Ne yazık ki yazın balık olmaz. Mevsim başında hepsinin eti, kılçığına yapışır. Tatları tuzları kalmaz. Bu zayıf, yağsız balıkların sadece bir türü makbuldür; çiroz…
Şimdiki kuşak çirozu pek bilmez. Kokusundan tiksinir. Közlenmesinden, dövülüp tel tel ayrılmasından, bol sirkeye konmasından habersizdir. Çirozun bir tabağıyla bir şişe rakı içilebileceğini anlatsanız inanmazlar.
Balık lokantalarının çoğu, acemi müşteriye, çiftlik balığını deniz, buzluk balığını olta balığı diye yutturur. Ben temmuzun son günlerine kadar balık yemem. Mezeleri çatal ucuyla didiklerim sadece. Ne de olsa rakı kuru kuruya gitmez! Temmuzun son haftasında ‘sevgilim’ yüzünü gösterir nihayet. Allı pullu, gümüş giysili sardalyedir bu sevgili.