Hasankeyf, Dicle Nehri’ni kuşatan bir düzlüğün içine oyulmuş, gerçeküstü bir masaldan fırlamış gibi duran 12 bin yıllık bir köy.

Fotoğraf: Reuters
Kasabanın tepesinde Neolitik öncüler tarafından oyulmuş mağaralar ve Bizans dönemine uzanan hisar kalıntıları bulunuyor. Bölgede Romalılardan kalma kalıntılar da var. Köy ayrıca İpek Yolu üstünde Fırat’ı geçen son derece önemli bir köprü dahil olmak üzere ortaçağ İslam mimarisine de ev sahipliği yapıyor. Marco Polo da Çin’e yolculuğu sırasında bu köprüyü kullanmış olabilir.
Hasankeyf ayrıca pazarları, bahçeleri, camileri ve kafeleriyle, Türkiye’nin güneydoğusunda tarihi yaşatan canlı bir köy.

Fotoğraflar: National Geographic
Türk hükümeti 1970’li yıllarda güneydoğunun elektrik ve sulama ihtiyaçlarını karşılamak için devasa bir baraj projesine girişti. Fırat ve Dicle nehirleri boyunca 22 baraj ve 19 hidroelektrik santralini kapsayan Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) adı verilen projede yollar, köprüler ve çeşitli altyapı girişimleri bulunuyordu.
2000’li yıllara gelindiğinde baraj projelerinin pek de amacına ulaşmadığı görülmeye başladı. 1990’larda Çevre Bakanlığı danışmanlığı yapan ve şu anda da BM İnsan Hakları Komisyonu’nda rapörtörlük görevini icra eden Hilal Elver, “Suyun dağıtımını yanlış yönettiler, ne gelişim ne barış getirdi” diyor.
Bugün 19 barajdan 13’ü tarafından üretilen elektrik büyük ölçüde başka yerlerde kullanılıyor. Barajlardan elde edilen gelirden yerel belediyeler veya halk faydalanmadı, binlerce insan yerinden edildi.
Ilısu Barajı ise belki de GAP’ın en yıkıcı projesi. Sadece Hasankeyf’in değil 400 kilometrelik bir nehir ekosisteminin, 300 arkeolojik bölgenin ve düzinelerce köy ve kasabanın sular altında kalmasına yol açacak. Bazı eserler daha güvenli yerlere taşınacak ancak baraj yaklaşık 15 bin kişiyi yerinden ederken on binlerce insanı da etkileyecek.
Peki Türk hükümeti neden hala bu projede ısrarcı? ABD dahil diğer ülkeler baraj projelerinin faydalarını ve risklerini tekrar gözden geçiriyor ve hatta doğal su akışını ve nehirlerin doğal ortamlarını geri getirmek için bazı barajları kaldırıyor. Ayrıca, güneş enerjisi gibi elektrik üretmenin daha az yıkıcı yöntemleri de bulunmakta.
Birçok insan hükümetin amacının Türkiye’nin iç ihtiyacı ve güvenliği için bu doğal kaynağı koruma olduğunu düşünüyor. Hasankeyf Matters’ın kurucusu ve bölgenin yarı-zamanlı sakini John Crofoot’a göre su “Irak ve Suriye’ye karşı bir silah olarak kullanılabilecek bir koz.”
Hükümet tarihi çarşıda çalışan insanlara, çoğunlukla kimsenin yaşamadığı boş bir yerleşim yeri olan Yeni Hasankeyf’e taşınmaları gerektiğini söyleyen belgeleri yolladıktan sonra, Hasankeyf sakinleri mart ayında hükümeti protesto etti. Tüccarlar bir hayalet kasabada iş yapamayacaklarını ve bu tahliyenin çalışma haklarının ihlali olduğunu anlattı. Bu talepleri kabul gördü, en azından şimdilik.
(Kaynak: National Geographic)