HDP’nin seçimin sonucunu belirleyen anahtar bir parti olması, her iki blokta da bu partiyle görüşmeyi zul sayan iki ‘ülkücü damar’ı zorladıkça zorluyor.
Şimdi ne iktidardaki ne muhalefetteki ‘ülkücü damar’ HDP’den açıkça oy isteyebiliyor. İsteseler bir dert, istemeseler iki. Ama bu oylara ihtiyaçları olduğu çok açık. Selahattin Demirtaş’ın Meral Akşener’e bir HDP seçmeni olarak yazdığı mektup bu çelişkiyi yüze vurarak soruyor: ‘HDP destek kararı alırsa Sayın Kılıçdaroğlu çok yüksek olasılıkla cumhurbaşkanı olacak ve siz de cumhurbaşkanı yardımcısı olacaksınız. Ayrıca partiniz birkaç bakanlık görevi üstlenecek. HDP seçmeninin oyuna ve desteğine talibiz ama HDP’yi kurumsal olarak muhatap almaya karşıyız diyorsanız… ‘siyasi haklarını ve sorumluluğunu HDP’ye vermiş olan seçmeni nasıl ikna edeceksiniz?
HDP ve içinde olduğu Emek ve Özgürlük İttifakı ortak bir adayı desteklemek konusunda hemfikirler. Verecekleri oydan yararlanacak olan İyi Partinin bu oya hiç ihtiyacı yokmuş gibi davranması, burnundan kıl aldırmaması bu ittifak kadar Kılıçdaroğlu’nu da ilgilendiriyor. ‘Ülkücü damarı tutuyor’ diye geçiştirilecek bir mesele değil bu.
Bu ittifakın CB adayına oy verecek olan halk temel demokratik hak ve özgürlüklerin korunacağına ilişkin büyük bir beklentiyle seçimi bekliyor. Bu yabana atılmasın, kimsenin oyu cepte sayılmasın.