Abdullah Gül, ya Erdoğan’ın ürktüğü “psikolojik denklik” ihtimalinden kendisinin daha çok korktuğunu gösterdi ya bunu zorlamamaya ikna edildi ya da zaten hiç inanmadığı bu denkliğin başkalarınca yaratılmasını bekledi. Hangi cevap doğru olursa olsun, en çok Erdoğan’ın prim verdiği bu varsayımsal denkliğin, bu seçimde bir karşılığı olmayacak. Fakat her şeye rağmen, iktidarın endişesi ve bu endişelere ne kadar kontrolsüz çareler arayabileceği, karşı bir gündem kurulabildiği zaman ayarın nasıl bozulduğu bu tartışmanın bakiyesi olarak kalacak.
Belki de; Erdoğan’ın “denk rakip” meselesini kişi bazlı olduğunda daha kolay kontrol edebildiği görüldüğü için, denkliği kişilerle değil iddialarla sağlama motivasyonu muhalalefete yön verecek. Belki, AKP ve Erdoğan’ın iktidar biçiminden rahatsız muhafazakârlar, Gül gibi “mutabakat yoksa siyasette olmamıza gerek yok” demeyip, vicdanlarının ve siyasetin gereğini yaparak temsil zorlamasına daha güçlü biçimde devam edecek.
Belki de, iktidarın çıkan ve çıkması muhtemel her adaya saldırması ve engellemesi daha büyük bir itirazı besleyecek.