Okura not:
Günün 11’i, Türkiye medyasındaki görüş ve yorum çeşitliliğini yansıtmak amacıyla hazırlanmaktadır. Aşağıda özetini bulacağınız yazıya yer vermemiz, içeriğini onayladığımız ve/veya desteklediğimiz anlamına gelmez.
Sanırım dönemin önemli afeti “göç” olayında Tayyip Erdoğan’a bir “dalgakıran” işlevini uygun gördükleri için (ve muhtemelen Erdoğan’ın fevri davranışlarından ürktükleri için) iktidarın hukuku altüst eden karar ve uygulamalarına fazlasıyla yumuşak davrandılar.
Ama bunu söylemek Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’nin dış ilişkilerini iyi bir şekilde sürdürmeye devam edeceği anlamına gelmiyor. Sisi olayı da Esad olayı da Erdoğan’ın dış politika alanındaki “ustalığı” hakkında yeterli fikir veriyor. “Göçmen Politikası” da bu ustalığın sonuçlarının daha uzun süre yakamızı bırakmayacağını ortaya koyuyor.
Amerika’nın en önemli müttefikimiz olduğunu Erdoğan kendisi de söylemişti. Şu son Amerika (BM dolayısıyla) gezisinde Kamala Harris veya Trump’la bir görüşme talebinde bulunup bulunmadığını bilmiyorum ama en azından böyle bir randevu olmadığını biliyoruz. Biden’ın yemeğine de kalmadan memlekete döneceği haberini aldık. Bizim bir kesim basın, alıştığımız ve beklediğimiz gibi, bunun Biden’ın haddini bildirecek bir jest olduğunu ima ederek verdiler ama bunun değil, öbür yorumun daha inandırıcı olduğu anlaşılıyor. Yani şu günlerde patlak veren “rüşvet” konusunda birtakım hoşa gitmeyecek soruyla karşılaşma ihtimalinden kurtulmak için böyle yaptığı. Ama ayrıca, yemeğe katılmayıp yurda dönme kararının Biden’ın hayatını karartacak ve Erdoğan karşısında edebini takınmasını sağlayacak bir olay olduğu kanısında değilim.