ARZU UZUNALİ
arzuuzunali@gmail.com
Bu kadar basit bir meseleyi anlamanız için daha kaç çocuğun, daha kaç kadının katledilmesi gerekiyor?
Yetişkin, aklı başında bir kadın olarak, kadınların sadece var olan düzenin suyuna gitmediği için vahşice katledilebileceğini öğrendiğim olay Konca Kuriş’in bir mahzende domuz bağı ve türlü işkence yapılarak öldürülmesiydi.
Türkiye’de yaşı elveren tüm kadınlar bu travmatik olayı en ince ayrıntısına kadar hatırlıyordur eminim ama hatırlamayan varsa öylesine dehşet verici bir olaydı ki kariyerleri boyunca pek çok kan donduran olayla karşılaşmış gazeteciler bile haberin ayrıntılarını paylaşmaktan imtina etmiş, toplumda infiale neden olacağı gerekçesiyle haberlere yansıtılmamıştı.
Bu iyi niyetli ya da sorumlu bir habercilik davranışı mıydı bilmiyorum ancak toplumda infiale neden olacak kadar korkutucu bu olayın halka açıklanmayan dehşet verici ayrıntılarının neler olabileceğini her kadın aslında içten içe çok iyi biliyordu. Çünkü istediğiniz kadar saklayın, vahşice katlin ne derece acı verici olduğu empatisini kuramayacak tek bir kadın bile yok bu dünyada.
Dolayısıyla bugün Hizbullah ya da muadili aşırı, gerici, şeriat yanlısı teröristlere, bu terör örgütlerine sempati duyup onları düşman olarak göremeyen herkese karşı duyulan nefretin sebebi de dilinizden düşürmediğiniz ‘partizanlık ya da dinsiz imansız kadınlık’ değil, böylesine acımasız ve kadını bir köle, acıyacak bir canı bile olmayan bir ‘şey’, bir hiç gibi gören bu zihniyetin yüzyıllardır bize yaşattığı vahşettir.
Konca Kuriş’in katli, bugün bıyık altından gülünüp ‘münferit bir olay’ diye hafife alınırken, aslında susturulmuş her kadının korkusundan tek tek keyif alınan bir vahşettir.
Aslında vahşetin derecesi olmaz ama birilerinin kendi vahşetini diğerlerinden hafif saymasına neden olan bir vahşettir.
Oysa anlaşılması gereken tüm açıklığıyla şu; o gün Konca Kuriş’i ‘toplumda infiale neden olacak’ şekilde katleden zihniyet, bugün her dakika kadınların ve çocukların ‘toplumda infiale neden olacak’ şekillerde katledilmesine çanak tutan bu düzeni korumak için canla başla çalışan zihniyetten daha habis değil.
Bugün Afganistan’da kadınların sesini, soluğunu, kimliğini, varlığını silmek için onları eve hapseden, her türlü insani hakkından mahrum bırakıp bir köle gibi erkeğe prangalayan zihniyet, kız çocuklarının seslerini soluklarını kesenleri kollayan zihniyetten daha habis değil.
Hepsi infiale neden olacak şekillerde bize işkence yaparlarken sadece susalım istiyor.
Velhasıl, o gün Konca Kuriş’in başına neler geldiğini çok iyi bilen bütün kadınlar kayıp haberi gelir gelmez Narin’in başına ne geldiğini de çok iyi biliyordu. İnfiale neden olmasın ya da davanın ilerleyişine engel olmasın diye saklanan o iğrenç ayrıntıların neler olduğunu bütün kadınlar çok iyi biliyor.
Canının ne kadar yakıldığını, nasıl korktuğunu, nasıl susturulduğunu, sadece yaşarken değil, 19 gün boyunca ölüsünün bile nasıl susturulduğunu kadınlar olarak hepimiz çok iyi biliyoruz.
Çok iyi biliyoruz ki sesimizden, varlığımızdan rahatsız olanlar kilometrelerce uzaklarda değil, yanıbaşımızda.
Yani sorun münferit değil. Kadın meselesi bir insan hakları meselesidir.
Birkaç gün önce Paris Olimpiyatları’nda yarışan Ugandalı koşucu Rebecca Cheptegei iki kızının gözlerinin önünde erkek arkadaşı tarafından yakılarak katledildi.
Birkaç hafta önce Hindistan’da 36 saatlik vardiyasının ardından dinlenmek için uykuya dalan bir kadın doktor tecavüze uğrayıp katledildi.
19 gün önce Narin, beş yıl önce Leyla, 2024 yılının ilk yedi ayında en az 14 kız çocuğu vahşice katledildi. 2024’ün ilk altı ayında Türkiye’de 205 kadın katledildi.
Hala farkında değilseniz de lütfen artık farkına varın ve kabul edin: Bu vahşet politik ve sistematik.
Konca Kuriş’i katledenler, bugün milletvekili kimlikleriyle, küçücük bir çocuğun yası bile tutulamamışken koşarak suçu ‘Batı kültürü’ne atanlarla aynı zihniyeti taşıyan insanlar.
Hiç vakit kaybetmeden “Siyaseti bu işlere bulaştırmamak lazım” diyenler, kazanılmış hakkımız olan, bu ülkedeki kadınları ve çocukları korumak için en büyük yasal dayanaklardan İstanbul Sözleşmesi’ni elimizden alan, kadınları ve çocukları hem yaşarken hem öldüklerinde yalnız bırakan, kollarını kırıp yenin içinde saklayan zihniyeti taşıyanlar.
Daha ilk günden Narin’in başına ne geldiğini çok iyi bilen kadınlar olarak bu zihniyeti iliklerimize kadar tanıyor, çok iyi biliyoruz. Acelenizi, bu canhıraş bir şekilde zihniyetinizi ve sisteminizi korumak için nasıl da kılıç kuşanıp meydana döküldüğünüzü çok iyi görüyoruz. Biz yüzyıllardır elinde kendini savunacak bir kılıcı bile olmadan bu savaş meydanındayız.
O yüzden kadın meselesinde lütfen artık ‘Ne alakası var yaa kadınla erkek eşit zaten, kadınlar da işe gidebiliyor’dan, ‘O zaman siz de askere gidin’lerden, ‘Olur mu hiç öyle kadınlar çiçektir, başımızın tacıdır’lardan, ‘Fıtratında yok’lardan, ‘Kutsal aile birliği her şeyden üstündür’lerden, ‘Kadının yeri bellidir’lerden, ‘Ben zaten kadınları hep daha akıllı bulmuşumdur’lardan, ‘Ama şimdi boşanan kadın, neden nafaka almaya devam etsin’lerden, ‘Siz sokaklara çıkın ben zaten sizin arkanızdayım’lardan ve benzeri ezbere kalıp cümlelerden vazgeçin. Sessiz ve etkisiz kalmayı tercih ettiğinizde nasıl bir vahşeti görmezden gelip dünyanın yarısını sırf cinsiyeti nedeniyle nasıl bir vahşetle baş başa bıraktığınızın, susarak nasıl bir zihniyete taraf olduğunuzun bir farkına varın.
Kadın meselesini, bir ‘avantaj kazanma yarışı’, var olan avantajlı hayatlarını erkeklerin elinden almaya çalışan histerik kadınların sorunu, işi durmadan politikaya, inanca getirme çabası olarak etiketleyip sessiz kalanların vahşeti, Konca Kuriş’ten Rebecca Cheptegei’ye, dört yaşındaki Leyla’dan Narin’e her yıl binlerce kadını katleden zihniyetten daha hafif değil.
Hadi bizim yüreklerimize Konca Kurişlerle, Narinlerle dehşet verici korkular ekiliyor, kollanan katillerle hepimize göz dağı veriliyor. Siz neden korkuyorsunuz?
Hadi bizim dirimiz de ölümüz de susturuluyor. Siz neden susuyorsunuz?