• SANAT
  • 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11'i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • SPOR
  • VPN HABER

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • EKONOMİ
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • YAZARLAR
  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Kadınlık halleri üzerinden hayat

12/12/2021 13:47

H. Ayhan Tinin / Sanat da var / Tiyatro               

insanatinart@gmail.com


Bir yalnızlık hikâyesi.

Mecidiyeköy Sahnesi’nde Fulya Ülvan; kadınlık halleri üzerinde hayatı sorguluyor.

Yok. Yanıtları vermiyor!

Yaklaşık bir saat 20 dakikalık performans içeriğinden, her seyirci kendi sorularını ayrıştırıp, kendi yanıtlarının ardına düşüyor oyun sonunda…

Kadına şiddetin iyice görünür hale gelmesiyle, bu yıl sahnelerde kadın temalı oyunları epeyce görmeye başladık.

‘Tek Başıma‘ da bu oyunlar arasından sıyrılan, metninden oyunculuğuna izleyeni doyuran bir performans.

Öncelikle oyuncu Fulya Ülvan’dan bahsedelim. Müthiş bir enerjiyle yaklaşık 80 dakika, tek kişilik, tek perde bir oyunda, gözünüzü sahneden ayırmaya izin vermiyor.

Yirmili yaşlarında arkadaşlarıyla yaptığı Avustralya yolculuğunu, orta yaşını geçip hayatı sorguladığı zamanlarda yeniden gerçekleştirmek isteyen Susan’ın hikâyesine, havalimanından başlayarak seyirci de katılıyor.

Sahnede diksiyonu olan, ışığı nereden nasıl alacağını bilen, enstrümanlarını doğru kullanan bir oyuncu var. Önemli mi? Çok! ‘Olması gereken’ bugünlerde az bulunan bir şey haline geldi.

Özellikle oyunculuk ya da performanslarda yer alma kriterlerinin giderek yoksullaştığı, sosyal medyadaki takipçi sayısına indirgendiği günümüzde, doğru oyunculuğu arar olduk.

Mecidiyeköy Sahne’nin deneysel fiziki yapısına uygun olarak Murat Gülmez’in hazırladığı dekor, son derece fonksiyonel, metnin seyirciyi gözlemci konumunda tutmayı amaçlayan anlatısına, güçlü bir katkı sağlıyor.

Tayfun Erarslan oyunu sade ve tertemiz bir biçimde yönetmiş. Oyuncu ile metnin dengesini olması gerektiği gibi düzenlemiş, biri diğerinin önüne geçmiyor.

Kısaca ortak bir üretim olan tiyatronun bütün kasları doğru çalışmış. Işık tasarımından kostüme, sahne amirinden reji asistanına; emeği geçen herkesin eline sağlık.

Oyun, günümüzün modern insanını büyük oranda biçimlendiren, korku duygusu ve kaygı halinin varlığı daha açılış sahnesiyle önümüze bırakıveriyor.

Havalimanı girişinde ifadesiz yüzlü güvenlik talimatları altında çıkartılan kıyafetler, açılan bavullar, anonslarla sürekli; terör, şüpheli paket, tanımadığınız kişiler kavramlarının zihnimize kazındığı yolculuk öncesi halimize, bir saatlik uçuş için yaşadığımız dört saatlik travma durumuna dışardan ürkerek bakmamızı sağlıyor.

Günümüz insanının fiziksel dünyadaki korkularının, nesneleşmiş hali bu havalimanı sahnesi…

Öyle bir korku ki insanın en doğal eylemi konuşmak, iletişimde olmak arzusu bile sakatlanıyor.

Çünkü anonslar sürekli yabancıların tehlikeli olduğunu anımsatıyor.

Şehrin yaşadığı hayatın yalnızlığından bunalan Susan, gençlik günlerinin kaygısızlığı, doğallığı ve heyecanını aramak için çıkıyor bu yolculuğa…

Oysa Heraklitos’un dediği gibi “Aynı suda iki kez yıkanamazsın.”

Ne Susan’ın duyguları ve düşünceleri o yaşlardaki gibi, ne dünya…

Hayat “Boşuna mı geçti” diye sorguluyor Susan… Bunca yıl sonra arkadaşları dağılmış, arkadaşlıkları dağılmış; kadın olmanın getirdiklerini yaşarken korkular zirve yapmış, sevgiler sönüp gitmiş hayatında…

Fulya Ülvan, Susan karakteri üzerinden bir kimlik ve durum zenginliği içinde gezdiriyor bizi…

Oyunun alt metnine bakarken toplumsal cinsiyet eşitliği kavramı üzerine düşünmeye başlıyorsunuz.

Bu kavram ilk kez 1979 yılında Cedaw sözleşmesiyle gündeme gelmiş.

40 yıl! Biri bize yalan söylüyor! Kral çıplak!

Birileri toplumsal cinsiyet eşitliğini ister gibi görünüp; bir yerlerden bunun ekmeğini yiyip kaçıyor.

Sonra yeni bir kavram atıyorlar önümüze pozitif ayrımcılık. Çelişkisi adında… Bütün ayrımcılıklar negatiftir!

Toplumsal cinsiyet eşitliği için samimiyet görmek istiyoruz. Budur! Kimse sözü dolandırmasın.

‘Tek Başıma‘ oyunu bütün bunları ve daha fazlasını düşünmemize yardım ediyor.

Kadınların tek başına kalmayacağı, insanın yalnız olmayacağı, korkularla hayatımızı sürüklemek yerine sevgiyle üleşebileceğimiz bir dünya istiyoruz. Bugün!

Kategori:Sanat

SON HABERLER

Rihanna üç yıl sonra Şirinler filmi müziğiyle dönüyor

Barbadoslu şarkıcı Rihanna, 18 Temmuz’da vizyona girecek yeni ‘Şirinler’ filmi için seslendirdiği ‘Friend of Mine (Benim Arkadaşım)’ adlı şarkısıyla dönüyor.

Dolar, avro ve altında haftanın bilançosu

Bu hafta dolar yüzde 0,21 değer kazanırken, avro yüzde 0,63, gram altınsa yüzde 4,48 değer kaybetti.

Borsada en çok kazandıran ve kaybettiren hisseler

Borsa İstanbul’da BIST 100 endeksi, haftayı yüzde 2,96 değer kazanarak 9.668,36 puandan tamamladı.

UCM başsavcısına 'cinsel taciz' soruşturması: Görevden geçici ayrılma kararı

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Başsavcısı Karim Khan’a ‘cinsel taciz’ iddiasıyla soruşturma açıldı. Khan soruşturma sonuçlanana kadar geçici olarak görevinden ayrıldı.

Tarihi karar: Moody's ABD'nin kredi notunu düşürdü

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s, ABD’nin kredi notunu ‘Aaa’dan ‘Aa1’e düşürürken, kredi notu görünümünü ‘negatif’ten ‘durağan’a çevrildi.

Erkekler yalnız ağlar
İstanbul Modern 17 yaşında

Ara

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 2 bin 755 gündür hapiste

YAZARLAR

Senyör Amicis'in gazına geldim 

Behzat Şahin

Özel, İmamoğlu ve Yavaş'ın 'özenli' açıklamaları üzerine…

Murat Sevinç

Yeşil zeytini neden yemedin Sait?

Ayhan Tinin

Editör eksikliği fazlalık yaratır

Mustafa Dağıstanlı

Anne dediğin başlangıçtır

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Dilsiz bir ülkenin çığlığı

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Sırrı Süreyya Önder'in 'Cumhuriyet' eleştirisi üzerine…

Murat Sevinç

GÜNÜN 11’İ

Berkant Gültekin: Saray, demokrasi musluğunu uygun gördüğüne açacağının sinyalini veriyor

Salih Cenap Baydar: Demokrasinin özü hesap soran vatandaş, hesap veren siyasetçidir

Remzi Özdemir: Türkiye'de en büyük sorun gelir adaletsizliği

Attila Aşut: Arapça sevdalısı siyasetçiler tehlikeli sonuçlar doğuracak sözcükleri kullanırken kılı kırk yarmalı…

Orhan Gazi Ertekin: Aleviler, Kürtlerin kaçınılmaz olarak dahil olacağı anayasal sürece hazırlandılar mı? 

Özgür Orhangazi: Dış sermayeye yapılan ödemeler 2025'in ilk çeyreğinde 6,5 milyar dolara ulaştı

Ender İmrek: Çözüm süreci sağlam hukuki güvenceler, uluslararası gözetim ve toplumsal seferberlikle doğru hatta ilerleyebilir

Orhan Gökdemir: Halk demokrasisine ihtiyacımız var

Umur Talu: Ne iktidar devletinin ne de 'devlet'in özündeki nefret ve şiddet bitiyor

Emin Çölaşan: AKP'li belediyelerde yolsuzluk molsuzluk yok, tertemiz!

Onur Çanakçı: Kronikleşen kriz hali

  • 9 SORUDA
  • YAZARLAR
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DİKEN ÖZEL
  • DİKEN'E TAKILANLAR
  • DÜNYA
  • EKONOMİ
  • KEYİF
  • MEDYA
  • POPÜLER BİLİM
  • SANAT
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 10 YAŞINDA
  • Künye
  • İletişim
  • Gizlilik ilkeleri
  • Çerez politikası

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi

×