
SELİM BAŞARIR
iletisim@selimbasarir.org
Önemli yankı yaratan öldürme eylemleri sonrasında bir toplumdaki ‘bireyler’in genel tutumu, çoğunlukla ezberlenmiş fikir ve inançlara uyan cevaplar oluşturarak, o eylemin toplumsal vicdani ağırlığından kaçınmak şeklindedir.
Birey, hem bir toplumu oluşturan tekil varlıktır hem de kendine özgü ayırıcı özelliklere sahiptir. Erişkin ve olgun kişilik yapısındaki bir bireyden öncelikle adalet ve vicdan özeliklerine sahip olmasını bekleriz.
Vicdan, bireyin kendisinin ya da bir başkasının davranışları hakkında evrensel değerlere uygun şekilde düşünmesi ve davranmasını ve kendiliğinden bir yargıda bulunabilmesini sağlayan öncelikli niteliğidir. Adalet ise hak gözetebilme yetisidir.
Vicdanlı ve adil bireylerin çoğunlukta olduğu bir toplum, yeterince huzurlu, kendi içinde ve yaşamla barışık, sevinç duygusunu sık yaşayabilen, üretken, medeni, yaşam kalitesi yüksek bir ülke yaratır ve sorunlarını çözerken de büyük sıkıntılar yaşamaz, vicdani sorumluluklardan kaçınmaz.
Hak gözetmeyi içselleştirmiş, sadece kendisi için değil, içinde yaşadığı toplumun bugünü ve geleceği için de çalışan bireyler, yine vicdanlı ve adil bireylerin yetişmesini sağlarlar. Böyle bir asgari ortam, ailelerin ve eğitim sisteminin çocuklara evrensel doğruları aktarmalarını kolaylaştırır. O çocuklar, çocuksu heyecanlarını da yaşayarak ve öncelikle dingin, akil, çalışkan ve tok gözlü olmayı ve dogmaları sorgulamayı öğrenerek büyürler.
Aksi halde toplumda anti sosyal, yani toplum ve evrensel doğrular karşıtı davranışları benimseyen bireyler artmaya başlar ve adaleti az, hakların gözetilemediği, vicdansızca söz ve davranışların çok bol olduğu bir ülke yaşamı oluşur. O ülke, karanlığa gömülmüş bir ülkedir.
“Bir bebekten bir katil yaratan karanlığı sorgulamadan, hiçbir şey yapılamaz…!”
Rakel Dink