FIRAT ERGENE
Britanya Avrupa Birliği’nden (AB) ayrılmaya karar verdi.
Referandumun sonucu Britanya ve dünyaya neler getirecek? Ülkelerin ekonomik ve sosyal politikaları nasıl etkilenecek? Türkiye bu durumun neresinde? 9 Soruda…..
1- Brexit nedir?
Britanya ve İngilizce’de ‘çıkış’ anlamına gelen ‘exit’in birleştirilmesiyle türetilen sözcük, ülkenin Avrupa Birliği’nden ayrılmasını simgeliyor. Britanya’nın Avrupa Birliği’ne dair geleceğine ilişkin referandum, Muhafazakar Parti’nin 2015 yılındaki genel seçimlere dair vaatlerinden biriydi.
2- Referandum nasıl sonuçlandı?
Zafer ayrılık taraftarlarının oldu. Britanya seçim konseyi seçimi ayrılık taraftarlarının kazandığını resmen ilan etti. Ayrılma yönünde oy kullananların oranı yüzde 51,9, kalmak isteyenlerin oranı ise 48,1 olarak açıklandı.
3- Süreç nasıl devam edecek?
Lizbon Antlaşması’nın 50. Maddesi devreye girecek ve ayrılık için Avrupa Birliği ve Britanya arasında müzakere süreci başlayacak. Müzakere süreci, Britanya ile AB tarafından ortak uzatım kararı alınmaması durumunda en fazla iki yıl sürebilecek.
Daha önce hiçbir ülke Avrupa Birliği’nden ayrılmayı talep etmediği için müzakerelerin nasıl şekilleneceği konusu ise belirsizliğini koruyor.
Müzakerelerdeki en kritik konu ise Britanya’nın AB üyesi ülkelerin gümrük ve hukuk kısıtlamaları olmaksızın birbirleriyle ticaret yapabildikleri ‘tek pazar’a karşı yeni statüsü olacak.
4- Ayrılıkçılar neden AB’den ayrılmak istiyordu?
Ayrılıkçılar AB’nin ekonomik ve politik yönden Britanya için bir ayak bağı olduğunu öne sürüyordu.
AB bölgesinin 2008’den bu yana kuvvetli büyüme gösterememiş olması sebebiyle ticaretin AB dışı bölgelerdeki Çin, Hindistan gibi büyümekte olan ekonomilere yönlendirilmeleri gerektiğini savunan ayrılıkçılar; AB üyelerinin dış ticarette AB adına yapılan anlaşmalara bağlı kalmaları gerektiğini, dolayısıyla ellerinde AB’den ayrılmak dışında bir çözüm olmadığını ortaya atıyordu.
Buna ek olarak AB’nin dayattığı düzenlemelerin şirketlere yarattığı ek maliyetlerin de AB üyesi olmanın getirilerinden daha fazla olduğu da ayrılıkçıların iddiaları arasındaydı.
Britanya’nın AB’den ayrılması durumunda sterlinin değer kaybetmesi ise ayrılıkçılar tarafından Britanya’nın ihracat ürünlerini uluslararası piyasada daha ucuz ve dolayısıyla daha rekabetçi hale getirip ihracatı artıracağı ve bu da yüksek seyreden cari açığı azaltacağı için olumlu bir gelişme olarak görülüyordu.
Ayrılık taraftarları Britanya’nın AB’ye yaptığı ihracatın tek pazara girdikten sonra toplam ihracat içindeki oranının artış göstermemesinin ‘Tek Pazar’ın Britanya lehine çalışan yapı olmamasına bağlıyordu. Ayrıca özellikle Doğu Avrupa’dan yoğun bir şekilde göç alan Britanya’nın bu sorunu da ancak AB üyesi olmadığı bir senaryoda çözebileceğini savunuyorlardı.
5- AB üyeliğinin Britanya’ya maliyeti ne?
Britanya AB bütçesine yılda yaklaşık 18 milyar sterlin tutarında ödeme yapıyor. Bu tutarın 8 milyarlık sterlinlik kısmı indirim ve katkı olarak Britanya bütçesine geri dönüyor.
Özetle, AB üyeliğinin ülkeye faturası yıllık yaklaşık 10 milyar sterlin.
Bu tutar artık Britanya’nın kasasında kalacak, ancak bu noktada devreye AB tek pazarından çıkmanın maliyeti giriyor. AB ülkeleri ile yapılacak ticarete gümrük vergilerinin eklenmesinden kaynaklanan maliyetin boyutu bu durumda AB ile nasıl bir ticaret anlaşması yapılacağı belli olmadığı için henüz bilinmiyor.
Ayrılıkçılar, ticaret anlaşmalarının koşulları ne olursa olsun ödenecek gümrük vergilerinin AB üyesi olarak bütçeye ödenen katkıları aşmayacağı görüşünde.
AB destekçileri ise AB bütçesine ödenen katkıların gelişmekte olan üyelerin alım gücünü arttırarak dolaylı yoldan Britanya ekonomisine katkı sağladığını öne sürüyordu.
Bunun haricinde AB’nin karmaşık yapısı sebebiyle sonlandırılamayan ticaret anlaşmaları da ayrılıkçılar tarafından maddi karşılığı bulunamayan fırsat maliyetleri olarak görülüyordu.
6- Brexit’ten Britanya’nın AB ile ekonomik ilişkileri nasıl etkilenir?
2015 yıl sonu rakamlarına göre Britanya’nın en büyük ticaret ortağı AB ile ticari ilişkileri ihracatının yüzde 43.7’sini (223 milyar sterlin), ithalatının da yüzde 53’ünü (291 milyar sterlin) kapsıyor. AB destekçileri ilişkinin mevcut yapısının bozulmasının Britanya ekonomisine zarar vereceği görüşünde.
Ancak Britanya’nın en büyük ticaret ortağı AB ile dış ticaret dengesi açık veriyor, yani AB ile yapılan ticarette ithalat ihracattan daha fazla. Buna ek olarak krallık ekonomisine en büyük katkıyı yapan servis ve hizmet sektörleri de bu açığı kapatmaya yetmemesi, cari açığın git gide büyümesine sebep oluyor.
Cari açık 2015 yılında 96.2 milyar pound ile gayri safi milli hasılanın yüzde 5,2’sine ulaştı.
İngiltere Merkez Bankası da AB’den ayrılmanın ekonomiye etkilerinin olumsuz olacağını düşünenler arasında. Başkan Mark Carney AB’den çıkılmasının finansal istikrar için en büyük iç risk olduğunu açıklamıştı. Banka da en son enflasyon raporunda Brexit’in enflasyonu tetikleyeceği, işsizliği arttıracağını ve ülkeyi resesyona sürükleyebileceği konusunda uyarılarda bulunmuştu.
Referandumdan ayrılık kararı çıkmasından en olumsuz etkilenecek sektörün finans sektörü olması bekleniyor.
AB’nin tek pazarına katıldıktan sonra Londra’da faaliyet gösteren finans kurumlarının herhangi bir ek düzenlemeye ihtiyaç duymadan tüm AB pazarına erişime olanak sağlaması, AB içindeki ve dışındaki finans kuruluşlarının Londra’ya toplanması, şehrin uluslararası finans pazarına pasaport sağlayan bir finans merkezine dönüşmesini sağlamıştı.
Londra’nın bu durumu AB üyesi olmadan sürdürüp sürdüremeyeceği de bilinmeyenler arasında.
7- AB ile ekonomik ilişkiler nasıl yapılandırılacak?
Ayrılıkçıların hedeflerine ulaştıkları takdirde tam olarak nasıl bir model izleyeceğine dair bir ortak görüşü bulunmuyordu.
Britanya’nın takip edebileceği modellerden ilk akla gelenler şu şekilde:
Avrupa Ekonomik Bölgesi (EEA) üyeliği: Britanya, Avrupa Serbest Ticaret Topluluğu’na (EFTA) katılarak, ETFA’nın Avrupa Ekonomik Bölgesi (European Economic Area) ile olan anlaşmasına dahil olabilir . EEA anlaşması 28 Avrupa birliği üyesi ve EFTA’nın İsviçre hariç üç üyesi; Norveç, İzlanda ve Lihtenştayn’ı kapsıyor.
Anlaşmaya taraf olan ETFA ülkeleri tarım ve balıkçılık sektörleri dışında AB pazarının düzenlemelerine uyum sağlıyor. EEA sınırları içinde de AB tek pazarının ürün, hizmet, insan ve sermayenin serbest dolaşımı ilkeleri geçerli.
Britanya’nın bu seçeneği tercih etmesi durumunda ülkesine gelen AB göçmenlerine vize uygulayamayacak ve mevcutta ödediğinde daha az da olsa AB bütçesine katkı ödemeye devam edecek. Bütçeye olan katkılarına rağmen EFTA üyelerinin AB mevzuatının karar sürecinde herhangi bir söz hakkı bulunmuyor.
EEA seçeneği AB’nin politik yönü ve ekonomik yönünü birbirinden ayıran bir seçenek olarak gözükse de, sürekliliği için özellikle ticaret hukuku alanında EEA’nın dayatacağı düzenlemelere tam uyum gerekeceği için AB’den tamamen bağımsızlık anlamına gelmiyor.
İsviçre Modeli: EFTA üyesi olmasına rağmen, İsviçre kendini EEA anlaşmasının dışında tutuyor. AB ile ticari ilişkilerini sayısı 100’ü geçen ikili anlaşmalarla yürütüyor ve AB’ye EEA anlaşmasına taraf ülkelerden daha az da olsa katkı ödemeleri yapıyor. Ancak Britanya’nın bu kadar kapsamlı bir politik süreci ayrılık müzakerelerinin süresi olan iki yıl içinde tamamlayıp tamamlayamayacağı bilinmiyor.
Gümrük Birliği: Türkiye, Andorra, San Marino ve AB üyelerinden oluşan gümrük birliği üyelerinin sınırlar tarım, hizmet ve kamu ihaleleri dışındaki ticari faaliyetlerinde kullanılmak üzere bir ekonomik bölge oluşturuyor.
Birlik üyeleri, birlik dışından gelecek ürünlere aynı gümrük tarifesini uyguluyor. Türkiye’nin 1996 yılından itibaren üyesi olduğu gümrük birliği, ülkemizin AB’ye katılım sürecinde bir adım olarak değerlendiriyordu. Bu sebeple anlaşma hükümlerinde Türkiye’nin aleyhine olan ve ancak tam AB üyeliği halinde etkisi sıfırlanacak koşullar mevcut.
Bu anlaşmanın en göze çarpan dezavantajı ise AB’nin diğer ülkelerle yaptığı serbest ticaret anlaşmalarının AB üyesi olmayan ülkeleri kapsamaması. Gümrük Birliği koşullarına göre Türkiye, AB’nin anlaşma imzaladığı ülkeye gümrük birliği kapsamında ihracat yapamıyor, ancak anlaşma yapılan dış ülkeler bizim sınırlarımıza düşük gümrük vergisi ise mal ihraç edebiliyorlar.
Bu dezavantaj AB’nin ABD ile imzalayacağı Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı’nda (TTIP) Türkiye’nin kapsam dışı bırakılması ihtimali üzerine tekrar gündeme gelmiş ve ekonomi bakanı Nihat Zeybekci tarafından bu durumda gümrük birliğinin sonlandırılabileceği dile getirilmişti.
Dünya Ticaret Örgütü: Britanya AB ile özel bir anlaşma yapmaması halinde üyesi olduğu Dünya Ticaret Örgütü’nün altyapısı ile AB ile ticari ilişkilerini sürdürebilir. DTÖ ticarette ülkeler arasında ayrımcılığı engellemek için MFN (Most Favoured Nation) uygulamasını dayatıyor.
Bu uygulamaya göre bir ülkenin bir ticaret partnerine gümrük tariflerinde indirim yapılması durumunda tüm DTÖ üyeleri için de aynı vergi oranının geçerli olması esas. Bu senaryoda Britanya muhtemelen AB üyesiyken uyguladığı tarifeleri sürdürürken bir yandan stratejik gördüğü ülkeler ile serbest ticaret anlaşmaları yapmaya çalışacaktır.
8- Dünya Brexit’e nasıl reaksiyon veriyor?
ABD’den bu konuda ilk resmi açıklama ticaret temsilcisi Michael Froman’dan geçtiğimiz ekim ayında gelmişti.
Reuters’a yaptığı açıklamada Froman, Britanya’nın elinin pazarlık masalarında ancak AB gibi büyük bir ekonominin üyesi olarak daha güçlü olabileceğini ve bir ticaret anlaşmasının yokluğunda Çin ve Brezilya’ya uyguladıkları gümrük tarifelerinin Britanya için de geçerli olacağını söylemişti.
ABD Başkanı Obama da Nisan ayında Brexit’i desteklemediğini belirterek, Britanya ile karşılıklı ticaret anlaşmasının yapılmasının on yıl sürebileceğini iddia etmişti.
Alman ekonomi bakanı Wolfgang Schauble da der Spiegel’e verdiği röportajda Britanya’nın AB dışına çıktığında tek pazara girme şansını kaybedeceğini belirtmişti.
Çin devlet başkanı Xi Jinping de Brexit hakkında görüşlerinin sorulması üzerine daha güçlü ve daha kenetlenmiş bir AB’yi tercih edeceklerini belirtmişti.
Geçtiğimiz mayıs ayında IMF direktörü Christian Lagarde da Brexit’in ekonomik sonuçlarının ‘çok ama çok kötü’ olacağını belirterek, ayrılıkçıları desteklemediğini açıklamıştı.
9) Brexit göç sorununu çözebilir mi?
Ayrılıkçıların ellerinin en güçlü olduğu konulardan başında göç sorunu geliyordu.
3.3 milyon göçmenin bulunduğu ülkede, 2.1 milyon ile AB vatandaşları bu grup içindeki en büyük blok olarak göze çarpıyor. 2004 yılında AB’ye yeni katılan üyelere de Britanya’da çalışma izni verilmesi ardından daha fazla göç almaya başlayan ülkede; göçmenler ayrılıkçılar tarafından iş piyasasında ücretleri düşürmekle suçlanıyorlar.
Bu konuda yapılan kamuoyu araştırmaları da ayrılıkçıları destekliyordu. 2015 yılında yapılan YOUGOV anketinde son on yılda ülkenin çok fazla göç aldığını düşünenlerin oranı %75’ti.
Yine bir YOUGOV anketine göre ise Britanya’nın AB’den çıkması durumunda göçün azalacağına inananların oranı yüzde 61’di.
Bu duruma çözüm olarak ayrılıkçılar; göçmenlerin bir puanlama sistemine tabi tutularak sadece ekonomiye fayda sağlayacakların çalışma izni alabilecekleri bir sisteme geçilmesini talep ediyordu.
Ayrılık sonrasında Britanya EEA’ya dahil olursa göç konusunda bir yaptırım uygulaması mümkün olmayacak, çünkü EEA’ye dahil olan ülkeler insanların hareketlerini kısıtlayamıyor.
Ayrıca AB’de yaşayan sayıları yaklaşık 1.2 milyon olan Britanya vatandaşının akıbeti ise ayrılık sürecinden sonra AB tarafından ayrılığı düşünebilecek diğer üyelere gözdağı vermek için bir pazarlık kozu olarak kullanılabilir.