Referandum sonrası, ‘Hayır’ oyu veren yüzde 49’u temel alan siyaset kurguları aslında muhalefetin de iflasının ilanı. Evet, bu önemli bir rakam, bu denli muktedir bir yönetim, tüm çaba ve baskılara rağmen yüzde 51’i zor bulmuşsa, toplumun yarısı olan bitenden hiç memnun değil demektir.
Ama, memnun olmayanın, bırakın birbirleri ile son derece ihtilaflı olmasını, gerçekten demokratik bir Türkiye hayalinin olup olmadığı meçhul. Daha doğrusu, pek meçhul değil, ana muhalefet partisinin dönüp dolaşıp ulusalcılıkta karar kılması sıradan bir körlük değil, demokratik bir gelecek iddiasından vazgeçmeleri demek.
Bu iktidar ve zihniyetinin yerini, başka türden antidemokratik anlayışlar alacaksa, neyin kavgasını yapıyoruz? Demokrasi yoksunluğundan şikâyet edenin, güçlü bir demokrasi, hak, hukuk ufku olması gerekir, yoksa siyaset güç yarışına döner, güçlü olan diğerini yener, konu kapanır, Türkiye’de olan budur.
Vatan Partisi, ideolojisi, Genel Başkanı Doğu Perinçek nasıl bir gelecek vaat edebilir Türkiye’ye Allah aşkına?
Benzer bir şeyi Saadet Partisi ve diğer dar ufuklu siyaset çevreleri için de söyleyebiliriz. AK Parti ve zihniyeti, dar görüşlülüğe hapsolduğu, demokrasi meselesini dert etmemeye başladığı, milliyetçiliğe demir attığı için bu noktaya geldik.
Benzer bir çerçeveden çıkış yapmak mümkün mü? Bu nasıl bir akıl veya akılsızlıktır?