Okura not:
Günün 11’i, Türkiye medyasındaki görüş ve yorum çeşitliliğini yansıtmak amacıyla hazırlanmaktadır. Aşağıda özetini bulacağınız yazıya yer vermemiz, içeriğini onayladığımız ve/veya desteklediğimiz anlamına gelmez.
“Doların bir dünya parası olması”, giderek bir ekonomik savaş yöntemi olarak kullanıldı; “dolar emperyalizmi” de ABD hegemonyasının etkili bir aracı oldu. Mağdurların ön-saflarında yer alan Çin ve Rusya doların dışlanması seçeneklerini araştırmaya başladı. 2022’den bu yana da “bir yeni para mı?” sorusu BRICS gündemine yerleşti.
Bu seçeneğin Kazan Zirvesi’nde de tartışıldığı, Sonuç Bildirgesi’nden anlaşılıyor. Bildirge, üye ülkeler arasındaki ekonomik işlemlerin, dolar yerine ulusal paralarla yapılmasının yeğleneceğini vurguluyor. Zirve Toplantısı arifesinde Putin de, bir BRICS parası inşasının acil gündem olmadığını açıklamıştı (Sputnik, 21 Ekim 2024).
Ayrıntıları, ek belgelere ulaştığı anlaşılan Jacques Sapir açıklıyor (Naked Capitalism, 29 Ekim 2024): BRICS’in bankası NDB, üç yeni yapılanma oluşturacaktır: BRICS-kliring sistemi birincisidir. Bu birim, 22 ülke (üyeler ve yeni ortaklar) arasında ulusal paralarla yapılan tüm işlemlerin takas hesabını, temizlenme işlemlerini üstlenecektir. AVRO’ya geçiş öncesinde uygulanan Avrupa Ödemeler Birliği örnek alınmıştır.
İkinci olarak, ulusal paraların kullanılacağı muhasebe, takas, temizlenme aşamalarında da doların kullanımına son verilecektir. Bu amaçla stable coin ( “denge sikkesi”) adlı yeni bir para birimi oluşturulacaktır. Ulusal ekonomilerin ağırlığını dikkate alan bu para, fiilen dolaşıma girmeyecek; sadece hesabî bir birim olarak kullanılacaktır.
Üçüncü olarak, dış ticarette sigortacılığı Batı şirketlerinin dışına taşımak hedefleniyor. Bu amaçla üyelerin ortaklığında bir BRICS Reasürans şirketi kurulacak; uluslararası taşımacılığı ve sözleşmelerin uygulanmasını sigortalayacaktır.
13 yeni ortak ülkenin katılımı BRICS’in, başta ticaret olmak üzere, tüm uluslararası işlemlerde dünya çapında ağırlığını tırmandıracaktır. Pasif adaylığın ötesine geçen “ortak ülke” konumunu Türkiye özümseyebilecek mi? İzleyeceğiz.