• SANAT
  • 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11'i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • SPOR
  • VPN HABER

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • EKONOMİ
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • YAZARLAR
  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Kitapsız şair Yahya Kemal'in hayatına dokunan oyun: Kendi Gök Kubbemiz

24/03/2019 16:27

H. AYHAN TİNİN

Sanat da var / Tiyatro

insanatinart@gmail.com

‘Kendi Gök Kubbemiz’ bu sezonun en iyi tiyatro oyunlarından biri Kemal artık İstanbul’da değilse de, İstanbul hâlâ Yahya Kemal’de…

Üsküp, İstanbul, Paris, Avrupa’nın farklı şehirlerinde büyükelçilikler ve Park Otel yılları… Yahya Kemal’in serüven dolu şair hayatına dokunabilmek için, ‘Kendi Gök Kubbemiz’ oyunu iyi bir seçim.


“Kalbimde vardı Byron’u bedbaht eden melâl

Gezdim o yaşta dağları, hulyâm içinde lâl…”

Devlet Tiyatrosu Tekel Sahnesi’nde bu sezon Yahya Kemal’in 60. Ölüm yıldönümüne nedeniyle başlayan oyun, hem İstanbul’da hem de turnelerde yoğun bir seyirci ilgisiyle sergilenmeye devam ediyor.

Bugünlerde yine İstanbul’da olması, şehirdeki tiyatro tutkunları için bir şans.

Oyunu yöneten ve oynayan, deneyimli sanatçı Okday Korunan.

Fotoğraflar: devtiyatro.gov.tr

Yalnız oyunculuğu ile değil yazarlığı ve yönetmenliği ile de günümüz Türk Tiyatrosu’nda saygın bir yere sahip, tiyatronun bütün duayen hocalarının öğrencisi olma şansını yakalamış bir sanat insanı…

Korunan’ın geçen yıl İsmet Küntay Tiyatro Ödülleri’nde ‘en iyi yönetmen’ ödülünü aldığını anımsatalım.

Oyunun yazarı ise, ışıklar içinde yatsın Sönmez Atasoy.

Atasoy yıllarca Türk Tiyatrosu’na önemli hizmetler verse ve sayısız ödül alsa da, seyircinin onun ismini daha çok bir televizyon dizisindeki ‘Halo Dayı’ karakteriyle hatırlaması mümkün.

Okday Korunan bu başarılı oyun metnini alarak, güçlü bir çalışmayla yaklaşık 1 saat 15 dakikalık sahne performansı olarak sergiliyor.

Oyun, Yahya Kemal’in Cerrahpaşa Hastanesi’ne gittiği bir gece, gerçekle düş arasında, kendi yaşamının farklı mozaiklerinde dolaşırken, duygu ve düşüncelerini seyirciyle paylaşması üzerine kurulu.

Araf’ta bir şairin sayıklamalarının izdüşümleri demek de mümkün.

Tüm salonun karanlığa bürünmesiyle başlıyor oyun. Seyirci adeta bir zaman tünelinden geçerken, gerçek dünyayı geride bırakıyor.

Ve kendi kendine açılan bir kapıdan, sisler içinde Yahya Kemal/Okday Korunan sahneye girerken gerçekten ayrılan seyirci, hakikatle buluşuyor.

Sonrası, seyirciyle dolu bir salonda, nefesini tutarak izlenen, tek kişilik muhteşem bir sahne performansı…

Sahne tasarımı çok iyi. Dekorda yer alan yüzlerce sayfa, beyaz tonlarda düzenlenmiş mobilya ve diğer detaylar seyirciyi Yahya Kemal’in büyülü mısralarına ve maceralı hayatına kolaylıkla götürüyor. 

1884’de Üsküp’te doğan Ahmed Agâh ki biz onu kültür hayatımızda Yahya Kemal Beyatlı olarak tanıdık; 20’inci yüzyılın çok önemli çalkantılarının neredeyse her birine şahit olan bir zaman diliminde yaşamış.

Doğduğu toprakların Balkan savaşlarıyla Osmanlı’nın elinden çıkması…

Bab-ı Âli baskını, İttihat ve Terakki, Jön Türkler…

Birinci dünya savaşı…

Çanakkale savaşı, Sevr Anlaşması…

İstanbul’un işgali, Ankara hükümetinin kurulması…

Kurtuluş Savaşı, Lozan görüşmeleri (Danışman), cumhuriyetin ilanı, İspanya İç Savaşı, 2’nci Dünya Savaşı…

Yahya Kemal’in şiirleri işte bu dünyanın ve bu toprakların en dağdağlı, karışık dönemlerinin içinde yazılmış şiirlerdir.

Üstelik ‘kitapsız şair’dir Yahya Kemal, yani yaşarken hiçbir kitap yayınlamıyor.

Çünkü “Mısra namusumdur” diyor. “Şiirin matematiği anlaşılmaz, duyulur” diyor. Bu nedenle yazmakta ne kadar cömert bir çağlayan olsa da, yayınlamakta cimri ve hep daha iyisini arıyor.

Yahya Kemal bütün hayatında arayışların insanı olmuş. İçinde yaşadığı dönemin etkisiyle önemli siyasi ve toplumsal rüzgârların, edebiyat akımlarının içinde kaldıysa da, hepsine aynı mesafede durarak özgün bir ses yakalamaya çalışmış.

Yazdıklarıyla geleneksel biçimleri kullanmış, ancak kelime ve imge seçimleriyle yeni olmaya özen göstermiş. Daha da önemlisi akılda kalan ve ezberlenebilen, yine kendi deyişiyle ‘musikisi’ olan bir şiir ortaya koymuş.

Bunu ne Osmanlıya ne Batı’ya öykünerek yapmaya çalışarak, modern Türk şiirine, aruz vezninin ritim duygusunu taşımaya kanal oluşturmuş.

Hatta Nazım Hikmet de oğlu Memed Fuat’a yazdığı mektuplarda bundan bahsederek “Bunlar büyük sanatçılar. Onlara söz söyleyenler unutulur gider, Yahya Kemal yine ayakta kalır” demiş. Yine Yahya Kemal için ‘Hocamdır’ sözünü nasıl söylediğini de Memed Fuat ‘Gölgede Kalan Yıllar’ kitabında detayları ile anlatmış.

Tabii ki Yahya Kemal’in Nazım’ın annesi Celile hanımla olan hikayesi, ayrı bir dünyadır.

Ayrıca pek bilinmeyen maceracı yönü; 19 yaşında, 1903 Temmuzu’nda Memphis vapuruyla kaçak olarak Marsilya’ya oradan Paris’e gidişi ve Paris’te geçen dokuz yıl, Sorbonne’da eğitim, hocası Albert Sorel’in tarihe bakışını değiştirmesi; büyük şairin hayatının, şiirinin ve düşünce dünyasının farklı unsurlarla beslenen bir dönemlerinden biri olmuş.

Yahya Kemal’in bu yazıya yetmeyecek kadar zengin yaşam öyküsünü, Okday Korunan hem yönetmen hem oyuncu olarak, ilmek ilmek işleyip; bedeniyle, sahnenin bütününü virtüöz gibi kullanışıyla, ton ton oynadığı sesiyle ve en önemlisi yukarıda saydığımız tarihsel panoramayı, seyirciye parmağıyla işaret etmeden aktarmasıyla izleyenleri bir sanat, tarih ve aşk yolculuğuna çıkartıyor.

Kanımızca sahne performansıyla da bu yıl ‘En İyi Oyuncu’ ödülünün adayları arasında duruyor.

Seyirci olarak oyunu izlerken sonsuz bir keyif ve akış içinde kalmakla birlikte eve döndüğünüzde oyunun panoramasında yer alan tarihi olayları bir kez daha okumayı gereksiniyorsunuz. 

Duygu ve düşünce dünyanızı aynı anda doyuran bir tiyatro izlemek için ‘Kendi Gök Kubbemiz’e zaman geçirmeden gidin. İstanbul’a ve Yahya Kemal’e bir de farklı pencereden bakın.

“İstanbul’un öyledir bahârı;

Bir aşk oluverdi âşinâlık…

Aylarca hayâl içinde kaldık;

Zannımca Erenköyü’nde artık

Görmez felek öyle bir bahârı.”

Ve hayat dediğimiz şeyin, aslında kendi gök kubbemizi tamamlamak olduğunu, sık sık hatırlayın.

Kategori:Sanat

SON HABERLER

İmamoğlu'nun telefonu: İBB bürokratı evinde olduğunu söyledi, arama talep etti

Tutuklu İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun ikinci telefonunun yerini İBB Teknoloji Grup Başkanı Erol Özgüner’in söylediği ortaya çıktı.

Fatih Altaylı'ya 'tehdit': Suç duyurusunda bulunuyorum

Gazeteci Fatih Altaylı tehdit edildiğini açıkladı.

Galatasaray'ın takım otobüsüne taşlı saldırı

Bugün Göztepe’yi 2-0 mağlup eden Galatasaray’ın takım otobüsüne taşlı saldırı düzenlendi.

ABD'li şarkıcı Billy Joel, beyin hastalığı nedeniyle tüm konserlerini iptal etti

ABD’li şarkıcı ve söz yazarı Billy Joel, işitme ve görme duyularını etkileyen beyin rahatsızlığı nedeniyle Kuzey Amerika ve Britanya’da vereceği tüm konserleri iptal etti.

Altın Palmiye İranlı yönetmen Jafar Panahi'nin

78’inci Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye Ödülü’nü ‘Un Simple Accident’ filmiyle İranlı yönetmen Jafar Panahi kazandı.

Ne, nerede, ne zaman: İstanbul için kültür sanat ajandası
Yazar Kerem Görkem: Nasıl mekânı değiştiriyorsak, o da bizi yontuyor

Ara

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 2 bin 762 gündür hapiste

YAZARLAR

Bir uyanışın tarihi: 19 Mayıs

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Elinden çıkanı kulağın duysun

Mustafa Dağıstanlı

Ali Özgentürk için: Böyle mi olmalıydı!

Ayhan Tinin

Çocuk, sınırsızlıkta değil, sınırda büyür

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Yazalım da ne yazalım nasıl yazalım!

Murat Sevinç

Senyör Amicis'in gazına geldim 

Behzat Şahin

Özel, İmamoğlu ve Yavaş'ın 'özenli' açıklamaları üzerine…

Murat Sevinç

GÜNÜN 11’İ

Berkant Gültekin: Bahçeli bir bakıma tüm sırrı ve gizemi bozdu

Gündüz Vassaf: Gün, Harvard'la dayanışmanın günü

Mithat Fabian Sözmen: İşçi sınıfının taraftarlığı anonimliğe, edilgenliğe ve seyirciliğe mahkum

Selin Nakıpoğlu: Diyanet iktidarın emrindeki politik bir aygıt

Cihan Tuğal: Uluslararası ilişkileri aile ilişkilerinin belirlediği bir döneme mi giriyoruz?

Recep Genel: O mis kokulu salatalıklar, domatesler, marullar bizi yavaş yavaş öldürüyor

Rahmi Turan: Erdoğan'a 'ömür boyu cumhurbaşkanlığı' sağlanmak için çalışmalar olduğu iddiaları var

Timur Soykan: Türkiye'de yaşamak vahşi bir dolandırıcı ormanında hayatta kalmaya benziyor

Onur Çanakçı: 'Faizle değil, üretimle büyüme' anlayışının uygulanması şart

Özgür Müftüoğlu: Lozan dahil kurucu belgeler tartışılabilmeli!

Umur Talu: Adalet adına feryadı olan da kendine bakacak

  • 9 SORUDA
  • YAZARLAR
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DİKEN ÖZEL
  • DİKEN'E TAKILANLAR
  • DÜNYA
  • EKONOMİ
  • KEYİF
  • MEDYA
  • POPÜLER BİLİM
  • SANAT
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 10 YAŞINDA
  • Künye
  • İletişim
  • Gizlilik ilkeleri
  • Çerez politikası

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi

×