Son yaşanan krizde perde arkası veya önünde yapılan diplomaside karşılıklı bir söz verilip verilmediği veya bunların iki ülke tarafından nasıl yorumlandığını tam olarak bilmiyoruz. Geride kalan günlerde hangi fırsatların kaçtığını ve hangi yolların tüketildiğini de bilmiyoruz. Çünkü, iki müttefikin birbiriyle konuşma diline çok yabancı bir manzara sergileniyor.
Bütün bu önemli bilgilere vakıf olmadan söyleyebiliriz ki mümkün olan soğukkanlı yöntemlerle ilerlemek bizim için en isabetli yoldur. Neticede ABD’yi hizaya getirmek gibi bir derdimiz olmadığına göre ve ortadaki sorunları bir bahane olarak kullanmayı düşünmediğimize göre önümüze bakmamızı kolaylaştıracak bir diplomasi izlememiz gerekiyor. Soğukkanlı olmak, sabırlı davranmak ve sorunu ortadan kaldırmaya odaklanmak; yani çözüm istemek tavizkarlık değildir. Bize en çok fayda sağlayacak bir sonuç idealdir ama olmazsa da az zarar veren ve bilhassa da uzadığında daha çok enerji kaybettirecek bir durumdan kurtulmak hedef olmalıdır. ABD’nin göreceği zararın ne olacağı değil bizim zarar görmememiz esastır.
Bu noktada, sorunun büyüme potansiyelini de dikkate alarak iktidarın, ülke çıkarlarının gerektirdiği esnek bir müzakere alanı kullanabilmesini anlayışla da karşılamak lazımdır.
Mustafa Karaalioğlu’nun yazısı