
H. AYHAN TİNİN
Sanat da var / Tiyatro
insanatinart@gmail.com
Baştan alalım usta!
Sahneden erken çıktın!
Daha repliğin vardı. Sayfalar dolusu şakaların, tiradın, söyleyecek binlerce cümle vardı.
Sen ‘Nası yâni’ diye soracaktın, Ferhan usta şakayı sahnenin orta yerine bırakacak; Şan Tiyatrosu, Küçük Sahne, Ses 1885 yıkılacaktı alkıştan… Olmadı usta, erken çıktın sahneden.

Rasim Öztekin’in sanat yaşamı, bugün tiyatro sanatçısı olmak isteyen herkese örnek olacak niteliktedir.
Gencecik bir insan aylar boyu en ön sırada nasıl aynı oyunu seyretmeye gelir? Nasıl bir tutkuyla sahneye çıkmak, tiyatroyu öğrenmek adına çırpınır. Usta-çırak ilişkisi dediğimiz o artık unutulmaya yüz tutmuş kavramı hayatının merkezine nasıl koyar? Ve ‘oldum’ demeden yıllarını nasıl mutlulukla aynı sahnenin üzerinde yaşlandırır…
Onlarca tiyatro eseri, yıllar süren televizyon dizlerinde unutulmaz karakterler, sinema filmlerinde bazen kısa ama balyoz gibi roller…
Abartısı olmayan bir yaşamdır onunkisi. Sahnede ne kadar güzel abartır, espriyi seyircisine ne kadar güzel taşırsa, özel hayatında da alabildiğine sakin, mütevazi, iddiasız, abartısız insan gibi insandır.
Sahnede sayısız defa seyrettim Rasim abiyi, hiç ‘olmamış’ demedim. Hele ‘Kabadayı’ filminde bir ‘Sürmeli’ karakteri vardır ki! Yıllarca abuk subuk oynanan bir tiplemeyi, insana dönüştürmüş, karakter haline getirmiş, iki kısacık sahnede seyircinin gönlüne ve hafızasına kazımıştır.
Tiyatro oyunlarını saymıyorum bile…
‘İçinden Tramvay Geçen Şarkı’, ‘İstanbul’u Satıyorum’, ‘Haldun Taner Kabare’, ‘Yorgun Matador’…
Saymakla bitmez ki!
İşini namusuyla yapan insandır. GORA’nın ‘Bob Marley Faruk’udur mesela, fakat kimseden rol çalmadan oynamak asıl ustalığıdır Rasim Öztekin’in… Kendi deyimiyle ‘hırsları olmayan bir insandır’ o… Yeter ki elinde bir teksti olsun ve o çok sevdiği ışıkların altında seyircisiyle göz göze, yürek yüreğe gelsin.
Ustasının, Ferhan Şensoy’un elinden sahnede kavuğu aldığı gün “Ustamdan beratımı aldım” diyecek kadar vefakâr ve alçak gönüllüdür. Birlikte oynadığı sayısız Türk tiyatrosuna emek vermiş sanatçıyı sayarken “Onlar benim konservatuvarlarım oldu” diyecek kadar saygılıdır.
Vedasıyla bu unutulmuş duyguları, hasletleri bize yeniden hatırlatan insandır.
Önce insandır sonra sanatçıdır Rasim Öztekin. Yaşam tarzıyla da sahne duruşuyla da…
Öyle çok eserle girmiş ki hayatımıza, o kadar sadelikte gelip oturmuş ki baş köşeye içimizde, birdenbire gidişi koca bir uçurumda yankılanan çığlık oldu.
Keşke burada olsaydı. Şu Covid belası bittikten sonra setlere dönüp koltuğunda, oturduğu yerden, ‘Seksenler’in muhteşem babası ‘Fehmi’yi oynamaya devam etseydi. Biz de gençlere büyük ve ekonomik oynamanın nasıl bir şey olduğunu, onu göstererek anlatabilseydik. Olmadı.
Nöbetçi Tiyatro, uzak bir yerde nöbeti devralıyor artık. Parkan da Levent de aceleciydiler.
Sende de bir telaş…
Olmadı. Baştan alalım.
Sahneden erken çıktın Rasim Usta!