendi içerisinde üretecek.
CHP sürecin aktörü olmak istiyorsa her şeyden önce cesaretli davranmalı. Aynı zamanda Kürtlerin sosyolojik tabanına da temas edebilecek bir türde birtakım kavram setlerini konuşması gerekiyor ve birtakım çok net çözüm önerilerini ortaya koyması gerekiyor.