• SANAT
  • 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11'i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • SPOR
  • VPN HABER

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • EKONOMİ
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • YAZARLAR
  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

'Komünist başkan' Maçoğlu: Biat eden değil, üretime katılan toplum değerli

18/11/2015 21:28

 

NUR BANU KOCAASLAN

nurbanukocaaslan@diken.com.tr / @nurkocaaslan


Küçücük bir ilçede bundan bir buçuk yıl önceki yerel seçimlerde belediye başkanı olarak seçilen bir isim, Türkiye’nin gitgide birbirinin yansıması haline gelen tek tip yöneticileri arasında, farklılığıyla umut vermişti.

‘Seçim vaatleri’ne göre ilçede ulaşım ücretsiz olacak, su komik denecek bir rakamla dağıtılacaktı. Öyle de oldu. ‘Kadın’, ‘gençlik’, ‘engelli’ ve ‘halk’ kelimelerini kullanıyordu sıklıkla.

Dersim’in küçük ilçesi Ovacık’ın ‘komünist başkanı’ Fatih Maçoğlu, şimdiden görevde bir buçuk yılını tamamladı. Maçoğlu, yönetimini “Ben Ovacık’taki yaşlıdan, gençten, kadından öğrendim” diye özetlerken, sıklıkla ‘Yalnız değiliz’ vurgusu yapıyor.

Okuyuculara bir de duyurusu var: Önümüzdeki günlerde, Ovacık’ın satın almak istediği iş araçları için maddi desteğe ihtiyacı olacak ve ‘komünist başkan’, yapılacak yardımların Ovacık’ı güçlendireceğini söylüyor.

‘Bu ülkede sosyalist, komünist ya da ilerici olmak çok güzel bir duygu aslında’

macoglu-ovacik-komunist baskan2

Fotoğraf: Nur Banu Kocaaslan

Bu devirde komünist başkan olur mu?

Geçmişle kıyasladığında bu dönem daha rahat galiba. Ülke geriye doğru gidince sosyalistlerin, komünistlerin ümit kapısı olduğu izlenimi uyandı. İlk kazandığımızda kaygımız vardı acaba Türkiye’de tepki nasıl olur diye. Tersi oldu. Bu sefer de bunu nasıl ileri taşıyabileceğiz kaygısı başladı. Bu ülkede sosyalist, komünist ya da ilerici olmak hakikaten çok güzel bir duygu aslında. Çünkü çok güzel bir coğrafyada çok kötü bir yönetim içinde yaşayan bir halkız. O anlamda komünist olmak güzel.

Bu ülkede genelde solcu olmanın zorluğundan bahsedilir ama siz güzel diyorsunuz. Bu ilkelerle ‘hizmet etmek güzel’ sanırım?

Biz asıl düşündüklerimizi yapmaya çalışıyoruz. Yeni bir şey değil. 100 yıldır garibandan, fakirden, ezilenden, ötekiden yana, onların adına bir şeyler yapmak, politikalar geliştirmek, sosyalist bir aklı, kapitalist akla karşı daha ileriye taşımak…bizi bugünlere getiren o. Bunu yaptığınız oranda Türkiye’de ortak aklın da yakalanacağına inanıyorum.

‘Tarım devrimi’ gerçekleştirdiğinizi söylediniz Ovacık’ta. Hazine arazisine ekim yaptınız. Siz bunu yaparken size ‘Kardeşim ne yapıyorsun’ diyen oldu mu?

Aleni bir yerde doğrudan yüzümüze söyleyen olmadı ama bundan dolayı yasal bir prosedür işlendi. Bu tür yerlerin önceden kiralanması gerektiğiyle ilgili bir prosedür işletmek gerekiyormuş. Ama bizim yaşadığımız coğrafyada boş duran toprakları üretime kazandırma gibi politik bir anlayışımız var zaten.

Bundan gayri bir politik çalışma değil ki bu. Kimseye ait olmayan bir toprak ve onu işlemek değerlidir. Bir de köylülere ait olan boş arazilerde patates, nohut ve fasulye üretimi yaptık. Patates üretimi daha çok kadın kolektifi üzerine bir çalışmaydı. Biz tohumunu verip ekimini yaptıktan sonra devrettik, geri kalan her şeyi kadınlar yaptı.

Nasıl ekim yaptınız? Bu işi bilenler mi çalıştı yoksa daha çok kolektif bir iş miydi? 

Daha çok bu işi bilenler var. Ovacık küçük bir yer, oradaki insanlar tarımı bilir. Birkaç eksiklikle tarım yapabilir. Etraflarına dağıttılar, paylaştılar. İhtiyacı olanlar bir maddi gelir de aldılar bu işten. Nohut ve fasulyeyi de belediyenin bir lirasını harcayarak değil, daha çok dayanışma ruhuyla yaptık. Mesela fasulye, nohut ve patatesin tohumunun tamamını Almanya’daki Demokratik Halklar Federasyonu (DHF) aldı. 30 küsür bin lira üzerinde işçi giderlerimiz oldu.

Orada devamlı dört ay çalıştırdıklarımız vardı, bir de gündelik oraya gidenler, ücretsiz bir biçimde dayanışma amacıyla çalışanlar vardı. Bir de geceleri orada kalan, hayvanların gitmesine engel olanlar vardı. Onların maaşlarını da İsviçre’deki dostlarımız, işadamları, DHF verdi. Yani daha çok etrafta bu işe gönül verenler üzerinden döndü. Biz sadece emeğimizi koyduk, programını yaptık, tarlada çalıştık ama geri kalan her şey dayanışma ruhuyla yapıldı.

Küçücük işler yapmak da bizi mutlu ediyor

Belediyeyi borçla almıştınız zaten değil mi? Şu anki durumunuz nedir mesela? 

Çok iyi de değiliz ama çok kötü de değiliz. Ara borçlarla beraber 1 trilyonun üzerinde borçla aldık. Şu an 500-600 bin TL borca kadar düşürdük. Eskiden hesabımızda para yokken, şimdi para var, elimizin uzanabildiği, dayanışma ruhuyla biz de destek vermeye başladık.

Hopa ve Roboski‘ye yardım ettiniz değil mi?

Evet evet. Yani bir buçuk yıl önceye göre kıyasladığımızda çok daha iyiyiz. Borçlarımız da tükeniyor yavaş yavaş. Ama o bütçeyle büyük projeler yapmaya kalsanız yapamazsınız ama küçücük işler yapmak da bizi mutlu ediyor. Küçücük bir ilçeyiz zaten, küçük işler yapacağız ama etkili işler.

‘Bize biat eden değil, üretime katılan toplum’

ovacik baskan2

Fotoğraflar: DHA

Hasattan aldığınız mahsul hedeflerinize yetti mi?

Biz planladığımız programda ısrarlıyız. Ne söylediysek onu yaparız. Bunun için hangi engeller olursa olsun o engelleri de ortadan kaldırırız. Net söylemiştik: Tohum alacağız, üniversiteli çocukları okutacağız, sağlıklı gıda üreteceğiz. Bunlardan taviz vermeyeceğiz.

Aynı zamanda ilçemizde ve ilçemiz dışında tespit ettiğimiz insanlara dağıtım yapıyoruz, ama herkese değil çünkü biz bize biat eden bir toplum yaratma değil, üretimin karşılığını alanları daha değerli buluyoruz.

Ama ihtiyaç sahiplerine küçücük paketlerle de olsa destek verdik. Hediye olarak algılasın diye, evlerine giderek, öyle bir yere çağırarak değil, size yardım ediyoruz gibi değil. Hani misafirliğe gidersiniz de elinizde bir hediye olur ya öyle yaptık biz de. 80-100 aileye de öyle bir yardım yaptık.

Ovacık’ta 80 küsür öğrenciye destek veriyoruz, tamamen tarım geliriyle değil ama hem dostlarımızın desteğiyle, öğretmenlerin desteğiyle, bir eğitim vakfına üye olduk, onların sayesinde 80 öğrenciye burs çıkardık.

Ovacıklı olup da dışarıda okumaya giden insanlara. Bizim projemiz şuydu, insanların ekonomik durumu iyi değil özellikle de kış aylarında. Biz en azından yurt parasını ödeyelim dedik. Şu anda çok büyük bir destek değil ama 200 lira civarında bir destek veriyoruz.

Başka neler yaptınız son bir buçuk dışında?

Tüm belediyelerin yaptığı rutin işleri biz de yapıyoruz. Onların dışında sosyal, politik çerçeve içerisinde önümüzdeki dönem bazı şeyler de planladık. Mesela ücretsiz tiyatro çalışmalarıyla insanları buluşturma. Zaten yaptığımız tüm işleri ücretsiz yapıyoruz.

Çocuklara kütüphane, bir saat kitap okuyana bir saat bisiklet kampanyası başlattık. İyiydi çok. Bu kadar kolay söylenen bir laf ama karşılığı çok güzeldi. O çocukların gelip orada kitap okuyup sonra birbirleriyle ilişki kurmalarını görmek çok güzeldi. O kadar olaya, kavgaya rağmen iyi bir yaz geçti bizim açımızdan.

Sıkıntılı bir bölgede olduğumuzdan, afetler yaşandığından, o bölgelerde birçok olayların ya da afetin olduğu, Hopa, Silvan, Lice’ye gittik. Oradaki insanlarla ilgilendik.

Nasıl karar alıyorsunuz? Sizde de halk meclisleri var bildiğim kadarıyla…

Türkiye’deki sosyalistler yıllardan beri bunu deneyimliyor. Fatsa’da Terzi Fikri yoldaşımızın, Amed’de 1970’ler sürecinde bir deneyim var, Mehdi Zana…Onları da araştırdık, okuduk ama bizde de şöyle gelişmiş. Sosyalistler halk meclislerini kendi siyasal yapısındaki mahallelerde kadın ve gençlik komisyonlarıyla kurmuş. Bir örgütün öz çalışması gibi.

Evet onlar da olmalıdır ama bizim bu seferki çerçeve biraz daha geniş. Anonsla tüm halkı, tüm mahalleleri, demokratik kitle örgütlerini, sendikaları, aynı zamanda evdeki ev kadınlarını da çağırıyoruz.

Bu siyaset kendisini yönetebilme kabiliyetinde

Geliyorlar mı?

Tabi. 35-40 kişiden aşağı hiç olmadı. Bazen gündem yoğun olduğunda salon dolup taşıyor. Mesela Ovacık’la ilgili bir karar alınacağı zaman, ya da bir mahalle gündeme geldiğinde bakıyorsunuz tüm mahalle geliyor. Aslında herkes yaşadığı alanla ilgili orada oluyor ama bazı gündem maddeleri, belediyenin iç işleyişiyle ilgili gündem maddesi olduğu zaman 25-30 kişide kalıyor.

Mesela bir sokak düzenlemesi yapacaktık. Dört sokağın düzenlenmesi gerekiyor ve zamanımız kısıtlı. Çünkü zamanla yarışıyoruz, dört buçuk ayımız var, geri kalan dönemler yağmurlu dönemler ve kış oluyor. Ne yaparsak yaparız, tarımını, inşaatını bu dört ayda yapıyoruz. Bu dört sokağın düzenlemesinde, benim gönlümden geçen şehir merkezindeki sokağı öne almaktı, çünkü görüntü itibariyle çirkin. 50 yaşlarında bir kadın arkadaşımız, “Başkanım buradan başlarsanız gecikme olacak, yukarıda Mercan sokağında astım hastası bir amcamız var. Her geçen araba tozdan kaynaklı o amcayı rahatsız ediyor. Bence oradan başlamalı” dedi.

Orada başladı.

O an farkına varmıyorsun ‘Evet evet doğru söylüyor’ diye düşünüyorsun ama eve gidince anlıyorsun ‘Vay be’ diyorsun. Bir insan doğru bir şeyi söylediğinde yapılıyorsa, demek ki bu siyaset kendisini yönetebilme kabiliyetinde. Ovacık’ta bizim halk meclisimiz her sorununu kendi tartışır, 30-45 gün arası toplantılar yapar.

tunceli-ovacik

Ovacık’ta nüfus ne kadar?

Merkez nüfus kış olunca 3 bin 300. Yaz olunca daha fazla insan yaşıyor, en az iki katı. Ovacık Dersim’de turizm yönü güçlü olan bir yer. Köylerle beraber de 7 bin 500 falan.

Bunu şu yüzden sordum. Nüfusun bu kadar az olması halkın katılımcı bir yönetime uyum sağlamasını kolaylaştırmıyor mu? Nüfusu daha fazla olan bir yerde böyle bir yönetim de zor?

Belki rahat bir yanı var bir araya gelmekte. Ama teknik insanı bulmakta da zorlanıyoruz. Mesela bir mimarı bulmak istediğimizde İstanbul’daki dostlarımızı çağırmak zorunda kalıyoruz. Böyle yerlerde teknik insanları bulamıyorsunuz. Ama yerelleşmeyi sağlamak küçükle büyük arasında bir sıkıntı yaratır mı? Ben yaratacağına inanmıyorum.

İstanbul’da mesela herkesi çağırmanız gerekmez. Ama mühendisleri, odalar birliklerini, teknik açıdan donanımlı sivil örgütleri içine katarak da kendine ayrı bir meclis yaratabilirsiniz. Ovacık belki bundan yoksun olduğu için halkın tümünü içine katıyor ama burada halkı temsil edebilecek kurumlar var. Böylece daha nitelikli kararlar çıkar. Burada mesela belediye bir proje yapıyor mimarlar odası karşı çıkıyor. Demek ki belediye mimarlar odasıyla bir ilişki kursa çok daha iyi şeyler çıkacak.

Gezi Parkı’na Topçu Kışlası yapılmasına karşı böyle bir meclis kurulmuştu aslında Taksim Dayanışması olarak. Fakat dinleyen olmadı…

Bu destekle alakalı bir şey. Bir de Ovacık modeli denilen bir çalışmayla bu işe girilmez. Her yerin kendi doğası, kültürüne, kendi yaşam biçimine uygun bir meclis oluşturmalı. Yaşamın kendi içindeki zorluklara bakmak lazım, bizdeki trafikle buradaki trafik mesela. Her bölge kendi yerelleşmesini sağlamalıdır. Bunların toplamının olduğu bir merkeze bağlı olmalıdır, ademi merkeziyetçilik diyoruz ya.

Ankara’daki meclis, Ovacık’taki ya da Dersim’deki kültürel yaşam biçimine müdahale etmemelidir. Bütün ulusta bunun olma ihtimalini düşündüğümüzde Türkiye’nin kültürüne uygundur. Çünkü Türkiye insanının siyasette söz sahibi olma arzusu var.

Ben Ovacık’taki yaşlıdan gençten kadından öğrendim

ovacik baskan

Öyle mi düşünüyorsunuz? Tam tersi değil mi aslında?

Etkileyip, biat ettirildiğinden dolayı yok. Mesela Ovacık’ta ev kadınlarını kimse toplantıya katmamıştı ama biz elinden tutup ‘Hadi ana, gidek’ dediğimizde orada ev içi sıkıntıların sokakla arasındaki ilişkiyi söylediği zaman hiç ummadığınız şeyler çıkıyor karşınıza. Bu sizi büyütür.

Ben Ovacık’taki yaşlıdan gençten kadından öğrendim. Öğrenmeye de devam edeceğiz. Bizim ideolojimizde halk öğretmendir denir. Bundan kaynaklı Türkiye halklarında siyasete sempati halkta büyüktür. Mevcut iktidarın güçlülüğüyle ilgili söylerseniz bu başka bir şeydir.

Mevcut iktidar daha kısa bir vadeyi içeriyor ama, 80 darbesinden sonra halkın siyasetle ilişkisinin kesilmesi söz konusu değil mi?

Korkutuyor, ürkütüyor, öldürüyor…Size şunu söyleyeyim, yön veriyor, halk da yön verdiği yere doğru gidiyor özellikle politize edilmemiş halklarda İç Anadolu’da Ege’de oluyor ama Deniz’ler, İbrahim Kaypakkaya, Mahir Çayan dönemlerinde Türkiye’nin bütün illerinde bu devrimci mücadeleye müthiş bir katılım olmuştu. Ondan dolayı 80 darbesi oldu. Bir çıkış yakaladığında patır patır vuruyor. Ve bu insanlar acımasızca katledildiği için insanlar ürküyor.

Biz daha bir şey yapmadık ki…

Bunu kabul etmek lazım, herkes militan olmaz, herkes çıkıp kavga etmez. Ama o ışığı gördüğünde de Türkiye halkı o ayarı buluyor. Çünkü biz teoride konuştuk ama pratikte yapmadık. Şimdi düşünün Ovacık gibi 200 tane belediye suyundan, eğitime, ulaşıma, üretiminden halkla iç içe bir çalışma yapsa benim bu kadar yorulma ihtimalim olur mu? Ne olur, bir normalleşme olur, bir yaşam biçimi olur ve insanların kabul edeceği bir politik durum olur.

Bunu yapmadığınız sürece kime bakar? Mevcut durumdaki yolu yapana bakar, çalana çırpana bakar, sömürene bakar. Biz daha bir şey yapmadık ki. Hangi sosyalist, ilerici partiye bakarsanız söylemiş daha yapan yok. Hele bir yapsın bakalım, oluyor mu olmuyor mu?

Bir türlü sıra gelmiyor herhalde?

Geldi, sıra geldi. Sosyal demokratların ülkenin yüzde 60-70’iyle geldiği bir dönem oldu. Ya İSKİ’yle patladı, ya başka şeyle. Ben artık konuşmanın bittiği, iş yapma zamanının geldiğini düşünüyorum.

Burjuvazi size çok sert davranmıyor ama altınızı boşaltıyor

Sizin yaptıklarınıza yönelik tepeden bir baskı var mı peki? Ya da size nasıl bakıyorlar diğer belediyelerden, ‘Bu adam deli’ diyorlar mı?

Zaten deliden çıkması lazım (gülüyor). Kendisine ait olmayan projeleri geçirtmiyor. Muhalefetseniz geçmiyor, yukarıdan bir baskı gelmedi ama çok da sevmediği görülüyor. Bunu hissediyoruz. Toplu konutla ilgili boş hazine mallarını vermediler, biz satın almak istedik onu da yapmadılar. Burjuvazi size çok sert davranmıyor, hele de gözönündeyseniz. Ama altınızı boşaltıyor.

Önünüze engeller koyuyor, başarısız olmanızı sağlıyor. Bizim bölgede daha çok CHP ve HDP’li belediyeler var ama halkın baskısı var. Siz bir yerde belediye başkanıysanız, birkaç dostum var benim, ‘Senin yüzünden bize laf söylemeye başladılar’ demeye başladılar. Söylesinler.

Ama ülkemizin bir tarafından çatışmalardan kaynaklı halkımızın belediyelerden bir beklentisi yok. Şu süreçte daha çok entellektüel çevreler baskı yapıyor. Bakın küçücük bir belediye yapıyor, siz de yapabilirsiniz diye.

Çatışma ortamı insanları nasıl etkiledi? 

Kaygı. Kaygı duyuyorlardı. Her an saldırı olacağını düşünüyorlardı. Her gün insanların öldüğünü görüyorlardı ve çok yakında uçaklarla bombalanan yerleri görüyorlardı. İşte böyle etkiledi bizi.

Yani karşınızda bir yangın oluyor, gidip yangını söndürüyorsunuz, kazmalarla etrafını çevreliyorsunuz, sıçramasını engelliyorsunuz, orası yansın bir şey olmaz diyorsunuz. Ertesi günü gittiğinizde ya bir domuz yanmış, ya bir kurt, ya bir ayı…Bunları gördüğünüzde içinizin cız ettiği bir durum.

Birkaç gün sorun yaşanmayınca bu sefer ‘Vay be işte mutlu olabiliyorsun’ diyorsun.

Bu yaz çok kötüydü bizim için. Yollarımız kesildi, çatışma oldu. Hangi taraftan olursa olsun gerilla, asker farketmez ölümleri yaşamdan birinin koparıldığını düşünüyoruz. Bizim için yaşam hakkı kutsaldır ve biz herkesin yaşamasını istiyoruz.

ovacik baskan

Bir röportajınızda ‘İnsanlar her yere çağırıyor, komünist başkan öcü mü olur ona bakıyorlar herhalde’ demişsiniz. Hala öyle mi bakıyorlar? 

İnsanlar sizinle fotoğraf çektiriyor. Bakıyorlar (gösteriyor, sonra da gülüyor). Ben kendimi kötü hissediyordum, kendimi düzeltiyordum ‘Ya allah allah ben de mi bir şey var acaba’ diye. Aslında herkesin gönlünde birlikte yaşama özlemi var, büyük bir kitle var.

Bizi yalnızlaştıranlar ne kadar yalnızlaştırsalar da mahallesinde hep beraber oturma, birlikte iş yapma geleneği var. Daha düne kadar annelerimiz taşın üstüne oturup birbirleriyle konuşuyorlardı. Bu halkta bundan kaynaklı ilişki kurma başladı. Niye başladı?

‘Gelecekte kuracağımız yaşamı bizimle yönetecek çok fazla insan varmış’

‘Ya bu komünistler, kötü, pis, anası babası allahı tanımayan böyle değişik bir şey’ sanıyorlardı. ‘Bir gidip bakalım öyle mi gerçekten’ diye geldiler. Birileri biliyordu tabi ne yapabiliriz diye gelmişlerdi. Aslında aklında ne olursa olsun, gelenler kötü bir şey söylemek için gelmiyor, iyi bir şekilde geliyor.

Size bir şey söyleyeyim mi? Askerin üst düzeyinde sivil, gizli kıyafet giyip orayı görmeye gelenler, devletin bir kademesine kadar yükselmiş, ‘Aslında ben de sizdenim ama işim elvermiyor’ diyenler oluyor. ‘Ama n’olur söylemeyin’ diyorlar. Bir sürü kendini bu cenahta görenler oluyor. Aslında bunları gördükçe de daha çok mutlu oluyorsun. Gelecekte kuracağımız yaşamda, yönetimde, bu yaşamı bizimle yönetecek çok fazla insan varmış, kadro, teknik her şey var.

Ne yok?

Devleti kutsayan yaşamdan uzaklaşmak lazım. Devleti kutsayan o andan uzaklaşmaya başladığımızda, o ‘olmayan’ da olmaya başlayacak. Hangi siyaset gelirse gelsin. Türkiye’de biraz bu var. Vatan, millet, Sakarya var ya. Bu anlayış, bayrak, devlet, din kutsama şeyleri. Bu olsun, bunlara saygı gösterilsin, destekleyen olsun bir zarar yok bunda. Ama onu kutsamamak lazım, onu kuran biziz. Ona karar veren biziz.

Olmayan şey eğitim ve eğitimin içinde ruhun olmaması. En aşağıdan en yukarı baktığımızda o tipleme var zaten. Burjuvazinin kurmak istediği tipleme var. Onun dışına çıkılması, sosyalist aklın kurulması lazım. Bilim üretilmesi lazım.

Önümüzdeki dönemlerde ne yapmayı düşünüyorsunuz ne hedefliyorsunuz? 

Üretimle ilgili projeler gelişecek. Amatörlükten biraz daha ileriye taşıyacağız. Profesyonel olmayacağız, profesyonel olunca o kapitalizmin bir parçası olmak demek. Hep amatör olacağız, beraber çalışacağız.

Bunun dışında insanların yaşam alanlarını da daha rahat hale getireceğiz. Önümüzdeki dönem altyapı çalışmalarımız olacak. Arıtma sistemi kuracağız. İlçemizin imar çalışmasını yapıyoruz. Bu sene 40 dekarlık bir alan diktik, toprakla uyumunu anlamak için. Önümüzdeki dönem daha fazla alanda buğday çalışması yapıp, tamamen organik buğday üretmek için su değirmenleri yapacağız.

Bütçemiz bu kadar. Buna uygun projeler yapacağız.

Kimseden para toplamasını istemiyoruz

Eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Beklentimiz insanların kendi ruhu, yüreği ve gücü. Önümüzdeki dönem bir kampanya düzenleyebiliriz. Kendi otobüsümüzü, kendi kepçemizi, kendi itfaiyemizi alacağız. İş araçları, iş yapabileceğimiz araçlara ihtiyacımız var.

Önümüzdeki ay başlayacağız ama şunu çok önemsiyoruz. Para toplanmasına karşıyız, destek olmak isteyen belediyeyi arayıp hesap numarasını isteyip öyle yapacak. Kimseden para toplamasını istemiyoruz, 100 lira mı yardım etmek istiyorsunuz direkt yardım edeceksiniz. Yani ben sizin sırtınızdan iyilik yapmayacağım.

Para toplanınca aslında parayı veren sizsiniz ama programı siz yaptığınız için sanki siz yapmışsınız gibi suistimaller oluyor. Bunun önüne geçmek için internet bankacılığı olur, hesaba gider yatırır. Detaylar kampanyada belli olacak. Bizim bu araçları almamız gerekiyor, en azından böyle bir kampanyayla bize destek olurlarsa seviniriz. Önümüzdeki günlerde sosyal medya hesaplarımızdan* duyuracağız.

* Ovacık Belediyesi’nin kurumsal Facebook sayfası

Kategori:Diken özel

SON HABERLER

Yedi üniversiteye rektör ataması

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan yedi üniversiteye rektör atadı.

ABD'de 11 mahkum hapishaneden kaçtı

ABD’nin Louisiana eyaletinin New Orleans şehrindeki bir hapishaneden 11 mahkum kaçtı.

Ara Güler'in hayatı film oluyor

Fotoğraf sanatçısı Ara Güler’in hayatı film oluyor.

Sagopa Kajmer ve Ferhat Göçer AKP gençlik kolları etkinliğinde Erdoğan'la buluştu

Rapçi Sagopa Kajmer ve şarkıcı Ferhat Göçer, Cumhurbaşkanı Tayyip Rapçi Sagopa Kajmer ve şarkıcı Ferhat Göçer, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la ‘Gençfest’ etkinliğinde bir araya geldi. ‘Gençfest’ etkinliğinde bir araya geldi.

İmamoğlu: 15 yılda imardan birilerine sağladığınız rant 85 milyar dolar

Tutuklu İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul’un önceki yönetimlerine rakam vererek yüklendi: “Sadece 15 yılda 130 projede kamu alanlarından ve imar hareketliliğinden birilerine sağladığınız rant tam 85 milyar dolar”

Depremden ders çıkaranlar kendi evini yapıyor: Umut Evleri, çok yakında!
Anayasa hukukçusu Prof. Kaboğlu: 'Türk tipi' değil 'Tayyip tipi' başkanlık isteniyor

Ara

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 2 bin 754 gündür hapiste

YAZARLAR

Senyör Amicis'in gazına geldim 

Behzat Şahin

Özel, İmamoğlu ve Yavaş'ın 'özenli' açıklamaları üzerine…

Murat Sevinç

Yeşil zeytini neden yemedin Sait?

Ayhan Tinin

Editör eksikliği fazlalık yaratır

Mustafa Dağıstanlı

Anne dediğin başlangıçtır

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Dilsiz bir ülkenin çığlığı

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Sırrı Süreyya Önder'in 'Cumhuriyet' eleştirisi üzerine…

Murat Sevinç

GÜNÜN 11’İ

Akif Beki: Özgür Özel'e saldırı ne oldu?

Nuray Sancar: Yerel yönetimlerde seçilmişler ile atanmışlar arasındaki yetki dağılımının atanmışlar lehine düzenlenmesi öngörülüyor

Sultan Uçar: Gençliği, ters kelepçelerle tutuklanırken hukuk fakültelerindeki hocaları neden derin bir sessizliğe gömüldü

Burcu Aydın: Faiz giderlerinde rekor artış

Hakan Okçal: Putin katılsaydı, Trump da İstanbul'a gelir, belki de hızla sonuç alınabilirdi

Esfender Korkmaz: İhtiyaç nedeniyle veya uzun dönemli elde tutmak amacıyla konut almak uygun

Nevşin Mengü: Bu ülkenin seküler demokratları Kürt düşmanı falan değil, manyak nekrofil de değiller

Cem Küçük: Türkiye'de aşırı göçmen var diyenler, gelip Frankfurt'u görsünler

Zülal Kalkandelen: AKP'nin 400'e ulaşana kadar her yolu deneyeceği kesin

Figen Çalıkuşu: Devletle millet de ancak hukuk zemininde barışır

Deniz Kilislioğlu: Rusya ve Ukrayna perşembe bir araya gelemedi ama İstanbul baş döndürücü bir muammaya şahit oldu

  • 9 SORUDA
  • YAZARLAR
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DİKEN ÖZEL
  • DİKEN'E TAKILANLAR
  • DÜNYA
  • EKONOMİ
  • KEYİF
  • MEDYA
  • POPÜLER BİLİM
  • SANAT
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 10 YAŞINDA
  • Künye
  • İletişim
  • Gizlilik ilkeleri
  • Çerez politikası

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi

×