Emekli öğretmen Metin Lokumcu’nun polis müdahelesi sonucunda hayatını kaybetmesine ilişkin açılan davanın ilk duruşması bugün görüldü.
Avukatlar reddi hakim talebinde bulunurken, dosyanın ağır ceza mahkemesine gönderilip gönderilmemesine diğer duruşmalarda karar verilecek.
31 Mayıs 2011’de dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın seçim mitingi için gideceği Hopa’da, hidroelektrik santrali (HES) projelerini protesto eylemi düzenlenmişti. Eylemciler arasındaki Lokumcu, polislerin sıktığı biber gazı nedeniyle fenalaşarak aynı gün hayatını kaybetmişti. Lokumcu henüz 54 yaşındaydı.
Nihai adli tıp raporuna göre Lokumcu’nun ölüm nedeni gaz.
Trabzon ve Hopa emniyet müdürü dahil olduğu 13 polis hakkında tam dokuz yıl beş ay sonra hazırlanabilen iddianamede sanıkların ‘taksirle ölüme neden olma’ suçlamasıyla iki yıldan altı yıla kadar hapsi isteniyor.
İlk duruşma
Dava bugün Trabzon 2’nci Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülmeye başladı. Salon yeterli olmadığı için sadece 35 kişi içeri alındı. Sanık polisler talimatla ifade verdiği için duruşmaya gelmedi.
Mahkeme, dosyanın ağır ceza mahkemesine gönderilmesi (görevsizlik kararı) ve barolar ile derneklerin davaya katılım taleplerini reddetti.
Avukat Meriç Eyüboğlu, taleplerin reddinin ardından söz alarak mahkeme heyetine hitaben “Bütün taleplerimizin reddedilerek, bizim adalete dair umudumuzu kırmaya sizin hakkınız yok” dedi.
‘Görevsizlik’ talebinin yeniden değerlendirilmesini isteyen avukat, şunları söyledi: “Sonuç olarak baktığımız zaman adalet duygusunun tecellisine gözle de tatmin olmamız gerekiyor. Bizim canımızı daha fazla yakmayın. Kimyasal gazın öldürücü olduğu kanıtlanmışken, taleplerimizin reddedilmesi doğru değildir.”
Mahkeme başkanı, bunun üzerine görevsizlik kararının bugün değil diğer celselerde yeniden değerlendireceğini ifade etti. Mahkeme, sanıkların duruşmaya bizzat katılmaları taleplerini reddetti. Avukatlar tepki gösterdi.
Eyüboğlu, reddi hakim talebinde bulundu. Reddi hakim talebi sonrası mahkeme başkanı, dosyayı nöbetçi mahkemeye gönderdi. Dava 28 Haziran’a ertelendi.
‘Dokuz yıl sonra nihayet…’
Ailenin avukatı Meriç Eyüboğlu: “Dokuz yıl, 11 ay, 10 gün sonra nihayet bir duruşma salonundayız. Kimyasal gaz kullanılması sonucu Metin hocanın ölmesi taksir olarak değerlendirilebilir mi? Sanıklar bu sonucu ön görmüşler midir, öngörmemişler midir? 2007’den 2011’e kadar kimyasal gaz sonucu yaşanan ölümlerle alakalı belgeler dosyalarımızda bulunmakta. Hopa’da OC ve CS kimyasal gazları kullanılmıştır. Bu gazlar yasaklı listesinde geçmektedir. Kimyasal gazların öldürücü olduğu TTB ve Adli Tıp Genel Kurulu tarafından da ispatlanmıştır. Metin Lokumcu’nun Hopa’da doğrudan gaza maruz kaldığını gösteren görüntüleri getirdik, mahkemeye sunacağız. Hopa’da o kadar çok gaz atılıyor ki yedi ilin gaz stoku bitiyor. Gaz kullanmak için sadece polis olmak yetmiyor. Belli bir eğitimi almış olmak gerekiyor talimatlara göre. Gaz kullanımının eğitimini alanlar ve düzenlemeler, bunun sonucunu ön görmemesi mümkün değil. Dosyanın ağır ceza mahkemesine taşınması gerekmektedir.”
Müştekiler vekili avukat Sercan Aran: “Olayın hukuki mahiyeti değerlendirilirken 10 yıl öncesine gidip Hopa’da neler olduğunu hatırlamamız gerekir. Deresine, suyuna, toprağına, doğasına sahip çıkan Hopa halkının ifade özgürlüğünü polisin engellemesiyle olaylar başlamıştır.”
Eyüboğlu: “Sanıkların ne olursa olsun diyerek fiilin sonucunu öngörmüşler mi öngörmemişler mi değerlendirmesi yapılıp yapılmadığı tartışılmalıdır. Kimyasal maddeler, gazlar nelerdir bunu anlamak gerekir. Kimyasal gazlarla ilgili ilk ölüm 2007 yılında oldu. Mahkemenizce fiilin olası kast olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Eğer siz burada görevsizlik talebi verirseniz ifade alınmasına gerek kalmayacaktır. Kimyasal gaz kullanılması sonucu Metin hocanın öldürülmesi taksir olarak değerlendirilmemelidir.
Aran: “Dönemin başbakanını protesto etmek isteyen Hopa halkına adeta savaş açılmış, amacı ifade hürriyetini kullanmak isteyen yurttaşlara orantısız müdahalede bulunulmuştur. Bu hakka yönelen orantısız müdahale kolluğun ilk icrai hareketini göstermektedir.”
Metin Lokumcu’nun oğlu Ulaş Lokumcu: “31 Mayıs 2011 yılında öldürülen babam için bizler, Lokumcu ailesi olarak, bugün eksiksiz buradayız. O gün babam büfenin önünde olduğunu söyledi. Bunun üzerine ‘Baba sana bir şey olur dikkat et’ dedim. O da ‘Biz burada olmazsak, gençler zayi olacak, (polisleri kastederek) ortalık çok karışık. Değişik tipler var burada. Ortalık çok karışık, ne yapmaya çalışıyorlar bunlar ben anlamadım’ dedi. Bir süre sonra tekrar aradı. ‘Evlat, sen hiç mi haber bakmıyorsun? Ortalık savaş yerine döndü. Acayip biber gazı sıkıyorlar. Horon oynayanların üzerine gaz sıktılar. Dağılmayı bile beklemeden gaz attılar’ dedi. Ben de babama nerede olduğunu sordum. ‘Oğlum dur polisler gene saldırıyor, ben seni yine sonra arayacağım’ dedi. Bu, onunla son konuşmamız oldu.
31 Mayıs günü saat 13.00 civarında ev arkadaşım babamın haberini almış. Ama bana söylemedi. Televizyondan öğrenmeyeyim diye, beni evden çıkardı. Tam o sıralarda Recep Demirci arayıp babamın fenalaştığını söyleyerek, ‘Sana bilet alıyoruz, TC kimlik numaranı gönder’ dedi. Aslında o saatlerde babam ölmüş. Ama Recep Demirci de bana telefonda söylemek istemediği için böyle söylemiş. Biz, evden çıktıktan bir süre sonra havalimanına gittik. Havalimanına giriş yaparken yürüyen merdivenlerde bir süredir aynı kişinin etrafımızda olduğunu gördük. O sırada halen babamın öldürüldüğünü ve Hopa’daki olayların böyle olduğunu bilmiyordum. Havalimanında beklerken, babamın öldüğünü haberlerde gördüm.
Haberlerde ve görüntülerde izlediğim kadarıyla o gün Hopa’da, babam öldürüldükten hemen sonra, ‘İmamın ordusu Hopa’dan defol’ sloganı atılıyordu. O dönem suç olan bu slogan yıllar sonra haklılığını bir kez daha kanıtladı. Buradaki ‘imamın ordusu’ndan kasıt Fethullah Gülen cemaatinin polis teşkilatı içerisindeki yapılanmasıydı. Bugün ‘Ne istediler de vermedik’ diyenler ne verdiler bilmiyorum, ama ben o günkü iktidara ve o günkü ortaklarına babamı verdim.
Metin Lokumcu’nun kız kardeşi Ayşe Bekar: “Abim yaz kış ava giderdi. Köyün gençleri ona yetişemezdi. Kalbi ve astımı olan insan dağa tırmanabilir mi? Ağrı kesici bile kullanmazdı. Suçluları susturmaktansa suçsuzları susturmak işlerine geliyor. Bize bir can borcunuz değil, bin can borcunuz var. Bunu bilin! Silahın gücüyle gezenler şimdi neredeler? Gelsinler karşımıza bize hesap versinler! Korkaklar! Silahın efendileri!“
Müdahil baro başkanlarından Artvin Baro Başkan Ayla Varan: “Kimyasal gazların öldürücülüğü ve orantısız bir biçimde kullanıldığı ortada. Bu sonuçtan belli. Silahsız insanlara karşı kimyasal gaz kullanılması gerekli miydi? Görevsizlik konusunda bunca hukukçu hemfikiriz. Bu dosyanın yeri mahkemeniz değildir.”
İzmir Baro Başkanı Özkan Yücel: “Ölen yurttaşımız bir hak gaspına uğramıştır. Sorumluları devlet yetkilileridir.”