ZEYNEP GÜVEN ÜNLÜ
zeynep.guvenunlu@gmail.com
İbrahim Tatlıses’in hafızası neden şaşıyor? Silikon Vadisi sanıldığı kadar yeşil mi? ‘Breaking Bad’ dizisinin permütasyon problemleriyle ne ilgisi var? Bilgisayarlar ne kadar düşünebilir? Arabanın ahlaklısı nasıl olur?
Popüler bilim sitesi sarkac.org, hepsi konusunda uzman akademisyenler tarafından hazırlanan güncel yazılarından bir seçki hazırladı ve gündelik hayatta karşımıza çıkan sorulara yanıt verdi. Doğan Kitap’tan çıkan ‘Meraklısına Bilim’i yayına hazırlayan sarkac.org genel yayın yönetmeni Defne Üçer Şaylan’la kitabı, Türkiye’de bilim yayıncılığını ve bilimin hayatımıza verdiği yönün neden son dönemde çok daha hissedilir olduğunu konuştuk.
Bilim Akademisi’nin popüler online yayını sarkac.org’da üç yıldır bilim yazıları yayınlıyorsunuz. Şimdi bunların bir kısmını bir kitapta topladınız. Web’de hızlı yayıncılık varken neden bir kitap yapmak istediniz?
Dijital ve basılı yayınlar birbirinin alternatifi değil, tam tersine birbirini tamamlıyor. Biri diğerine rakip de değil. Kitap sayesinde fiziksel bir varlığınız oluyor, site de kitabı daha geniş kitlelere duyurmanızı sağlıyor. Öğrenci ve öğretmenlerden oluşan ciddi bir okur kitlemiz var, okul kütüphanelerinde bu kitabın yer almasından çok memnunlar. Bir de kitabı hazırlarken yazıları tekrar gözden geçirdik, belli başlıklar halinde kategorize ettik. Doğan Kitap’ın da desteğiyle daha bütünlüklü bir editörlük çalışması yaptık.
Kitabın yerini hiçbir şey tutmuyor güzellemesi vardır ya, onu şöyle değiştirmek isterim: “Hiçbir mecranın yerini bir başkası tutmuyor.” Online, baskı, yazı, video… Her mecrada olmanın farklı avantajları var. Biz de Youtube kanalımızla, Medyascope’la yaptığımız ortak yayınla, podcast’lerle, site ve kitapla varlığımızı sürdürüyoruz.
Gündemi takip etmek önceliklerinizden biri değil ama bir yandan da kitaptaki birçok konu son derece güncel. Yapay zeka, otonom arabalar, tıptaki gelişmeler, çevre sorunları… Bilimin gündemi de mi hızlandı?
Bilimin gündemi hızlı, teknoloji çok hızlı gelişiyor. Fakat bu gelişimin altında da çok önemli bir birikim hikayesi var. Sarkaç’taki güncel yazılar da araştırmacıların kaleminden çıktığından olsa gerek, bu birikimin tarihi ve sürecin dönüm noktalarını da içeriyor. Ama temel bilim yazılarına da çok önem veriyoruz. Yani işin temelini basitçe anlatan yazılar şahsen benim favorilerim.
Yine yapay zekaya dönelim. Herkesin dilinde olan bir kavram ama uzman olmayanlar, biraz detaya inince konuyu anlayamıyor ve ilgisini kaybediyor.
Çok basit şeylerden söz etmiyoruz, anlamak için okurun biraz çaba göstermesi gerektiği gerçek. Bizim amacımız güvenilir bilgiyi anlaşılır bir seviyede sunmak. Yapay zeka yazısını bu konuda araştırma yapan bilim insanları yazdı. Yazıda yapay zekanın tarihçesi, bugün neleri başarabiliyoruz gibi sorulara yanıtlar var. Bu güzel. Ama ek bir şey daha var. Bu kişiler alandaki bir problemin çözümünü bizzat arayan kişiler, işleri bu. Dolayısıyla bence büyük resmi ortaya çok güzel koyuyor ve püf noktaları çok güzel işaret ediyorlar.
Bir şeyi ne kadar iyi biliyorsanız o kadar basit anlatabilirsin denir. Bazı uzmanlar neden çok iyi bildikleri şeyi basit anlatamıyor?
Bunun pratik yapmakla çok ilgili olduğunu düşünüyorum. Daha sosyal olan akademisyenler araştırma konularını çevreleriyle daha çok paylaştıkları için bir süre sonra daha iyi anlatmaya başlıyorlar. Ya da ders anlatmayı seven hocalık yönü kuvvetli akademisyenler daha anlaşılır anlatıyor. Ama bir kısım da çok araştırma odaklı, onların bilgiyi aktarması daha zor oluyor. Ama yazmaya başladıklarında çok kısa sürede çok güzel yazılar çıkmaya başlıyor ortaya.
Tabii bazıları, belki de popüler kültürü daha yakından takip ettiği için, anlatacaklarını herkesin rahatça bağlantı kurabileceği bir olaya/konuya bağlıyor mesela, bir anda ilgi artıyor.
Kitaptaki ‘İbrahim Tatlıses’in Hafızası’ yazısı gibi mi?
Evet o yazı hafızanın nasıl depolandığını anlatıyor. Yazarı Koç Üniversitesi Psikoloji bölümünden Prof. Dr. Sami Gülgöz. Sami hoca, hafızanın nasıl çalıştığını Tatlıses’in evine doğalgaz bağlatma tarihiyle ilgili yaşanan bir tartışmadan yola çıkarak anlatmış. Hem bu örnek üzerinden anlatıldığında konu çok güzel anlaşılıyor hem de çok ilgi çekiyor.
Haliyle tık sayısı da artıyor.
Bu şekilde tık almaya bir itirazımız yok. O yazı 24 saatte 17 bin kere okundu ve ne kadar okunursak o kadar iyi. Ama kanser tedavisindeki bir gelişmeyi anlatırken, ‘Çağın Vebasına Çare Bulundu’ gibi bir başlığı asla atmıyoruz. Bu mesela gazetelerin çok yaptığı bir şey ve son derece yanlış. Bilimsel süreç öyle mucizelerle dolu bir süreç değil, bir döngü. Buluşlar başka soruları getiriyor. Yöntem, yöntemin güvenilirliği çok önemli. Birisi mucize buluş dediğinde hemen sormak lazım: “Buluş ne?”, “Buluş yöntemi ne?”, “Ne kadar güvenilir?” Bunun anlaşılmasını çok önemsiyoruz.
Türkiye’de okur / izleyici bilim haberlerini nereden alıyor?
Hala gazete okuyanlar son derece kötü yapılmış bilim haberlerine maruz kalıyorlar; yüzeysel, abartılı bilimsel bilginin üretimiyle ilgili olarak da yanıltıcı. Bilimsel bilgi çok uzun bir zaman diliminde taş üstüne taş koyarak örülen bir duvar gibidir. Hiçbir şey bir anda olmaz, hiçbir çare bir anda ve daha da önemlisi bir kişi tarafından bulunmaz. Özellikle sağlık haberlerini bu noktada tehlikeli buluyorum.
Bunun dışında, Türkçe kaynaklar bence gayet çeşitli. Gençler daha çok internet kaynaklarını kullanıyorlar diye tahmin ediyorum. Son 10 yılda çıkan popüler bilim siteleri var. İlk aklıma gelenler ‘Açık Bilim’, ‘Evrim Ağacı’, ‘Nöroblog’, ‘Bilimfili’. Bunlar çok iyi işler çıkarıyor ve çok da takip ediliyor. Bir de ‘Herkese Bilim ve Teknoloji’, ‘Bilim Teknik’ gibi yayınlar var. Bunları takip eden nitelikli bir okur kitlesi de var.
Sarkac.org’u kimler takip ediyor?
Sarkaç’ta yazıların okunma oranlarını gerçek zamanlı olarak takip edebiliyoruz. Son üç senede güzel bir artış var. Google’da baktığımıza göre 35 yaş altındaki okurlarımız ağırlıkta, Türkiye’nin her yerinden okurumuz var. Öğrenciler ve öğretmenler tarafından çok izlendiğini tahmin ediyoruz. Mesela ‘Asal Sayılar’ yazımız en çok okunanlardan biri. ‘Yıldız Nedir?’ yazımız var, yılın belli bir zamanı çok okunuyor. Bunlar muhtemelen müfredatla paralel, o konu işlenirken öğrenciler gelip bakıyor. Ertesi sene yine aynı dönemlerde okunuyor. Bunların hep güvenilir Türkçe kaynak olduğumuzu gösterdiğini düşünüyorum.
Sosyal medya aracılığıyla da izleniyoruz. Bir dergi aldığınızda oradaki bütün yazılara göz atarsınız, ilginizi çekenleri de okursunuz ve bir daha da bakmazsınız. İnternette ise bir yazı koyuyorsunuz, iyi bir yazıysa bugün ya da yarın mutlaka karşılığını buluyor. Yazılar yayınlandıktan belli bir süre sonra, arama motorlarını kullanarak okumaya gelenlerin sayısı, biz duyurduğumuz için gelenlerden çok daha fazla.
Sarkaç’ın diğer popüler bilim yayınlarından farkını nasıl anlatırsınız?
Akademik bir yayın değiliz ama neredeyse bütün yazılarımız akademik insanlar tarafından yazılıyor. Benim çok önemsediğim başka bir konu daha var: Yazarların akademisyen olunca, konuyu anlatırken satır aralarında o bilgiye nasıl ulaştıklarıyla ilgili yöntemi de anlatıyorlar. Böylece okur da zaman içinde, bilimsel bilgi nasıl elde edilir konusunda bir fikir geliştiriyor. Çoğu zaman farkında olmadan yapıyor bunu ama bir noktada konulara daha bilimsel yaklaşma konusunda bir refleks oluşturuyor. Bilimsel düşünme yatkınlığı geliştiriyor diye düşünüyorum.
Bir şey bedavaysa ürün sizsiniz denir. Sarkaç’ın kar amacı gütmediğini, verdiği bedava hizmet karşılığında okurlarının datasını daha sonra satmak üzere depolamadığını söyleyebilir misiniz?
Kesinlikle doğru. Bilimin, bilimsel düşüncenin insanların hayatında daha büyük yer kaplaması en önemli misyonumuz. Yazarlarımız gönüllü. Podcast ve videolardaki konuklarımız gönüllü. Çatısı altında bulunduğumuz Bilim Akademisi bir sivil toplum kuruluşu. Elbette her sivil toplum kuruluşu gibi, sürdürülebilirlik için kaynak arayışındayız ama bu Sarkaç’ın yayın ilkelerini değiştirmiyor. İçeriğimiz ya da okurlarımız üzerinden gelir elde etmediğimiz gibi, bilgiye açık erişimi ve açık kültürü savunan uluslararası kuruluş Creative Commons lisanslı bir kaynağız. Yani içeriğimizin büyük kısmı atıf yapmak suretiyle bize sormadan kullanılabiliyor.