Türkiye’ye yabancı sermaye akımlarının zayıflaması önümüzdeki iki yılın yüksek ekonomik büyüme umutlarını söndürdü. Geleneksel banka ve sermaye piyasası kaynaklarına erişimin zorlaştığı bugünler alternatif finansman yaklaşımlarının daha yaygın kullanımı üzerinde düşünmek için fırsat olabilir.
Mikro ve küçük işletme finansmanı, kooperatifler ve sosyal bankacılık gibi kavramlar Türkiye’ye yabancı değil. Yine de son yıllarda dünyada nasıl kullanıldıklarına kısaca göz atmak muhtemel faydaları hakkında yeni fikirler verecek:
Mikro ve küçük işletme finansmanı: Kaynak çoğunlukla uluslararası kalkınma kuruluşları, devletler ve bağışçı kurumlardan geliyor. Son yıllarda ‘sorumlu finans faaliyetleri’ başlığı altında özel sektör kuruluşları da kaynak ayırıyor.
Genellikle bu alanda uzmanlaşan fonlarda toplanan finansman çeşitli ülkelerdeki etkinliklerine göre kamu kurumları, yerel yönetimler veya bankalar tarafından kullanıcıya ulaştırılıyor. Küçük esnaf, aile ve tarım işletmelerine yönelik ortalama 15 bin lira (5 bin Avro) tutarındaki finansmanın teknik olarak standart bir krediden farkı yok. Ancak vade ve faiz salt piyasa şartları yerine borçlunun ekonomik faaliyetininin koşullarına uyumlu yapılandırılıyor.
Kooperatifler: Aynı meslek ya da sektörde faaliyet gösterenlerin biraraya gelerek kurdukları ortak üretici organizasyonu.
Kooperatifler özellikle Almanya, İngiltere ve Hollanda üyelerinin tasarruf mevduatlarını toplayıp yine ihtiyacı olan üyelerine kredi olarak kullandıran bankalara sahip. Bu kuruluşlar son beş yıllık kriz sürecinde mali bünyesi en sağlam Avrupalı bankalar arasında gösterildi.
Türkiye’de de 20’nci yüzyılın başlarında benzer bankalar kurulsa da yönetime (siyaset diye okuyun) bağlı sıkıntılar başgösterince uzun ömürlü olamadı. Öte yandan güçlü kooperatifler kendi bankaları olmasa da özellikle tarım sektöründe üyelerinin finansmana zamanında ve makul erişimi için doğru kapıları açabiliyor.
Sosyal bankacılık: Üzerinde anlaşılmış bir tanımı olmasa de geleneksel bankacılığın sağladığı finansmanın sosyal, ahlaki ve çevresel sonuçlarının dikkate alınarak formüle edilmesini ifade ediyor.
İlk bakışta bu yaklaşım romantik görünebilir. Pratikte ise enerji ve altyapı gibi büyük ölçekli yatırımların arkasındaki kararların üzerinde yerel ve ulusal konsensüs oluşturulmasına kapı açıyor. Yatırım iptal edilmiyor ama kapsamlı bir kamuoyu tartışması ardından tadilatlara uğruyor.
Yatırımın uzun vadedeki ekonomik ve sosyal faydası bir nevi temize çekilmiş oluyor.
Yeni bir hayat vaadi
Kuşkusuz bu ve benzeri yöntemler, geleneksel banka ve sermaya piyasası finansmanı ihtiyacını ortadan kaldırmıyor. Ne var ki tamamlayıcı işlevleriyle orta vadede bireyin ekonomik mücadelesinde güçlenmesini ve toplumsal bilincinin artmasını sağlayacak etkili araçlar olarak yeni bir hayatı vadediyor.
Devletin bu doğrultuda düzenleyici ve mali kaynak sağlayıcı olarak yapacağı katkı önemli. Ancak asıl katkıyı ortaya çıkarabilecek olan vatandaşın talep ve girişimi. Mikro aile işletmeleri ile hane halkının krizden fırsat çıkarmak atacakları küçük bir adım ülkeleri için dev bir adıma dönüşebilir.