Dahası kimin lidere en çok itaat edeceği bizim ilgi alanımıza girecek bir konu değil, bu ülkede yaşayan ve Yeni Türkiye Projesi’ne inanmayan, beğenmeyen, itiraz eden bizler için önemli olan, yeni rejimin koşar adımlar ile nasıl kurulacağı ve sonrasında nasıl bir ülkede yaşayacağımız. Eski Türkiye’nin az derdini çekmedik, ancak onun hiç olmazsa sonu gelmiş, takatı tükenmişti, hiç kuşkunuz olmasın Yeni’sinin inşası çok daha sert koşullar yaratacak.
Nitekim, efendi bir akademisyenden, Yeni Türkiye’de yer kapma telaşına kapıldığı için olsa gerek, Yeni Türkiye’nin teorisyenliğine geçiş yapan bir kardeşimiz, ‘Atatürk devri ve tek parti dönemi’ne ‘Başkanlık sisteminin uygulandığı bir dönem olarak’ gönderme yapmış, o dönemde de söz konusu olan, Başkanlık dediği ‘otoriter liderlik’ti, diyor. İyi de biz Eski Türkiye’yi tam da bu nedenle eleştiriyorduk.
Az gittik, uz gittik, aynı noktaya geldik, üstelik yenisi ‘dini’ kisve ve meşruiyet çerçevesinde kurgulanıyor, yani itiraz eden artık bir de ‘din’ ile dövülecek. 21. yüzyılda, böyle bir rejimle, Türkiye gibi karmaşık bir toplum nasıl yönetilecek bilemiyorum, ama sopayla olacağı kesin. Zaten halihazırda olan bu, ya Yeni Türkiye’nin bir neferi olacaksınız ya da çoğunluğu teşkil eden ve ‘milli iradenin yegâne dayanağı’ olarak tanımlanan ‘kaynaşmış kütle’nin dışında, hiçbir güvenceniz olmadan sığıntı olarak yaşayacaksınız.