Okura not:
Günün 11’i, Türkiye medyasındaki görüş ve yorum çeşitliliğini yansıtmak amacıyla hazırlanmaktadır. Aşağıda özetini bulacağınız yazıya yer vermemiz, içeriğini onayladığımız ve/veya desteklediğimiz anlamına gelmez.
Erdoğan’ın, AKP Genel Başkanı şapkasını kafasından hiç çıkarmadığını, yabancı devlet adamlarıyla görüştükten sonra yaptığı açıklamalarda bile particilik yaptığını biliyoruz.
Ama bu kez partisi adına görüşmeyi yapması için, Türkiye’deki Anayasal düzende “dış kapının mandalı” sayılabilecek Grup Başkanı’nı görevlendiriyor!
Bu tavrıyla TBMM’nin manevi şahsiyetinin üstünlüğüne bir gönderme yapıyor desek öyle görmediğini biliyoruz. Yasama organının en önemli faaliyeti sayılması lazım gelen bütçe görüşmelerine bile gelmiyor.
Belli ki DEMP heyeti ile birlikte bir fotoğraf karesinde bir arada görünmek istemiyor.
Evet bunda kendisini herkesin üstünde görmesinin de etkisi var kuşkusuz ancak asıl neden Erdoğan’ın bu süreç boyunca gölgede kalmaya gayret etmesi.
MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin çağrısıyla birlikte başlayan bu yeni süreçte bir süre daha gölgede kalmayı tercih edecek gibi görünüyor.
Cumhurbaşkanı hem TBMM’ye hakimiyeti hem de tek başına bütün yürütme gücüne sahip olması nedeniyle bu konularda etkili bir şey söyleyebilecek tek kişi.
O ne derse o olacak, bunun dışında kim ne istedi ne söyledi bir kıymeti yok.
Belli ki Erdoğan, Öcalan’ın PKK’ya söz geçirip geçiremeyeceği konusunda kuşkulara sahip.
Kendisini bu işe angaje etmemesi bu kuşkularından kaynaklanıyor.
PKK’nın, Öcalan’ın talimatlarını dinleyeceğine ikna olsa şu anda elinde bayrakla en önde o yürüyor olurdu.