Dün her yerde 23 yaşındaki Antalyalı Ayşe Deniz Karacagil’in, PKK’nın ABD destekli Suriye Kolu YPG aflarında çatışırken öldürüldüğü haberi vardı.
Peki, PKK’nın insan kaynağı profiliyle alakası olmayan bir genç, nasıl olup da bu girift terör networküne dahil olmuştu?
Aslında, bu kısacık ömrünün sonunu hazırlayan yolun taşları hepimizin gözleri önünde döşendi.
2011’den beri hazırlıkları yapılan Gezi eylemlerinin sürdüğü günlerdi. Ukrayna’dan Gürcistan’a kadar her yerde uygulanan occupy (işgal) organizasyonu Türkiye’de de hayata geçirilmişti.
Medya eliyle muazzam bir manipülasyon faaliyeti yürütülüyordu.
Taktik dünyanın her yerindeki turuncu ayaklanmalarla tıpatıp aynıydı.
Yol ortasında dikilip elindeki kitabın hep aynı sayfasını okuyan duran adam…
Gezi’nin sanatçı kişiliği Piyano çalan Alman…
Daha sonradan Hürriyet’in kendisine köşe yazarlığı teklif edeceği Sapanlı teyze…
Polis tomaları önünde “Paris’te son tango” filminden fırlamışçasına dans ederken üzerine su sıkılan o kırmızı elbiseli kadın…
Hesaplarını Türkiye’nin muazzam genç nüfusuna göre yapıyorlardı. “Devrimden çıkarı olmayan” kentli apartman çocuklarını, liselileri, üniversitelileri imajla sokağa taşıma derdindeydiler…