Bir örnek vereyim. Bakanlıktan Osmanağa Koyu’nu kiralayan MUÇEV, burayı hiç vakit kaybetmeden, Fethiye’deki iki özel hastaneden birisinin sahibi olan Hasan Aydemir’in şirketi Hasay Emlak İnşaat Şirketi’ne alt kiralama yapmıştı.
Bölgede yaşayanlar marina projelerinin yaratabileceği geri dönüşü olmayan tahribata dikkat çekiyor. Bu hususta takibe devam edeceğim.
“Saldırıya” uğrayan sadece Fethiye-Göcek değil…
Benzer bir süreç Marmaris’in şirin sahil beldesi Söğüt’te de yaşandı. MUÇEV, Söğüt mevkisinde de “tekne bağlama iskelesinin” kapasitenin artırımı için süreç başlattı. Toplam 42 bin 893 metrekarelik alana yapılması planlanan proje kapsamında, iskeleye ilave olacak şekilde yüzer iskele ve kazıklı iskeleler kurulacaktı.
Fakat daha sonra Marmaris Belediyesi bu “ÇED gerekli değildir” kararının iptali ile yürütmenin durdurulması talepli dava açtı. Uzun bir hukuk mücadelesinin ardından Marmaris Belediyesi projenin yapı ruhsatını iptal etti.
Soruyorum, MUÇEV “özel çevre koruma” statüsünde doğal ve arkeolojik sit alanı olan bir iskeleyi ve çevresini hangi yetkiyle yıllarca çalıştırabilir? Marina yapmak üzere bir müteahhide nasıl verebilir?
Aynı süreç Fethiye’nin Aksazlar Koyu’nda da yaşanıyor. Koya MUÇEV marifetiyle 300 yatlık marina yapılması konusundaki yasal süreç halen devam ediyor.
Şimdi sırada Yassıca Adaları var.
“Özel çevre koruma” bölgesi olan, bölgedeki mavi turların önemli duraklarından birisi durumundaki Yassıca Adaları’nda ve kıyılarında, belediyeye ödenecek cezayı da sineye çekmeye hazır yatırımcılar, “hükümetin Hazine’ye gelir sağlamak için yine bir imar affı çıkartacağı” değerlendirmesiyle, restoran, kulübe, duş, tekne bağlama yeri, iskele gibi yapılaşmalara devam ediyorlar.
Bir spor kulübünün eski başkanı ve eski valinin oğlunun ortağı olduğu bir danışmanlık şirketi Yassıca Adaları’nda birtakım işler peşindeler.
Burayı özellikle takipteyim.
Antalya-Çanakkale hattında bulunan sahiller, koylar, ormanlık alanlar “imtiyazlı” şirket MUÇEV ve devlet kurumları tarafından yine “imtiyazlı” kişilere peşkeş çekiliyor dediğimizde abartmış olmayız değil mi?
Sayın bakana, sayın valiye, sayın belediye başkanlarına soruyorum…
Fethiye ve çevresine çökmüş bu yapılanmaya karşı neden suskunsunuz?
Kimden, neden çekiniyorsunuz?
Halkın en doğal ve anayasal haklarının çiğnenmesine neden kayıtsız kalıyorsunuz?