Bugünkü köşemi Osman Kavala’nın “Müslüman Sokağında Demokrasi Hayal mi?” kitabımla ilgili değerlendirmesine ayırmak istiyorum.
“Yazdıklarınız benim için çok öğretici, zihin açıcı oldu. Demokrasinin İslam’a aykırı bir kavram, bir uygulama olmadığını anlatmanız, ‘dinin evrensel mesajını modem dünyada insan hakları temelinde ortaya çıkan hukukun üstünlüğü ve demokratik değerlerle birlikte’ düşünülmesi gerektiğini güçlü biçimde vurgulamanız çok önemli” cümlesiyle başlayan Kavala’nın inceleme notları şöyle:
“Kitabınıza başlamadan önce orta çağ döneminde Papalık ve teokratik krallık kurumları ile ilgili bir çalışma okumuştum. Beşinci yüzyıla uç veren, sekizinci-dokuzuncu yüzyılda yaygın hale gelen teokratik-siyasi anlayışa göre krallar ve imparatorların, hükümranlık yetkilerinin kaynağı halk değil Isa peygamber, Tanrı…
…Kitabınızda çok önemli gördüğüm bir diğer nokta dinin siyasal bir ideolojiye dönüştürülmesine dikkat çekmeniz, ‘ideolojik İslam’ın Kur’an’ın hürriyet ve adaletle ilgili mesajlarını perdelediğini, “çatışmacı bir siyasi kültür yarattığını” önemle vurgulamış olmanız. Anlayabildiğimiz, Müslüman dünyada da Hıristiyan dünyada da ahlaki değerleri geliştirmeyi, derinleştirmeyi amaçlayan dini ilkeler siyasi amaçlara hizmet eden ideolojiler oluşturmak için kullanılmışlar. Modern dünyada da siyasi örgütler ve kurumlar düşüncelerin ve inançların ideolojilere dönüşmesini kolaylaştırıyorlar. İdeolojiler de toplumsal sorunların yarattığı rahatsızlıklardan ve demokrasi kültürünün zaaflarından yararlanarak yaygınlaşıyorlar, sorunların çözümü ile ilgili bireylerin analiz etme, çözüm arama ehliyetlerinin daralmasına, kalıplara sıkışmasına yol açıyorlar. Yaratılan duygudaşlık ilişkisi de farklı düşüncede, ‘karşı tarafta’ olanları ötekileştirme, onların sorunlarına duyarlı olmama, onlarla empati ilişkisine girmeme gibi davranışları güçlendiriyor.