Dinin özüyle asla örtüşmeyen bu anlayışın temsilcileri, fetvacıları ‘devlet’, ‘ümmet’ gibi kavramları da kullanarak toplumun büyük bir bölümünü ‘düşman’ kategorisine yerleştirmekte bir beis görmemektedirler.
Mesela bir fetvacı, bu ülkede farklı düşünenleri, iktidar eleştirisi yapanları ümmetin yolunu kesen hainler olarak tanımlıyor ve diyor ki: “Bütün Müslümanlara diriliş ümidi bahşeden bir devletimiz var… Gece gündüz çalışan sivil, siyasi, askeri kadrolar iş ve gönül birliği içinde hizmet yarışına girseler tam hedefe yaklaşınca hainler, düşmanlar, düşmanla işbirliği yapanlar ve gafiller/ahmaklar işbirliği yaparak dışarıdan ve içeriden taarruza geçiyor, yolu tıkıyor, yolcuları engelliyorlar.”
Din dilini böylesine ideolojik bir kirliliğe mahkum edenlerin, dinin tarif ettiği ‘dindarlık’ anlayışıyla bağdaşması asla mümkün değildir.
Oysa biliyoruz ki kâinat insana, insan da birbirine emanettir. Bu konuda Hz. Peygamberin sözü son derece açık: “Müslüman, diğer Müslümanların elinden ve dilinden güvende olduğu kimsedir.”