ceydak22@gmail.com
‘Stratejik derinlik’ iddiasındakiler Ortadoğu’nun bulanık sularında ‘boğulalı’ epey oluyor. Fakat geçen yaz yazılan ‘değerli yalnızlık’ destanının dünyaya sunduğu trajikomik manzarayı bile arayacak hale gelebiliriz. Zira sıra ‘stratejik fırsatçılığa’ gelebilir.
Türkiye’nin ‘bir koyup 10 almakla’ sembolleşen ‘fırsatçılık’ sicilinin bir de siyasal İslam ideolojisiyle bezendiğini düşünürsek, korkmakta haddinden fazla fayda var. Irak’ın Musul kentinin Ortadoğu’nun yeni fenomeni Irak-Şam İslam Devleti (IŞİD) tarafından ele geçirilmesiyle zincirinden kopuveren olaylar, bize en başta bunu gösteriyor.
Irak’ın parçalanması açısından ‘sonun başlangıcı’
Aslına bakarsanız ‘birileri dizginlemezse’ beklenen oluyor, Irak ve Suriye çatışmaları ayan beyan birleşiyor. Salı günü 48 saatlik saldırının ardından Irak’ın Musul vilayetinin neredeyse tamamını ele geçiren IŞİD artık Suriye’deki Rakka’dan Irak’ın El Anbar ve Felluce hattına uzanan bölgenin hakimi. IŞİD Gaziantep’ten Mardin’e uzanan dört sınır kapısını kontrol ettiğinden zaten ‘sınır komşumuz’.
Suriye’nin doğusunda kurmuş olduğu emirliğini Irak’ta Musul gibi petrol zengini bir bölgeye yayması, Irak’ın parçalanması açısından ‘sonun başlangıcı’ denilse yeridir. Nitekim bir kaç gün içinde ‘1916 Sykes-Picot sınırları çoktan bozuldu, haydi silah başına’ yorumlarını görürseniz şaşırmayın.
Şu meşhur IŞİD…
Amerika’nın Irak işgaliyle açtığı ‘Pandora’nın kutusu‘ndan en çok da ‘mezhepçilik’ ve ‘rövanşizm’ çıktığını 2006-2007’de Irak’ı kasıp kavuran çatışmalarda görmüştük. 2004 sonlarında Amerikan işgaline yenik düşen Sünnilerin ‘evladı’ olan El Kaide’nin kolu Irak İslam Devleti’nin, Arap isyanları sürecinde Suriye’de kendine İslam davası aramamasını beklemek saflık olurdu. Tıpkı Suriye üç yıldır vekalet güçlerin oyun sahası olarak Sünni-Şii kapışmasının kanına bulanırken, zaten ‘enfekte’ haldeki Irak’ın azade kalabileceğini beklemek gibi…
Nereden çıktı bu IŞİD diye soruyorsanız işin aslı şudur: Irak İslam Devleti 2011 sonunda, ABD’nin Irak işgalini ‘sona erdirip’ çekildiği sırada, etkisini sınır ötesinde Suriye’ye yaymakla meşguldü. Dünya ‘ılımlı’ Hür Suriye Ordusu’yla ‘coşmuşken’, bir yıl içinde karambolde El Kaide’ye en hafifinden ‘gönül bağı’ duyan onlarca Sünni örgüt türeyiverdi.
Kasası Körfez monarşileri, militanları Libya’ya uzanan ‘derin hat’, lojistiği Türkiye, Lübnan ve Ürdün olan bu örgütler kafa karıştırdı. 2012 sonunda Amerikalıların gözüne batan El Kaide’nin Suriye kolu olan Nusra Cephesi oldu; aralıkta ‘terör örgütü’ listesine alıverdiklerinde Türkiye buna adeta ‘teessüf etmekteydi’.
IŞİD’in patlama yılı

IŞİD militanları, Suriye’de tamamen kontrol altında tuttukları Rakka vilayetinde karton karton sigara yakmıştı.
2013 ise IŞİD’in ‘patlama yaptığı’ yıl oldu. Lideri Ebubekir El Bağdadi, 2013 baharında Suriye misyonunu ilan edip cihat bayrağını yükseltti. Usame Bin Ladin’den El Kaide bayrağını devralmış Ayman el Zevahiri’yle ‘didişerek’ üstelik.
El Bağdadi, nisanda Nusra Cephesi’yle birleştiklerini ilan ettiğinde, önce Nusra lideri Ebu Muhammed Colani tarafından yalanlandı; ardından Zevahiri ‘birleşme kararını’ bozup ‘Suriye’yi Nusra’ya, ‘Irak’ı IİD’ye’ verdi.
Bugün işler El Kaide liderliğinin IŞİD’i ‘döneklikle’ ve ‘aşırı güç kullanımıyla’ ithamına varmış durumda. Kimin umurunda! Artık El Kaide’den ziyade IŞİD’i konuşur olduk.
Sahadaysa sonrası malum. Şam’ın banliyösü Guta’daki kimyasal silahlı saldırının uluslararası müdahaleyi tetikleyeceği beklentisinin boşa çıkmasıyla sonbaharda İslamcı örgütlerin iç hesaplaşması ve IŞİD’in ‘ortak tehdit’ ilan edilmesi… HSO tabeladan ibaret kalırken, ‘İslamcılarla cihatçıları karıştırmayın’ argümanlarıyla Suudilerin İslam Cephesi’nin ‘ılımlılık’ timsali sunulması…
Hepsi elbirliği edip IŞİD’i İdlib ve Halep’ten Rakka’ya ‘itelese’ de ne fayda! Örgüt Halep’in doğu kesimlerinden Irak sınırına uzanan hatta kurduğu emirlikle hayatı düzenliyor. Güneyde Der el Zor’da petrol yatakları var. Körfez’deki Sünni monarşilerden bağışçıların paraları da cabası…
Hedefi Irak ve Şam’da Sünnilerin emirliğini kurmak olunca, Irak’taki varlığını ‘kurumsallaştırmaya’ girişmemesi beklenemez..
Musul meselesi
Doğrusu IŞİD’in Musul ve ötesine yönelik kalkışması için Maliki’nin ‘Şii rövanşizmi’ iyi bir zemin yarattı. Irak’ta 2006-2007’deki kanlı mezhep çatışmalarından bu yana 2013 yılı en kanlı yıldı. Geçen mayısta Sünnisi Şiisi ölü sayısı 800’ü aştı.
Sünni El Anbar ahalisi bir yıldır isyan halinde. Hewice’da ayrımcılığa uğradıklarını belirterek kurdukları protesto çadırı 200’e yakın insanın öldürülmesiyle dağıtılmıştı.
Sünniler son dönemde bizzat Irak Meclis Başkanı Usame Nuceyfi’nin kardeşi olan Musul Valisi Atil Nuceyfi’nin de dile getirdiği ‘federalizm’ taleplerini yükseltmekteydi. Irak Başbakanı’ysa sürekli operasyonlar ve aşiretlerle anlaşmalarla idare etti. Maliki 2013 sonbaharındaki Amerika ziyaretinde Obama’dan 300 Hellfire füzesi, küçük silahlar ve tank mühimmatı sağladı, Apache helikopterleri vaadi kopardı. Ancak bunların, IŞİD’in kazandığı zeminde kafi olmadığı aşikar.
Cihatçıları yakından takip eden Aymenn el Tamimi’nin tahminine göre militan sayısı başka ülkelerden bolca yabancı dahil 10 binden fazla olan, kimilerininse 40 binle ifade ettiği IŞİD, ocaktan bu yana Felluce’de Irak ordusunu uğraştırıyordu. Son dönemde Samara’ya Şii türbesi İmam El Hasan El Askari’yi ele geçirme tehdidi eşliğinde yüklendiler. İyi taktik; zira Irak ordusu Samara’ya takviye yaparken, saldırı Musul’dan geldi.
Kara bayrağın altında…
Sonuçta IŞİD kara bayrağını dalgalandırdığı 1.8 milyonluk Musul kentinin de ötesinde vilayetin neredeyse tümünü ele geçirmiş görünüyor. Artık hapishanelerin kapısını açıp serbest bıraktığı 2 binden fazla savaşçısı, yağmaladığı bankalardan konduğu paralar, Musul havaüssü ve bölgede Amerikalılardan kalan helikopter dahil tonla mühimmatı var.
Amerikan eğitimli Irak ordusunun ‘kaçıp gitmesine’yse fazla şaşırmamak gerek. Dünya Saddam’ın ‘elit’ Cumhuriyet Muhafızları’nın 2003 işgalinin başında tek kurşun atmadan çekip gittiğini de gördü.
Derin komplolara mahal yok. Çoğu Şii ve kıyafetlerini bile kendileri satın alan paralı askerlerden kurulu Irak ordusu gerilla savaşına uzakken, yerel ahaliye eziyeti ihmal etmediklerinden Sünnilerin ‘kalbi’ Musul’da zaten sevilmiyorlar.
Rivayet o ki, komutanları Genelkurmay Başkanı yardımcısı Abboud Qanbar ile Musul operasyonlar komutanı Mehdi el Ghrawi, Maliki’nin ‘şehri koruma’ talimatlarını dinlemeyip çekip gidince asker de dağılıverdi. Kıyafetlerini değiştirip sivillerin arasına karışıp şehirden kaçtılar.
Maliki’ye Amerika’dan güçlü destek
Şimdi Irak’ta nisan seçimlerinde üçüncü arzusuna kavuşan ama Şii rakiplerinin de baskısıyla koalisyon kurma derdi olan Maliki, meclisin olağanastü hal ilan etmesini istiyor. Perşembe günü Irak meclisi üçte ikilik çoğunluğu sağlayabilirse…
Ve şimdiden Maliki’ye istifa çağrıları eşliğinde ‘ulusal kurtuluş hükümeti kurulması’ dile getiriliyor. Tabii yerine başkası geçse IŞİD belasının nasıl savuşturulacağı ayrı mevzu…
Maliki en büyük desteği Amerika’dan almış görünüyor. ABD Dışişleri sözcüsü Jen Psaki, ‘Musul saldırısının püskürtülmesi için güçlü ve koordineli bir yanıt verilmesini desteklediğini’ duyurdu. Bağdat’la ve Kürtler de dahil Irak’taki tüm siyasi liderlerle temasta olduklarını söyledi, “ABD, Irak hükümetine bu çabaların başarıyla sonuçlanması için Stratejik Çerçeve Anlaşması (çekilme anlaşması) gereği her türlü desteği verecektir” vurgusu yaptı. IŞİD’in Suriye’deki durumla güç kazanmaya devam ettiğinin de altını çizip, “Çok açık olmalı ki, IŞİD sadece Irak’ın istikrarına değil bütün bölgeye tehdittir. Bu büyüyen tehdit Irak’taki bütün toplulukların ortak düşmana karşı durmasını gerektirmektedir” ifadelerini kullandı.
Bu arada Psaki’nin bu Kürdistan petrolünün Bağdat’ın onayı olmadan Türkiye’ye akmasını açıkça desteklemediklerini söylemesini de not etmeli: “Biliniyor ki bu gayret içindekiler kendilerini ciddi hukuki risklere maruz bırakıyorlar. Bu haberleri gördük, önceki endişelerimizle aynı endişelere sahibiz.”
Barzani faktörü
Maliki’nin IŞİD tehdidini savuşturabilmesi için en başta gerilla savaşı deneyimli peşmergeye, yani Barzani yönetimine ihtiyacı var. Ama Barzani hiç gönüllü değil. Nitekim Kürdistan Bölge Yönetimi Başbakanı Neçirvan Barzani, olanlardan Irak ordusunu sorumlu tuttu, ‘Bağdat’ın pozisyonunun’ Musul’u korumak için koordinasyon kurma çabalarını engellediğini söyledi.
Amerikan kaynakları Maliki’nin alenen Kürtlerden yardım istediğini aktarırken, söz ettiği bu ‘pozisyon’ ne olsa gerek diye sormadan edemiyor insan. Nihayetinde Barzani sadece Kürt halkını ve BM Mülteciler Yüksek Komiserliğini, Musul’dan kaçan Kürt, Arap, Türkmen, Keldani ve Asuri sivillere yardıma çağırdı. Kürt bölgesi vatandaşlarını da peşmergenin koruyacağı güvencesi verdi.
Eğer AA’nın haberine güvencek olursak, KDP Meclis Grubu Başkanı Ümit Hoşnav, Musul’daki gelişmelerin Irak hükümetinin suçu olduğunu söyleyip, peşmergeyle IŞİD arasında çatışma istemediklerini söylemiş. IŞİD sözcüsü de Barzani’ye bağlı Rudaw’a Kürt bölgesine saldırı planları bulunmadığını…
Yardımın bedelleri
Hal böyle olunca, IŞİD ile Barzani arasında ‘zımni’ anlaşma olduğu iddiaları da eksik olmuyor. Ancak Kürtler IŞİD’e güvenebilir mi, hele de işin ucunda petrol boru hatları varken…
Nihayetinde Amerika bastırır da Bağdat’a yardım edilirse, Maliki için bedelleri olacağı açık. En başta Kürtlerin yıllardır Irak anayasasının işletilip, Kerkük gibi tartışmalı bölgelerin statüsünün netleştirilmesi talebi geliyor. KBY yetkilileri ilhaktan dahi söz etmekte. Barzani yönetimi IŞİD’le yüzyüze kalıp bölgesini koruyan Rojava Kürtleri ve YPG’ye karşı hep ‘soğuk’ durmuşken, bundan sonraki tutumlarına da PKK bağlamındaki gelişmeleri anlamak açısından dikkat edilmeli.
Maliki’nin seçenekleri
Maliki’nin işi Kürtlerin desteği olmadan çok zor. Şii milis güçlerini kullansa durum daha da vahimleşir. IŞİD tehdidi kısa sürede savuşturulamazsa, bölgesel resimde tuhaf tonlar görebiliriz. Iraklı Kürtlerin Şiiler ve daha seküler Sünni aşiretlerle işbirliği, ABD hava kuvvetlerinin Irak ordusu ve İran özel birlikleriyle koordinasyonu gibi…
Fakat IŞİD’in Suriye’deki gücü kırılmadan beyhude. Obama’ysa 28 Mayıs’taki Westpoint konuşmasında “Suriye’de teröristler ve acımasız diktatörlere karşı en iyi alternatif sunan muhalifleri” destekleyeceğini söylemişti. Şimdi Amerikalı yorumcular IŞİD’in Musul’da Irak ordusundan ele geçirdikleri silahları gösterip, alaycı bir dille ‘kime ne vereceğiz’ diye sormaktalar.
‘Düzenlenen ülke’ telaşı
Dönelim Türkiye’ye… ‘Suriye’de rejim üç ayda devrilir’ hesabı yapanların yanılgıları önemli dersler içermeli. Nusra Cephesi’nin nihayet ’terör örgütleri’ listesine konulması bunun işareti mi? İnşallah öyledir. Suriye’de Türkiye, Mısır, Suudi Arabistan ve Katar dahil Körfez’deki Sünni ekseni savrulup dururken, Irak’ta benzeri bir kaos, ateşe benzin dökülmesi anlamına gelir.
İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin bu hafta Ankara’yı ziyaretinde ‘Suriye’de aşırılıkçılarla ve mezhepçilikle birlikte mücadele’ söylemi iyi güzel de ‘soğuk denge’nin nasıl kurulacağı meçhul. ‘Ortadoğu’yu düzenleyici ülke’ iddiasının iflasını gördükten sonra olası bir Irak macerasıyla ‘tümden Ortadoğu’ya dönme’ telaşına düşsek yeridir.