
H. AYHAN TİNİN
Sanat da var / Tiyatro
insanatinart@gmail.com
Yazarken başlık bulmaya özenirim biraz…
Her başlık, okuyacak olana gönderilmiş bir telgraf gibidir…
Çağırır okuru… Selamlaşırız… Hâl hatır sorup başlarım paylaşmaya…
Ancak ‘Perdeciler’in sahnede sergilediği, zamana karşı eskimeyen koca şairin, Bursa hapishanesinde yazdığı defterlerin verimi olan ‘Memleketimden İnsan Manzaraları’ oyunu, başka bir başlığı kabul etmedi.
Tam da savaş başlamış.
Kan ve barut kokusu, bomba sesleri geliyor Karadeniz kıyısından.
Hangi zamanın cümleleri bunlar?
Yüz yıl… Üç yüz yıl… Beş yüz yıl öncesi mi?
Değil! 21.yy’ın ayıbı bu savaş… Bütün savaşlar kendi zamanlarının ayıbı değil mi?
Böyle bir zamanda usta oyuncuların seyirciyi yormayan, ilk perdeden su gibi bütünleşip izleyenle, sizi Nazım Hikmet’in dizelerine çeken sahne yorumlarıyla, kafam ‘bi dünya’ ayakta alkışladım oyunu…
Şiirsiz günlerde yaşamaktan nasıl da kurumuş boğazımız…
Dünya çocukluğumdaki gibi değil!
Fakat daha iyi de değil. Birileri durmadan yalan söyledi bize… Değişen ve değiştirilen her şeyi ‘daha iyi bir Dünya’ yalanıyla pazarlayan, utanmadan aynaya bakanlar, mahcup olmadan gözlerini gözlerimize dikenler; bu koca dünyanın karar verenleri hep yalan söylediler.
Dünyanın bütün çocukları hesap soruyor şimdi… Bize, bizim kuşağa… Öyle x,y,z kuşağı budalalığına değil, bize… Benimle aynı yaşlarda olanlara… Azerbeycan’da bir dağ köyünde yaşayanlara, Paris’teki otobüs şoförüne, New York’taki hamburger satıcısına, Meksika’da Hemingway’i hiç tanımamış balıkçıya, Gine’de bir yük taşıyıcısına; hesap soruyor çocuklar “Hani daha iyi bir dünya olacaktı” diye.
Biz kime hesap soracağız?
Bin bilmem kaç kişinin öldüğünü söylüyor dünya televizyonları… Hangi taraftan mı? Savaşta herkes ölür. Arafta tarafı olmaz ki ölülerin!
Hayatı düelloya davet eden şair Nazım Hikmet’in eskimeyen dizelerini Rutkay Aziz kurgulayıp yönetmiş, tiyatronun unutulmaz ‘Martı’sı Taner Barlas, iki Levend; Levend Yılmaz ve Levent Ülgen, tiyatroya ilkeli bir dönüş yapan Özcan Alpar ve diğerleri Ebru Saçar, Ekin Aksu, Can Bulut, Enes Sarı, Hale Algabri, Öykü Eraslan…
Oyunun afişi ışıklar ve alkışlar içinde uyusun Savaş Dinçel’in, sahne tasarımı ise oğlu Barış Dinçel’in imzasını taşıyor.
Ve ‘Perdeciler’ topluluğu yıllardır izlemeye doyamadığımız Rutkay Aziz kaptanlığında bizi Bursa’dan Ankara’ya, Avrupa’nın ortasındaki İkinci Dünya Savaşı’ndan, ekini tarlada kalan Anadolu insanına, bozkırda yalnızlığıyla tükenen bir doktora, işbirlikçi savaş zenginlerine kadar; insanın, insanlığın hallerinden hallerine, Nazım Hikmetin dizelerini uçan bir halı gibi kullanarak gezdiriyorlar.
Barışı öğrenememiş, şiiri hayatına katamamış, adaleti sağlayamamış bir dünyada; yalnızca ötekilerin öleceğini zanneden, cehaletinin mağduru insanlık barışı öğrenemedikçe; Nazım’ın dizeleri hep yepyeni, bugün söylenmiş gibi kalacak.
İşgal İstanbul’unda Beyoğlu’nda geceleri işgal devletlerinin bayraklarını söken, indiren; Kurtuluş Savaşı’nın ilk günlerinde İnebolu’ya geçip Millî Mücadele’ye katılmak isteyen, otuz beş yıl ceza alıp hapishaneden hapishaneye sürülen Nazım’ım mahpustaki defterlerinin tıpkı basımlarını Yapı Kredi Yayınları yıllar önce özel bir baskı ile çıkartmıştı.
Önce okuyun ‘Memleketimden İnsan Manzaraları’nı, sonra oyunu izleyin, ancak şiirle yenmek mümkün, insanlığın gözleri açık uykusunu…